Kur'ân-ı Kerim'de Hz. İsa:
İsa kelimesi, Kurân-ı Kerimde 25 yerde geçer. Hz. İsanın lâkabı olan Mesîh 11 yerde ve çoğunluğu İbn Meryem şeklinde olmak üzere Meryem ismi de 34 yerde kullanılır. İsa ismi, Kurân-ı Kerimde geçen âyetlerin tümünde İbn Meryem -Meryem oğlu- ifadesiyle geçer. Bu şekilde kullanılması, Hz. İsanın bir beşer olduğu ve bir beşerden doğduğunun vurgulanması için olmalıdır.
İsa, Meryemin oğludur. Bâkire olan Meryemden Allahın yaratıcı kudretinin bir nişânesi olarak doğmuştur; Allahtan bir kelimedir veya Allahın kelimesidir (3/Âl-i İmrân, 45; 4/Nisâ, 171; 19/Meryem, 34) ki, Allah onu Meryeme ilka etmiş ve ona Kün (Ol)! demiş o da olmuştur (4/Nisâ, 171). Hz. İsanın babasız dünyaya gelişini yadırgayanlara Kuran, Hz. Âdemi örnek göstermektedir. Allah Âdemi nasıl anasız ve babasız yaratmışsa ve buna gücü yetmişse İsayı da babasız yaratmıştır. Bunda Allah'a ve Onun yüce kudretine iman edenler için bir gariplik yoktur (3/Âl-i İmrân, 59).
Hz. İsanın bir ünvan ve sıfatı da Mesihtir. Melekler şöyle demişti: Ey Meryem, Allah seni, kendisinden bir kelime ile müjdeliyor: Adı Meryem oğlu İsa Mesihtir. (3/Âl-i İmrân, 45) Bir âyette İsadan Allahın rûhu olarak bahsedilmektedir: Meryem oğlu İsa Mesih... Ondan bir rûhtur. (4/Nisâ, 171) Başka âyetlerde Yüce Allahın Âdeme de rûhundan üflediği ifade edilmiştir (bkz. 15/Hıcr, 29; 38/Sâd, 72). Kuranda geçen Kendinden bir rûh, Allahtan bir rûh, Rûhumuzdan ifadeleri, Allahın emrinden, yaratıklar âleminden bir rûh demektir. Allahın rûhu, hâşâ Allahın kendisi demek değildir. Bir erkek olmadan, sırf melek vasıtasıyla üflenen ruhtan yaratıldığı için, Hz. İsaya Allahtan bir rûh veya Rûhumuzdan denmiştir. Meryeme kendi rûhumuzdan üfledik âyeti de aynı anlamdadır. Bazı şeylerin Allah'a nisbet edilmesi, onların Allah katındaki değer ve itibarını belirtmek içindir. Hz. İsa da, Allahın yarattığı ruhtan, sperm aracılığı olmadan ve sadece meleğin üflemesiyle ana rahminde oluştuğu için Allahtan bir rûh denmiştir.
Hz. İsa, Kurân-ı Kerime göre ancak bir kuldur (43/Zuhruf, 59). Abdullah, yani Allahın kuludur (19/Meryem, 30). Kuran, onun kul olmanın ötesinde bir sıfatla anılmasını veya insan üstü bir varlık olarak düşünülmesini kesin ifadelerle reddeder ve Hz. İsanın da, gözde meleklerin de Allah'a kul olmaktan asla çekinmeyeceklerini belirtir (4/Nisâ, 171). Kendilerini Allahın kulu olarak ifade etmekten onur duyan peygamberlere tapılmaz, onlara tanrı muâmelesi yapılmaz.
İsa (a.s.) dünya ve âhirette şerefli (vecîh) ve Allah'a yakın kılınanlardandır (mukarrabîn) (3/Âl-i İmrân, 45); mübârek (19/Meryem, 31), yani kendisinde başkaları için hayır ve bereket bulunan biridir. Beşikte iken konuşmuştur (3/Âl-i İmrân, 46; 5/Mâide, 110). Şahsiyet olarak cebbâr, zorba ve şakî biri değildir (19/Meryem, 32). Bir nebîdir: Allah beni nebî/peygamber yaptı. (19/Meryem, 30); rasûldür (4/Nisâ, 156, 171; 5/Mâide, 79; 61/Saff, 6); Kitabı vardır (19/Meryem, 30). Kavlul-Hakk hakikatin sözüdür veya gerçek sözdür (19/Meryem, 34). Sâlihler (iyiler)dendir (3/Âl-i İmrân, 46; 6/Enâm, 85). Muhâtaplarına beni ilâh edinin dememiştir (5/Mâide, 116); Kitabının adı İncildir (5/Mâide, 50; 57/Hadîd, 27). Kendinden önce geçen peygamberleri ve kutsal kitapları tasdik edip doğrulayan bir Allah elçisidir (5/Mâide, 46; 3/Âl-i İmrân, 50). Kendisi ve anası mûcize oldukları gibi (23/Müminûn, 50), peygamberliği de bir mûcize ve rahmettir (19/Meryem, 21).
