Hep Aynı Zulüm
Ebu Hüreyre (r.a.)ın rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasulullah (s.a.s.):
Ben, Meryem oğlu İsaya dünya ve ahirette insanların en yakınıyım.
Esasen Peygamberler, babaları bir kardeştirler, anneleri ayrı ayrıdır, dinleri birdir.[505]
Bu hadisin şerhinde şöyle denilmiştir:
Cumhur-u ulemâya göre hadisten murad: Bütün Peygamberlerin iman esasları bir, şeriatları muhteliftir. Bir Allaha inanmakta hepsi müttefiktirler. Yalnız şeriatlarının fürûunda ihtilaf vâki olmuştur.
Peygamber (s.a.s.)in:
Dinleri birdir sözünden murad da budur. Yani, bütün Peygamberlerin getirdikleri dinlerin aslı birdir. O da, Tevhiddir, demektir.[505]
Zikredilen hadis-i şeriften ve cumhur-u ulemânın görüşünden apaçık anlaşıldığı üzere bütün Rasuller ve Nebîler, aynı akîdeyi, yani Tevhidi insanlara tebliğ etmişlerdir... Rasullerin, insanları davet ettiği Tevhid akîdesine inananlar, iman cephesini oluşturmuşlardır... Tevhid akîdesinde herhangi bir değişme söz konusu olmadığı için iman cephesinde de herhangi bir değişiklik olmamıştır... Küfür, tek millet olup şirk cephesini oluşturmuş ve o cephede de yeni bir şey olmadığı gibi değişen bir şey de olmamıştır... İman, imandır; küfür, küfürdür... Her iki cephenin taraftarları olanlarda da herhangi bir değişme olmamıştır... İman cephesinin muvahhid müminleri, katıksız imanlarının gereğini ortaya koyarken; küfür cephesinin müşrik kâfirleri de, inadî küfürlerinin gereği olan tuğyanı ve zulmü en vahşî şekliyle ortaya koymuşlardır...
Muvahhid müminler, haktan, iyiden, hayırdan ve barıştan yana tavır koyarken; müşrik kâfir tağutlar, batıldan, kötüden, zulümden, sömürüden ve insanlık huzurunu bozan, katliâmlar gerçekleştiren savaştan yana tavır sergilemişlerdir...
Başta Rasuller (Allahın salat ve selâmı cümlesinin üzerine olsun) olmak üzere bütün muvahhid müminler, küfür cephesini oluşturan müşrik kâfirleri, imana ve İslâma merhametle davet ederken, onlar, muvahhid müminlerin bu durumlarından dolayı onlara savaş açmış ve her türlü zulmü yapmışlardır...
İman cephesinin niyeti ve maksadı, yeryüzünde yaratılış gayeleri doğrultusunda yaşamak, yani yalnızca Allahı Rabb ve ilâh kabul ederek Ona ibadet etmek iken; küfür cephesinin niyeti ve maksadı, yeryüzünde Allahın egemenliğini hiçe sayıp, kendi egemenliklerini kabul ettirerek, kulların kullara kul olması ve bazı kulların kullara Rabb olacağı düzenleri kurup yaşatmaktır...
Küfür cephesinin müşrik zalim tağutları, yeryüzünde işgal ettikleri rablik ve ilâhlık makamlarını sarsıcı ve yıkıcı her türlü hareketin düşmanı olmuş, o hareketin içinde bulunan herkese karşı sert tavır alıp her türlü işkenceye uğramışlardır...
İman cephesini oluşturan muvahhid müminlerin önderleri ve örnekleri olan Rasuller, şirk ve tuğyan içinde olan kavimlerini uyardıklarında, onlara İslâmı tebliğ edip kendilerini Allaha davet ettiklerinde, müşrik kavimleri tarafından yalanlanmış, bununla beraber onlardan çok zulüm görmüşlerdir...
Rabbimiz Allahın, hayat dusturumuz Kurân-ı Kerimde beyan buyurduğu Rasullerin, müşrik ve tağut kavimlerinden gördükleri eziyetlerden örnekler sunuyoruz...
1) Nuh (a.s.) Kavmi
a) Nuh (a.s.)ın kavmi, puta tapan idiler:
Ve dediler ki: Kendi ilâhlarınızı bırakmayın. Bırakmayın ne Veddi, ne Suvaı, ne Yeğusu, ne Yeuku ve ne de Nesri. (Nuh, 71/23)
b) Zalim idiler:
Daha önce Nuh kavmini de! Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar. (Necm, 53/52)
c) Fasık idiler:
Bundan önce Nuh kavmini de (yıkıma uğrattık). Çünkü onlar, fasık olan bir kavim idi. (Zariyat, 51/46)
d) Çok kötü idiler:
Şübhesiz onlar, kötü bir kavimdi. (Enbiya, 21/77)
e) Vicdanları kararmış bir kavimdi:
Çünkü onlar, kör bir kavimdi. (Araf, 7/64)
Nuh(a.s.)ın, kendilerini uyarmak ve Allaha davet etmek için vazifeli kılındığı toplum bu hâlde idi... Şirkin, küfrün, zulmün ve tuğyanın içinde olan bir cahiliyye toplumunu, Tevhide, imana, adalete ve Allaha itaate davet ediyordu Allahın Rasulü Nuh (a.s.)...
Nuh (a.s.)ın ve kendilerini Allaha davet ettiği müşrik kâfir kavminin durumunu şöyle beyan buyurur Rabbimiz Allah :
Hiç şübhesiz Biz, Nuhu: Kavmini, onlara acı bir azab gelmeden evvel uyarıp korkut diye kendi kavmine (Peygamber olarak) gönderdik.
O, dedi ki: Ey kavmim, gerçek şu ki, ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum.
Allaha kulluk edin, Ondan korkup sakının ve bana itaat edin.