Hz. İsa, İsrâiloğullarına bir mesel, bir remz kılınmış (43/Zuhruf, 57, 59), muhâtaplarına belgeler ve hikmet getirmiş (43/Zuhruf, 63; 5/Mâide, 109; 2/Bakara, 87, 253) ve Allah tarafından Rûhul-Kuds ile desteklenmiştir (2/Bakara, 87). Allah kendisine Kitabı, hikmeti, Tevrâtıı ve İncili öğretmiştir (5/Mâide, 110). İnkâr eden yahûdiler onun dili ile lânetlenmiştir (5/Mâide, 78).
Hz. Muhammed (s.a.s.)in geleceğini haber vermiştir: Ey İsrâil oğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevratı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen, Allahın size gönderilmiş bir peygamberiyim. (61/Saff, 6). Tevratta olduğu gibi İncilde de ümmî peygamberin geleceği yazılıdır (7/Arâf, 157). Hz. İsanın has ve sâdık arkadaşları havârîler Allah'a ve Onun elçisi Hz. İsaya iman ederek müslüman olmuşlardır (3/Âl-i İmrân, 52-53; 5/Mâide, 111; 61/Saff, 14).
Kurân-ı Kerim Hz. İsanın bazı mûcizelerine de temas etmektedir. Allahın izni ile o, ölüleri diriltmiş, hastalara şifa vermiş, balçıktan kuşlar yaparak onlara can vermiş, anadan doğma körü, alaca hastalığına tutulmuş kişiyi iyileştirmiş, İsrâil oğullarının yediklerini ve evlerinde sakladıkları şeyleri kendilerine haber vermiştir (5/Mâide, 10; 3/Âl-i İmrân, 49). Hz. İsa, kulluk görevlerini bizzat yaptığını muhâtapları olan insanlara ifade etmiş, Allahın kendisine namaz kılmayı, zekât vermeyi, annesine iyi davranmayı emrettiğini açıklamıştır (19/Meryem, 33).
Kuran, Hz. İsa hakkında gerçek dışı inançlarında ısrar eden ehl-i kitabın dinde taşkınlık yapmamalarını, teslisten (üç tanrı anlayışı) vazgeçip Allahı birlemelerini emretmiştir (4/Nisâ, 171). Kuran, bu âyetin dışında, değişik yerlerde de Allahın çocuğu olmadığı gerçeğini vurgular. (bkz. 2/Bakara, 116; 10/Yûnus, 68; 17/İsrâ, 170; 19/Meryem, 88, 92; 21/Enbiyâ, 26; 25/Furkan, 2; 112/İhlâs, 3). İsa (a.s.) kendisine insan olmanın dışında bir sıfat izâfe etmek isteyenlere kul olduğunu hatırlatma ihtiyacı duymuştur: Ben şüphesiz Allahın kuluyum. (19/Meryem, 30). Allahın bu konudaki soracağı soruya karşı: Ben onlara sadece Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin diye bana emrettiğini söyledim diyecektir (5/Mâide, 117).
Kuran, bütün peygamberlerin yolunun ve tabiatıyla Hz. İsanın yolunun da İslâm olduğunu, onların müslüman olarak ölmeyi çocuklarına vasiyet edip öğütlediklerini (2/Bakara, 132); kendilerini teslim olanlardan kılması, nesillerinden de teslim olan müslüman bir ümmet göndermesi için Yüce Allah'a duâda bulunduklarını (2/Bakara, 128) zikrettikten sonra şu soruyu yöneltmektedir: Yoksa siz, İbrâhim, İsmâil, İshak, Yakup ve torunlarının, yahûdi veya hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? (2/Bakara, 140)
Hz. Muhammed (s.a.s.), İsrâiloğullarına ve hıristiyanlara da gönderilmiş bir peygamberdir. O, ehl-i kitabın gizledikleri ve sakladıkları şeylerin çoğunu kendilerine açıklamıştır. Ancak yahûdi ve hıristiyan toplumlar, kendilerini Allahın oğulları ve sevgilileri sayarak Ona karşı çıkmışlardır. Ehl-i kitap, aynı zamanda Uzeyri, İsa (a.s.)yı Allahın oğlu sayan kimselerdir ve bu davranışlarından dolayı küfre girmişlerdir (5/Mâide, 12-18). Halbuki Allah, İhlâs sûresinde de ifade edildiği gibi tektir, birdir, ortağı yoktur, mutlak hüküm sahibidir, hiçbir şeye muhtaç değildir; kimseden doğmadığı gibi kimseyi de doğurmamıştır. Onların küfür ve şirk anlayışları, bir âyette şöyle cevaplandırılır: Allah, Meryem oğlu Mesihi, annesini ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmeyi dilerse kim Ona karşı koyabilir? (5/Mâide,17).