Ki, günahlarınızı bağışlasın ve sizi, adı konulmuş bir ecele kadar ertelesin. Elbette Allahın eceli geldiği zaman o, ertelemez. Bir bilmiş olsaydınız. (Nuh, 71/1-4)
Kavminden ileri gelen inkârcılar: Biz seni, yalnızca bizim gibi bir beşerden başkası görmüyoruz. Sana, sığ görüşlü olan ve aşağılıklarımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz. Ve sizin, bize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine biz, sizi yalancılar sanıyoruz. dediler. (Hud, 11/27)
Kavminin önde gelenleri: Gerçekten biz, seni açıkça bir şaşırmışlık ve sapmışlık içinde görmekteyiz dediler.
O: Ey kavmim, bende bir şaşırmışlık ve sapmışlık yoktur. Amma ben, Âlemlerin Rabbinden bir Peygamberim dedi.
Size, Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum. Ayrıca size öğüt veriyor ve sizin bilmediklerinizi ben, Allahdan biliyorum.
Sakınıp rahmete kavuşmanız için, içinizden sizi uyarıp korkutacak adam aracılığı ile bir zikir (Kitab) gelmesine mi şaştınız? (Araf, 7/60-63)
Dediler ki: Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten taşa tutulanlardan olacaksın. (Şuara, 26/116)
Onlara, Nuhun haberini oku. Hani kavmine demişti ki: Ey kavmim, benim makamım ve Allahın ayetleriyle hatırlatmalarım, eğer size ağır geliyorsa, ben şübhesiz, Allaha tevekkül etmişim. Artık siz, ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz size örtülü kalmasın (veya tasa konusu olmasın). Sonra hakkımdaki hükmünüzü -bana süre tanımaksızın- verin.
Eğer yüz çevirecek olursanız, ben, sizden bir karşılık istemedim. Benim ecrim, yalnızca Allaha aiddir. Ve ben, müslümanlardan olmakla emrolundum. (Yunus, 10/71-72)
Andolsun, Biz, Nuhu kendi kavmine (Peygamber olarak) gönderdik. O da, içlerinde elli yılı noksan olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar, zulmetmekte devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.
Böylece Biz, onu da, gemi halkını da kurtardık ve bunu, âlemlere bir ayet (kendisinden ders çıkarılacak bir olay) kılmış olduk. (Ankebut, 29/14-15)
Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti. (Hud, 11/40)
2) Âd Kavmi
Adın kardeşini hatırla! Onun, önünden ve ardından nice uyarıcı-korkutucular gelip geçmişti. Hani O, Ahkaftaki kavmini: Allahdan başkasına iman etmeyin, gerçekten ben, sizin büyük bir günün azabından korkmaktayım diye uyarıp korkutmuştu.
Dediler ki: Sen, bizi ilâhlarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Şu hâlde eğer doğru söylüyorsan, tehdit ettiğin şeyi bize getir. (Ahkaf, 46/21-22)
Âd (kavmi) de gönderilen (Peygamber)leri yalanladı.
Hani onlara kardeşleri Hûd: Sakınmaz mısınız? demişti.
Gerçek şu ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim.
Artık Allahdan korkup sakının ve bana itaat edin.
Buna karşılık ben, sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, yalnız Âlemlerin Rabbine aiddir.
Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşâ edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz?
Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?
Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?
Artık Allahdan korkup sakının ve bana itaat edin.
Bilmekte olduğunuz şeylerle size yardım edenden korkup sakının.
Size, hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti.
Bahçeler ve pınarlar da.
Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım. (Şuara, 26/123-135)
Rabbinin, Âd (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi?
Yüksek sütunlar sahibi İreme?
Ki, şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi. (Fecr, 89/6-8)
Âd (kavmin)e gelince: Onlar, yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki: Kuvvet bakımından bizden daha üstün kimmiş? Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allahı görmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, Bizim ayetlerimizi (bilerek) inkâr ediyorlardı. (Fussilet, 41/15)
Kavminin önde gelenlerinden küfre sapanlar dediler ki: Gerçekten biz, seni aklî bir yetersizlik içinde görmekteyiz ve doğrusu biz, senin yalancılardan olduğunu da sanmaktayız.
(Hûd:) Ey kavmim, bende akıl yetersizliği yoktur. Amma ben , gerçekten Âlemlerin Rabbinden bir Peygamberim dedi. (Arâf, 7/66-67)
Dediler ki: Sen bize, yalnızca Allaha kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten doğru sözlülerden isen, bize vadettiğin şeyi (çöküş ve azabı) getir bakalım! (Arâf, 7/70)
3) Semud Kavmi
Semud (kavmi) de gönderilen (Peygamber)leri yalanladı.
Hani onlara, kardeşleri Salih: Sakınmaz mısınız? demişti.
Gerçek şu ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim.
Artık Allahdan korkup sakının ve bana itaat edin.
Buna karşılık ben, sizden bir ücret istemiyorum.
Siz, burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?
Bahçelerin, pınarların içinde,
Ekinler ve yumuşak tomurcuklu can alıcı hurmalıklar arasında?
Dağlardan da ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz.
Artık Allahdan korkup sakının ve bana itaat edin.
Ve ölçüsüzce davrananların emrine de itaat etmeyin.
Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmakta ve dirlik-düzenlik kurmamaktadırlar (Islah etmemektedirler). (Şuara, 26/141-152)
Semud (halkına da) kardeşleri Salihi (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim, Allaha ibadet edin. Sizin, Ondan başka ilâhınız yoktur. O, sizi yerden (topraktan) yarattı ve onda sizi ömür geçirenler kıldı (yeryüzünün imarını elinize verdi). Öyleyse Ondan bağışlanma dileyin, sonra Ona tevbe edin. Şübhesiz, benim Rabbim, yakın olandır (duaları kabul edendir).
Dediler ki: Ey Salih, bundan önce sen, içimizde kendisinden (iyilik ve faydalar) umulan biriydin. Atalarımızın taptığı şeylere tapmamızdan sen, bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüd içindeyiz. (Hud, 11/61-62)
Rabbimiz Allahın ayet-i kerimelerinden apaçık anlaşıldığı gibi, bütün Rasuller, kendilerine ayetlerle gönderildikleri müşrik kâfir kavimlerinden eziyet görmüş, yalanlanmış ve çok çirkin sözler işitmişlerdir
Önderimiz Rasulullah (s.a.s.), başta kendisi olmak üzere, kâfir ve müşrik kavimlerinden Allahın Rasullerinin çektiklerini hadislerinde beyan buyurur:
Abdullah İbn Mesud (r.a.) anlatıyor:
- Şimdi ben, Rasulullah (s.a.s.)in yüzüne bakıyor gibiyim. O, Peygamberlerden bir Peygamberi hikaye ediyordu ki, kavmi, onu dövmüş de kan içinde bırakmışlar. Fakat o, yüzünden hem kanı siliyor, hem de:
Allahım, kavmimi mağfiret eyle! Çünkü onlar, bilmiyorlar. diyordu.[505]
Ben, Meryem oğlu İsaya dünya ve ahirette insanların en yakınıyım.
Esasen Peygamberler, babaları bir kardeştirler, anneleri ayrı ayrıdır, dinleri birdir.[505]
Bu hadisin şerhinde şöyle denilmiştir:
Cumhur-u ulemâya göre hadisten murad: Bütün Peygamberlerin iman esasları bir, şeriatları muhteliftir. Bir Allaha inanmakta hepsi müttefiktirler. Yalnız şeriatlarının fürûunda ihtilaf vâki olmuştur.
Peygamber (s.a.s.)in:
Dinleri birdir sözünden murad da budur. Yani, bütün Peygamberlerin getirdikleri dinlerin aslı birdir. O da, Tevhiddir, demektir.[505]
Zikredilen hadis-i şeriften ve cumhur-u ulemânın görüşünden apaçık anlaşıldığı üzere bütün Rasuller ve Nebîler, aynı akîdeyi, yani Tevhidi insanlara tebliğ etmişlerdir... Rasullerin, insanları davet ettiği Tevhid akîdesine inananlar, iman cephesini oluşturmuşlardır... Tevhid akîdesinde herhangi bir değişme söz konusu olmadığı için iman cephesinde de herhangi bir değişiklik olmamıştır... Küfür, tek millet olup şirk cephesini oluşturmuş ve o cephede de yeni bir şey olmadığı gibi değişen bir şey de olmamıştır... İman, imandır; küfür, küfürdür... Her iki cephenin taraftarları olanlarda da herhangi bir değişme olmamıştır... İman cephesinin muvahhid müminleri, katıksız imanlarının gereğini ortaya koyarken; küfür cephesinin müşrik kâfirleri de, inadî küfürlerinin gereği olan tuğyanı ve zulmü en vahşî şekliyle ortaya koymuşlardır...
Muvahhid müminler, haktan, iyiden, hayırdan ve barıştan yana tavır koyarken; müşrik kâfir tağutlar, batıldan, kötüden, zulümden, sömürüden ve insanlık huzurunu bozan, katliâmlar gerçekleştiren savaştan yana tavır sergilemişlerdir...
Başta Rasuller (Allahın salat ve selâmı cümlesinin üzerine olsun) olmak üzere bütün muvahhid müminler, küfür cephesini oluşturan müşrik kâfirleri, imana ve İslâma merhametle davet ederken, onlar, muvahhid müminlerin bu durumlarından dolayı onlara savaş açmış ve her türlü zulmü yapmışlardır...
İman cephesinin niyeti ve maksadı, yeryüzünde yaratılış gayeleri doğrultusunda yaşamak, yani yalnızca Allahı Rabb ve ilâh kabul ederek Ona ibadet etmek iken; küfür cephesinin niyeti ve maksadı, yeryüzünde Allahın egemenliğini hiçe sayıp, kendi egemenliklerini kabul ettirerek, kulların kullara kul olması ve bazı kulların kullara Rabb olacağı düzenleri kurup yaşatmaktır...
Küfür cephesinin müşrik zalim tağutları, yeryüzünde işgal ettikleri rablik ve ilâhlık makamlarını sarsıcı ve yıkıcı her türlü hareketin düşmanı olmuş, o hareketin içinde bulunan herkese karşı sert tavır alıp her türlü işkenceye uğramışlardır...
İman cephesini oluşturan muvahhid müminlerin önderleri ve örnekleri olan Rasuller, şirk ve tuğyan içinde olan kavimlerini uyardıklarında, onlara İslâmı tebliğ edip kendilerini Allaha davet ettiklerinde, müşrik kavimleri tarafından yalanlanmış, bununla beraber onlardan çok zulüm görmüşlerdir...
Rabbimiz Allahın, hayat dusturumuz Kurân-ı Kerimde beyan buyurduğu Rasullerin, müşrik ve tağut kavimlerinden gördükleri eziyetlerden örnekler sunuyoruz...
1) Nuh (a.s.) Kavmi
a) Nuh (a.s.)ın kavmi, puta tapan idiler:
Ve dediler ki: Kendi ilâhlarınızı bırakmayın. Bırakmayın ne Veddi, ne Suvaı, ne Yeğusu, ne Yeuku ve ne de Nesri. (Nuh, 71/23)
b) Zalim idiler:
Daha önce Nuh kavmini de! Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar. (Necm, 53/52)
c) Fasık idiler:
Bundan önce Nuh kavmini de (yıkıma uğrattık). Çünkü onlar, fasık olan bir kavim idi. (Zariyat, 51/46)
d) Çok kötü idiler:
Şübhesiz onlar, kötü bir kavimdi. (Enbiya, 21/77)
e) Vicdanları kararmış bir kavimdi:
Çünkü onlar, kör bir kavimdi. (Araf, 7/64)
Nuh(a.s.)ın, kendilerini uyarmak ve Allaha davet etmek için vazifeli kılındığı toplum bu hâlde idi... Şirkin, küfrün, zulmün ve tuğyanın içinde olan bir cahiliyye toplumunu, Tevhide, imana, adalete ve Allaha itaate davet ediyordu Allahın Rasulü Nuh (a.s.)...
Nuh (a.s.)ın ve kendilerini Allaha davet ettiği müşrik kâfir kavminin durumunu şöyle beyan buyurur Rabbimiz Allah :
Hiç şübhesiz Biz, Nuhu: Kavmini, onlara acı bir azab gelmeden evvel uyarıp korkut diye kendi kavmine (Peygamber olarak) gönderdik.
O, dedi ki: Ey kavmim, gerçek şu ki, ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum.
Allaha kulluk edin, Ondan korkup sakının ve bana itaat edin.
Ki, günahlarınızı bağışlasın ve sizi, adı konulmuş bir ecele kadar ertelesin. Elbette Allahın eceli geldiği zaman o, ertelemez. Bir bilmiş olsaydınız. (Nuh, 71/1-4)
Kavminden ileri gelen inkârcılar: Biz seni, yalnızca bizim gibi bir beşerden başkası görmüyoruz. Sana, sığ görüşlü olan ve aşağılıklarımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz. Ve sizin, bize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine biz, sizi yalancılar sanıyoruz. dediler. (Hud, 11/27)
Kavminin önde gelenleri: Gerçekten biz, seni açıkça bir şaşırmışlık ve sapmışlık içinde görmekteyiz dediler.
O: Ey kavmim, bende bir şaşırmışlık ve sapmışlık yoktur. Amma ben, Âlemlerin Rabbinden bir Peygamberim dedi.
Size, Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum. Ayrıca size öğüt veriyor ve sizin bilmediklerinizi ben, Allahdan biliyorum.
Sakınıp rahmete kavuşmanız için, içinizden sizi uyarıp korkutacak adam aracılığı ile bir zikir (Kitab) gelmesine mi şaştınız? (Araf, 7/60-63)
Dediler ki: Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten taşa tutulanlardan olacaksın. (Şuara, 26/116)
Onlara, Nuhun haberini oku. Hani kavmine demişti ki: Ey kavmim, benim makamım ve Allahın ayetleriyle hatırlatmalarım, eğer size ağır geliyorsa, ben şübhesiz, Allaha tevekkül etmişim. Artık siz, ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz size örtülü kalmasın (veya tasa konusu olmasın). Sonra hakkımdaki hükmünüzü -bana süre tanımaksızın- verin.
Eğer yüz çevirecek olursanız, ben, sizden bir karşılık istemedim. Benim ecrim, yalnızca Allaha aiddir. Ve ben, müslümanlardan olmakla emrolundum. (Yunus, 10/71-72)
Andolsun, Biz, Nuhu kendi kavmine (Peygamber olarak) gönderdik. O da, içlerinde elli yılı noksan olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar, zulmetmekte devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.
Böylece Biz, onu da, gemi halkını da kurtardık ve bunu, âlemlere bir ayet (kendisinden ders çıkarılacak bir olay) kılmış olduk. (Ankebut, 29/14-15)
Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti. (Hud, 11/40)
2) Âd Kavmi
Adın kardeşini hatırla! Onun, önünden ve ardından nice uyarıcı-korkutucular gelip geçmişti. Hani O, Ahkaftaki kavmini: Allahdan başkasına iman etmeyin, gerçekten ben, sizin büyük bir günün azabından korkmaktayım diye uyarıp korkutmuştu.
Dediler ki: Sen, bizi ilâhlarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Şu hâlde eğer doğru söylüyorsan, tehdit ettiğin şeyi bize getir. (Ahkaf, 46/21-22)
Âd (kavmi) de gönderilen (Peygamber)leri yalanladı.
Hani onlara kardeşleri Hûd: Sakınmaz mısınız? demişti.
Gerçek şu ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim.
Artık Allahdan korkup sakının ve bana itaat edin.
Buna karşılık ben, sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, yalnız Âlemlerin Rabbine aiddir.
Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşâ edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz?
Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?
Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?
Artık Allahdan korkup sakının ve bana itaat edin.
Bilmekte olduğunuz şeylerle size yardım edenden korkup sakının.
Size, hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti.
Bahçeler ve pınarlar da.
Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım. (Şuara, 26/123-135)
Rabbinin, Âd (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi?
Yüksek sütunlar sahibi İreme?
Ki, şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi. (Fecr, 89/6-8)
Âd (kavmin)e gelince: Onlar, yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki: Kuvvet bakımından bizden daha üstün kimmiş? Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allahı görmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, Bizim ayetlerimizi (bilerek) inkâr ediyorlardı. (Fussilet, 41/15)
Kavminin önde gelenlerinden küfre sapanlar dediler ki: Gerçekten biz, seni aklî bir yetersizlik içinde görmekteyiz ve doğrusu biz, senin yalancılardan olduğunu da sanmaktayız.
(Hûd:) Ey kavmim, bende akıl yetersizliği yoktur. Amma ben , gerçekten Âlemlerin Rabbinden bir Peygamberim dedi. (Arâf, 7/66-67)
Dediler ki: Sen bize, yalnızca Allaha kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten doğru sözlülerden isen, bize vadettiğin şeyi (çöküş ve azabı) getir bakalım! (Arâf, 7/70)
3) Semud Kavmi
Semud (kavmi) de gönderilen (Peygamber)leri yalanladı.
Hani onlara, kardeşleri Salih: Sakınmaz mısınız? demişti.
Gerçek şu ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim.
Artık Allahdan korkup sakının ve bana itaat edin.
Buna karşılık ben, sizden bir ücret istemiyorum.
Siz, burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?
Bahçelerin, pınarların içinde,
Ekinler ve yumuşak tomurcuklu can alıcı hurmalıklar arasında?
Dağlardan da ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz.
Artık Allahdan korkup sakının ve bana itaat edin.
Ve ölçüsüzce davrananların emrine de itaat etmeyin.
Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmakta ve dirlik-düzenlik kurmamaktadırlar (Islah etmemektedirler). (Şuara, 26/141-152)
Semud (halkına da) kardeşleri Salihi (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim, Allaha ibadet edin. Sizin, Ondan başka ilâhınız yoktur. O, sizi yerden (topraktan) yarattı ve onda sizi ömür geçirenler kıldı (yeryüzünün imarını elinize verdi). Öyleyse Ondan bağışlanma dileyin, sonra Ona tevbe edin. Şübhesiz, benim Rabbim, yakın olandır (duaları kabul edendir).
Dediler ki: Ey Salih, bundan önce sen, içimizde kendisinden (iyilik ve faydalar) umulan biriydin. Atalarımızın taptığı şeylere tapmamızdan sen, bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüd içindeyiz. (Hud, 11/61-62)
Rabbimiz Allahın ayet-i kerimelerinden apaçık anlaşıldığı gibi, bütün Rasuller, kendilerine ayetlerle gönderildikleri müşrik kâfir kavimlerinden eziyet görmüş, yalanlanmış ve çok çirkin sözler işitmişlerdir
Önderimiz Rasulullah (s.a.s.), başta kendisi olmak üzere, kâfir ve müşrik kavimlerinden Allahın Rasullerinin çektiklerini hadislerinde beyan buyurur:
Abdullah İbn Mesud (r.a.) anlatıyor:
- Şimdi ben, Rasulullah (s.a.s.)in yüzüne bakıyor gibiyim. O, Peygamberlerden bir Peygamberi hikaye ediyordu ki, kavmi, onu dövmüş de kan içinde bırakmışlar. Fakat o, yüzünden hem kanı siliyor, hem de:
Allahım, kavmimi mağfiret eyle! Çünkü onlar, bilmiyorlar. diyordu.[505]
İŞKENCE
- ONLAR GİBİ
- Öncekilerin Başına Gelenler
- Ashabu'l-Uhdud
- Ashabu'l-Karye
- Hep Aynı Zulüm
- Rasulullah (s.a.s.)'ın Kanını Döken Bir Kavim
- En Hayırlı Neslin Çilesi
- Sünnete Sarılmak, Hidayettir
i1 harfi
- İBÂHİYYE
- İBDÂ
- İBN KESİR
- Tefsiru'l-Kur'âni'l-Azîm:
- İBN MACE
- Sünen-i İbn Mâce:
- İBN TEYMİYYE
- İBNU'S-SEBİL
- İBRA
- İBRAHİM SÛRESİ
- İBRÂNÎ
- İBTİLÂ'
- İCÂBET
- İCAP VE KABUL
- a) Sözle icap ve kabul:
- Sıygaların İcap ve Kabulde Etkisi:
- b) Mektup, elçi, telefon vb. ile icap ve kabul:
- c) Teâtî yolu ile icap ve kabul:
- İCARETEYN
- İCÂZET
- İCBÂR
- İCMA'
- İcmaın Mertebeleri:
- l) Sarih İcma:
- 2) Sükûtî İcma:
- 3) Müctehidlerin Belli Bir Ortak Noktada İttifak Etmeleri:
- İCMA-İ ÜMMET
- İCMÂLÎ ÎMAN
- İCRÂ
- Mahkeme Kararlarının İcrâ ve İnfazı:
- İCTİHAD
- Terim Olarak İctihad:
- İctihad
- İctihad
- İctihad
- İÇ EZAN
- İDDİHÂR
- İDEOLOJİ
- İDRAR
- İFFET
- İFK OLAYI
- İFLÂS
- İFTAR
- İFTİRA
- İ
- İftira
- İFTİTAH TEKBİRİ
- İĞVÂ
- İHANET
- İHDÂD
- İHLÂL
- İHLÂS
- İHLÂS SÛRESİ
- İHRAM
- İhrama Giren Kimsenin Dikkat Edeceği Hususlar:
- Mikatlar (İhrama Girme Yerleri):
- İHRAZ
- İHSAN
- İHTİLÂFÜ'D DÂR
- İHTİLÂM
- İHTİLÂT
- İHTİYARLIK
- İHTİYAT
- İHVANU'S-SAFÂ
- İHYÂ
- İNSANI İHYA
- Ve'l-Asr
- İDDET
- İHSÂR
- İHTİDÂ
- İHTİKÂR
- İKÂB
- İKÂLE
- İKİNDİ NAMAZI
- İKRAR
- Hastanın İkrarı:
- İKTA'
- İkta'nın Kısımları:
- 1- Temlik Suretiyle İkta':
- 2- İstiğlâlen ikta':
- İKTİDÂ
- İKTİDAR
- İKTİDARSIZLIK
- İKTİSAD
- İLÂ'
- İlâ'nın Şartları:
- İLÂHİ KANUN
- İLAHİ KİTAPLAR
- İLÂH
- İ'LÂY-I KELİMETULLAH
- İLHAM
- İLLET
- İLLİYYÛN
- İLME'L-YAKÎN
- İLTİMAS
- İLTİZAM
- İLYAS (a.s.)
- İMA
- İMALE
- İREM
- İMÂMEYN
- İMANIN ŞUBELERİ:
- Birinci Kısım: Tasdikle İlgili İtikadiyat'tır
- İkinci Kısım: Dille Alakalı Ameller
- Üçüncü Kısım: Bedenî Ameller
- 1. Çeşit: Muayyen Şeylere Ait Olanlar
- 2. Çeşit: Kendisine Tabi Olanlarla İlgili Şeyler
- 3. Çeşit: Âmmeye Müteallik Şeyler
- İMARET
- İMSAK
- İMTİYAZ HAKKI
- İNCİL
- İncil Çeşitleri:
- 1) Matta İncili:
- 2) Markos İncili:
- 3) Luka İncili:
- 4) Yuhanna İncili:
- İNFÂK
- İ
- İnfak
- İnfak
- İnfak; Anlam ve Mâhiyeti
- Kur'an'da İnfak
- Hadislerde İnfak
- Allah'ın Verdiği Her Nimetin İnfakı Vardır
- Malla Yapılan İnfak
- İlimden Yapılan İnfak
- Mutluluktan Yapılan İnfak
- Sağlıktan yapılan İnfak
- Gençlikten Yapılan İnfak
- Güzel Sözle Yapılan İnfak
- Güler Yüzle Yapılan İnfak
- İnfakın Fayda ve Hikmetleri
- İNFİTÂR SÛRESİ
- İNKÂR
- İNNİN VE BAŞKALARI
- İNSAN
- Yaratılış Gayesi:
- Sosyal Açıdan İnsan:
- Nâs ve İnsan Kelimelerinin Anlam ve Mâhiyeti
- İnsanın İki Yönü
- İnsanın Bazı Temel Özellikleri
- Kur'an-ı Kerim'de İnsan
- a) İnsanın Olumlu Özellikleri
- b) İnsanın Olumsuz Özellikleri
- İnsan İle Diğer Canlılar Arasındaki Farklar
- 1) Zekâ:
- 2) Anlatma (İfade) Yeteneği:
- 3) Ellerinin Yapısı Ve Vücudunun Dik Durması:
- 4) Öğrenme Ve Yeni Denemelerde Bulunma Yeteneği:
- İnsanın Menşei (Oluşumu) Meselesi
- Kur'an'da İnsanın Yaratılması ve Halifeliği
- İnsanın Yaratılışı
- Ne Zamandan Beri Müslümanım? (Dünyaya Ne Olarak Geldim?)
- Kaalu Bela Ne Demektir?
- İnsanın Yaratılış Gayesi
- İnsanın Konumu ve Görevi
- İnsan Ölünce Ne Olacak?
- Akîde Yönünden İnsanlar
- İnsanın Değer ve Üstünlüğü
- İnsanın Değeri:
- Haklar, Görevleri; Nimetler de Sorumlulukları Doğurur
- İNSAN SÛRESİ
- İNŞA
- İNŞALLAH
- İNŞİKÂK SÛRESİ
- İNŞİRAH SÛRESİ
- İNTİHAR
- İNZAL
- İNZÂR
- İnzâr; Anlam ve Mâhiyeti
- Kur'an'da İnzâr Kavramı
- Mü'minlerin Uyarılması
- Uyarının Fayda Etmediği Kâfirler
- Çağdaş Davetçi/
- Bütün Toplumlar Peygamber Aracılığıyla Uyarılmıştır
- Elçi Gönderilmeyen, Uyarı Yapılmayan Toplumlar Helâk Edilmezler
- Toplumun Önderleri Toplumdan Sorumludur
- İNZİVA
- İPEKLİ GİYİNMEK
- İPOTEK
- 1. Ortak Malların Rehnedilmesi:
- 2. Başka Bir Şeye Bitişik Ve Onunla Meşgul Bulunan Malın Rehnedilmesi:
- İRHASAT
- İRŞÂD
- İ
- İrşad
- İRTİDÂD
- İrtidâd; Anlam ve Mâhiyeti
- Geniş Anlamda İrtidâd ya da Riddet Nedir
- İrtidâd, Neden Küfrün
- Kur'ân-ı Kerim Mürtedler
- İrtidâd, Aynı Zamanda Bir İslam Hukuku Konusudur.
- Mürtedin Kişiliği:
- Mürted
- İrtidat Sebepleri:
- Fıkhî İctihadlara Göre Mürtedin Cezası
- Mürtedin Öldürülmesinin Hikmeti:
- İrtidatın Başlaması:
- 1) Dinden Tamamen Dönenler:
- 2) Namazla Zekâtı Birbirinden Ayıranlar:
- Ridde Savaşları
- Halid bin Velid'in Tuleyha Meselesini Çözümlemesi:
- Benû Âmir, Havâzin ve Suleymlilerin İrtidâdı:
- Kur'ân-ı Kerim'de İrtidâd Kavramı
- Bir Tefsirden İktibas
- Hadis-i Şeriflerde İrtidât Kavramı
- Mürtede Verilecek Dünyevî Cezânın Tahlili
- İrtidadın Dünyevî Cezası Yoktur Diyenlerin Delilleri
- Gizli İrtidâd
- Şirkin Çağdaş Yansımaları; Özendirilen ve Dayatılan Mürtedlik
- Güncel Câhilî Eğitimde Şirk:
- İttibâ Şirki:
- Mürtedliğe Giden Yollar
- Mürtedliğe Yol Açan Sebepler:
- Bir Müslümanı Mürted Yapan Tavırlar:
- Elfâz-ı Küfür:
- Çevrede Çokça Duyulan Elfâz-ı Küfürden Bazıları (Söyleyeni Şirke Düşürmesinden Korkulan, Müslümanları Mürted Yapmasından Endişe Edilen Çirkin Sözler)
- 1) Allah'la İlgili:
- 2) Dinle İlgili:
- 3) Cennet, Melek ve Kaderle İlgili:
- Ef'âl-i Küfür:
- 1) Puta Tapmak:
- 2) Mushafı Pisliğe Atmak Gibi Saygısızca Davranmak:
- 3) Gayr-i Müslimlerin Tapınaklarına İbâdet Kasdıyla Gitmek:
- 4) İbâdet Kasdıyla Herhangi Bir Şahsa Secde Etmek:
- 5) Ölülerden Duâ Ederek Bir Şey İstemek, Kabirleri Tapınak Yapmak:
- 6) Haç Takınmak:
- 7) Ğıyar ve Zünnâr:
- 8) Mecûsî ve Yahûdi Şapkası:
- 9) Sihir:
- Müşrik ve Mürtedlerle Mücâdele
- Seyyidü'l-İstiğfar Duası:
- Şirk, Küfür ve İrtidaddan Korunma Yolları
- İrtidâd, İrticâ/Gericilik Demektir; Mürted de Mürtecî/Gerici
- Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar
- İRTİDAT (MÜRTED)
- İSA (a.s.)
- Hz. İsa; Hayatı, Tebliği ve Tevhid Mücadelesi:
- Kur'ân-ı Kerim'de Hz. İsa:
- Hadislerde Hz. İsa:
- Hıristiyanlara Göre Hz. İsa:
- Hz. İsa'nın Çarmıha Gerilmesiyle İlgili İncillerdeki Kuşkular:
- İncillere Göre Hz. İsa'nın Beşerî Yönleri:
- Hz. İsa'nın Babasız Doğma Mûcizesi:
- Hz. İsa'nın Ref'i ve Nüzûlü Meselesi:
- Hz. İsa'nın Gökten İneceğini İfade Eden Hadis
- Mehdî:
- Deccâl:
- Deccâlın Özellikleri:
- İSBAT-I VACİB
- İSLAM'DA MEZHEP
- Müellifin Önsözü
- İslâm Ve İman'ın Hakikati:
- Dört Mezhebten Belli Bir Mezhebi Taklid Etmek Ne Vaciptir, Ne De Mendup
- İslâm'ın Esası Allah'ın Kitabı Ve Rasûlullah'ın Sünnetiyle Amel Etmektir
- Müteahhirun Herşeyi Değiştirip, Tek Bir Kişiyi Taklid Etmeyi Gerekli Kılmakla Tefrikaya Düştüler
- İnsan Öldüğünde Kabirde Mezhep Veya Tarikattan Sorguya Çekilir Mi?
- Belirli Bir Mezhebe Bağlanmanın Gerekli Olduğu Sözünün Aslı Siyasetle İlgilidir
- Mezhebin Bid'at Oluşu Konusunda Dehlevi'nin Araştırması
- Rasûlullah'tan Başka Birisine Taassup Gösteren Sapık Ve Cahildir
- Kemal B. Hümâm'ın Belirli Bir Mezhebe Bağlanmanın Gereksiz Olduğunu Belirtmesi
- Uyulması Gereken İmam Rasûlullahtır
- İhtilaf Ve Tefrikalar Mezheplere Tabi Olma Yüzündendir
- İmam Ebu Hanife'nin Mezhebi Kur'an Ve Sünnetle Amel Etmektir
- Müçtehid İçtihadında Hata Da Yapabilir, Doğruyu Da Bulabilir Teşride. Hata Yapmayan Sadece Peygamberdir
- Hak Kesinlikle Rasûlullah'ın Dışında Hiçbir Kimsenin Görüşüyle Sınırlandırılamaz
- Önemli Bir İkaz
- Bu Ümmetin Hali Ancak Evvelkilerin Islah Olunduğuyla Islah Olunur
- Ulemanın Dinin Hükümlerini Değiştirdiğine Dair Fahreddin Er-Razî'nin Görüşü
- İmam-ı Â'zam (En Büyük İmam) Rasûlullahtır
- Allah Bize Sırat-ı Müstakim'e Girmemizi Emrediyor
- Gazaba Uğrayanlar, Hakkı Sadece Kendi Mezhebinden Kabul Ederler
- Rasûlullah Belli Bir Mezhebin İnsanlar İçin Gerekli Olduğunu Söylememiştir
- Fasıl
- Kaynaklar
- İSM
- İSMAİLİYYE
- Mezhebin Kaideleri:
- İSMET
- İSM-İ A'ZÂM
- İSNÂ AŞERİYYE
- İSNÂD
- Âli ve Nâzil İsnâd:
- İSRÂ
- İSRÂ SURESİ
- İSRAF
- İsrafın Anlam Sahası:
- Kur'an'da İsrafın Manaları:
- İSRÂFİL (a.s)
- İSRÂİLİYÂT
- İSRAİLOĞULLARI
- Benî İsrâil, İsrâil, İbrânî, Yahûdî ve Mûsevî Kelimeleri ve Mâhiyeti
- Bazı Hadis-i Şerifler:
- İsrâiloğullarının Tarihi
- Firavun ve İsrâiloğulları
- Firavun'dan Kurtulduktan Sonra İsrâiloğulları
- Hz. Muhammed (s.a.s.) ve İsrâiloğulları
- İsrâiloğullarının Karakteri / Yahudileşme Alâmet ve Özellikleri
- Onlar ve Biz
- Yahudileşme ve Yahudileşme Temâyülü
- İmanda Pazarlık
- Dini, Kutsal Kitabı Tahrif
- İSTİANE
- İSTİARE
- İSTİÂZE
- İstiâze; Anlam ve Mâhiyeti:
- Kur'an'da İstiâze:
- Sünnette İstiaze:
- İstiazenin Hükmü:
- Şeytandan Kurtuluş Yolu:
- Sığınan, Kendisine Sığınılan ve Kendisinden Sığınılan
- Şeytanın İbâdetlere Tasallutu ve Şeytanı Kaçıran Şey:
- Günümüzde İstiaze Anlayışı:
- Allah'a Sığınma Tarzı Nasıl Olmalı?
- İstiâze Şuurunun Bize Kazandıracağı Anlayış ve Davranışlar:
- İSTİBRÂ'
- İSTİDRAC
- İSTİĞÂSE
- İSTİĞFAR
- İstiğfar'ın Mahiyeti?
- İbadet Olarak İstiğfar:
- İSTİHÂRE
- İSTİHAZA
- İSTİHKAK
- İSTİHLÂF
- İSTİHSAN
- İstihsanın Çeşitleri:
- 1. Nass Sebebiyle İstihsan:
- 2. İcmâ Sebebiyle İstihsan:
- 3. Zarûret ve İhtiyaç Sebebiyle İstihsan:
- 4. Kapalı Kıyas Sebebiyle İstihsan:
- 5. Örf Sebebiyle İstihsan:
- 6. Maslahat Sebebiyle İstihsan:
- İSTİKAMET
- (DOĞRULUK-DOĞRU YOL)
- İSTİKBÂR
- İstikbâr ve Türevleri:
- İstikbar Duygusu:
- İstikbâr; Tanım ve Mâhiyeti
- Istikbar Duygusu
- MÜSTEKBİR
- Müstekbirlerin Özellikleri:
- İstikbar Mantığı:
- Müstekbir Tipler
- Müstaz'af
- Müstekbir ve Müstez'af Ilişkisi
- Müstaz'af İnsan Grupları
- Müstekbirliğin Sonucu: Dünyevî ve Uhrevî Azap
- Uhrevî Azap ve Cehennnem:
- İstikbârın Sembol Tipleri (Müstekbirlerin Duayenleri)
- İstikbâra Kapılmayanlar: Melekler, İnsan Dışındaki Canlılar ve
- İSTİLÂ
- İSTİLAM
- İSTİMLÂK
- İSTİMNÂ
- İSTİMVÂL
- İSTİNBÂT
- İSTİNCA
- Abdest Bozmanın Âdâbı:
- İSTİNŞÂK
- İSTİRCÂ'
- İSTİSNA BÂBI
- İSTİŞARE
- İstişârenin Fazileti:
- İSTİŞARENİN EHEMMİYETİ
- İstişare Emri:
- Telakki:
- Teşvik:
- Hz. Peygamber İstişareye Muhtaç Mı?
- En Büyük Dahi De İstişareye Muhtaçtır:
- Ashab Ve İstişare:
- Hz. Peygamber'in Müşavirleri:
- İstişare Mevzuları:
- İstişare Dışı Mevzular:
- İstişarenin Mekanizması
- 1- Müşavirin Durumu:
- a. Liyakat:
- b. Mûtemed Olmak:
- c. Müslüman Ve Dindar Olmak:
- d. İlgili Olmak:
- 2. İstişarenin Şekli:
- a. Doğrudan Re'ye Müracat:
- b. Liyakatlinin Müdahalesi:
- c. Yersiz Teklif:
- 3- Kararın Alınması:
- a- Ekseriyetin Re'yi:
- b- Görüşlerden birinin ihtiyarı:
- c- Kararı Tehir Etmek:
- d- İcbarî Karar:
- 4- Şahsî Kanaatında Direnmemek:
- 5- Müşavirleri Gücendirmemek:
- 6- Tatbikat Sırasında Azim:
- Batı Demokrasisi:
- 1) Demokrasinin Tenkidi:
- Teknokrasi
- Demokrasinin Sonu Anarşidir:
- 2) İslam'da Kanun Koyma Mekanizması:
- 3) Hürriyet Telakkisi:
- Peygamberler De Hür De
- Hürriyet Sahası:
- Tahdidden Gaye:
- İslam'da Kadınlarla İstişare
- I- Kur'an'a Göre:
- II. Sünnete Göre:
- Bu Meselede Temel Prensip:
- İSTİŞHÂD
- İSTİVÂ
- İSYAN
- İsyan Nedir?
- İsyanın İki Anlamı:
- İsyan; Anlam ve Mâhiyeti
- İsyanın İki Yönü
- Ma'siyet Ne Demektir?
- İtaat; Anlam ve Mâhiyeti
- Tâat Ne Demektir?
- Kur'ân-ı Kerim'de İtaat ve İsyan Kavramı
- Hadis-i Şeriflerde İtaat ve İsyan
- İtaat Edilmesi Gereken Kimseler
- a- Allah'a İtaat:
- b- Rasûl'e İtaat:
- c- Ülü'l-Emr'e İtaat:
- İtaat Edilmesi Yasak Olan Kimseler
- a- Kâfirlere:
- b- Ehl-i Kitaba:
- c- Münâfıklara:
- d- Kendisini Allah Yolundan Uzaklaştıran ve Saptıran Liderlere ve Büyüklere:
- e- Şeytana ve Şeytanın Dostlarına:
- f- Günahkârlara ve Nankörlere:
- g- Yalancılara:
- h- Ahlâksızlara:
- i- Gâfillere, Zikirden (Allah'ı anmaktan ve Kur'an'dan) Gaflette Olanlara:
- j- Namaza Engel Olanlara:
- k- Aşırılara, İsrafçı ve Fesatçılara:
- l- Şirke Zorlayan Ana-Babaya:
- m- Halka, İnsanların Çoğuna (Demokrasi Anlayışına) ve Zanna:
- n- İnsanların ve Bilmeyenlerin Hevâlarına/Kötü Arzu ve İsteklerine:
- o- Allah'a ve Rasûlüne İsyanı (Haram Olan Bir Şeyi) Emreden Kim Olursa Olsun, Ona
- Küfürde Önderler ve Onların İzinden Giden Uyduları
- İtaat ve İsyan Yoluyla Düşülen Şirk
- Allah'a İtaat ve İsyanın Boyutları
- Bütün Evren Allah'a İtaat Etmektedir
- Nerdesin Ey Güzel İsyan?
- İŞÇİ, İŞÇİLİK
- İŞHAD (ŞAHİT TUTMA)
- İŞKENCE
- İŞRAK NAMAZI
- İŞVEREN
- İTAAT
- İTAB ÂYETLERİ
- İTİKÂD
- İTİKÂF
- İ'TİKÂF
- İTLÂF
- İtlafta Tazminin Gerekmesi İçin Gereken Şartlar:
- İTTİHAD
- İVAZ
- İYİLİK
- İZÂLE-İ ŞÜYÛ
- Kazaen (Mahkeme kararıyla) Taksimin Şartları:
- İZÂR
- İZZET
- İzzetin Manası:
- Kişiye İzzet Kazandıran Davranışlar:
- Gerçek İzzet:
- İZZET-İ NEFS