Kuran, Hz. İsanın tevhid inancını tebliğ eden bir Allah elçisi olduğunu açıklar ve onun tanrılaştırılmasına şiddetle karşı çıkar; Kurana göre ona verilen gerçek İncil, bir hidâyet ve nur kaynağıdır; öğüt vericidir, yol göstericidir (5/Mâide, 46). Hz. İsaya verilen saf ve gerçek İncilde hıristiyanlara, Allah'a ve âhiret gününe iman etmeleri ve iyi işler yapmaları emredilmiştir. Fakat ehl-i kitap, Tevrat ve İncile uymamış, Rabbe kul olanlar ve bilginler günah söylemek, haram yemekten çevresindekileri yasaklamamışlardır (5/Mâide, 63).
Hıristiyanların bu konudaki yanlış anlayışlarına cevap mâhiyetinde Kuran, Hz. İsa konusunda sapık anlayışları düzeltir: Meryem oğlu Mesih (İsa), sadece bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Annesi de dosdoğru biridir. İkisi de (diğer insanlar gibi) yemek yerlerdi... (5/Mâide, 75). Hz. İsa da, kendisinden önce yaşamış peygamberler gibi normal bir insandı; Allahın elçisi idi. Diğerlerinden farklı bir yanı yoktu. Her peygamber gibi o da Allahın izni ile bazı mûcizeler göstermişti. Diğer insanlardan farkı olarak, tek hârikulâdeliği babasız dünyaya gelmiş olmasıydı. Onun sadece bu gözle görülmesi, böyle düşünülmesi gerekirdi. Fakat hıristiyanlar böyle davranmadılar. Onu Allahın tanıttığından başka türlü tanımaya ve tanıtmaya çalıştılar. Azıp saptılar; doğru yoldan çıktılar ve: Hıristiyanlar, Mesih, Allahın oğludur dediler. (9/Tevbe, 30). Allahın oğlu ve kızı olmayacağı gerçeğini bir kenara ittiler. Peygamberlerin uyarılarını dikkate almadılar. Kuran, onların bu iddialarının hiçbir haklı ve mantıkî gerekçesinin olmadığını, Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözleridir. şeklinde ortaya koyar. Ve bu inançlarıyla da müşriklere benzediklerini belirtir (9/Tevbe, 30). Gerçekleri bu ölçüde saptıran kişileri de şöyle lânetler: Allah onları kahretsin! (9/Tevbe, 30).
Hıristiyanlar Hz. İsaya Allahın oğlu demekle yetinmediler. Daha da ileri gittiler: Allah, Meryem oğlu Mesihtir, dediler. (5/Mâide, 17). Bu sözleriyle Meryem oğlu Mesihin Allah olduğunu öne sürdüler. Kuran, bir başka âyette hıristiyanların Hz. İsa ile ilgili tanrılık iddialarının bir başka yönüne de işaret eder: (Hıristiyanlar) Meryem oğlu Mesihi rab edindiler. (9/Tevbe, 31) Oysa kendilerine yalnız tek mâbud olan Allah'a ibâdet/kulluk etmeleri emredilmişti (9/Tevbe, 31). Bu emri dinlemediler. Azdılar ve saptılar. Şirkin en kötüsüne düştüler . Halbuki, Hz. İsanın dilinden kendilerine şöyle seslenilmişti: ... Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibâdet/kulluk edin (şirke düşmeyin). Zira kim Allah'a şirk/ortak koşarsa, şüphe yok ki Allah ona Cenneti haram etmiştir ve onun (neticede dönüp dolaşıp) varacağı yer Cehennemdir; zâlimlerin (böyle şirke düşenlerin) asla yardımcıları yoktur. (5/Mâide, 72).
Hıristiyanlar, Hz. İsaya Allah veya Rab dedikleri gibi, anası Hz. Meryeme de bu hususta bir pâye verdiler. Bir âyette Yüce Allah Hz. İsaya şöyle hitap eder: Ey Meryem oğlu İsa! Beni ve anamı, Allahtan başka iki ilâh edinin diye sen mi söyledin insanlara? (5/Mâide, 116). Bütün gayesi, insanlara tevhidi, Allahın hak ve tek mâbud olduğunu öğretmekten ibaret olan bir peygamber kendisinin veya anasının ilâh olduğunu, kendisine veya anasına tapılmasını arzu edebilir mi? Bunun için en küçük bir îmada bulunabilir mi? Elbette bulunamaz. Nitekim, Hz. İsa, bu ağır ithama şöyle karşılık vermiştir: Hâşâ, dedi, Sen yücesin. Benim için (böylesine) gerçek dışı bir şeyi söylemek yakışmaz. Eğer söylemiş olsam Sen bunu bilirsin. (5/Mâide, 116). Hz. İsâ muhataplarına neyi telkin ve tavsiye ettiğini açıklama ihtiyacı duydu ve şöyle devam etti: Ben onlara; Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibâdet/kulluk edin diye Senin bana emretmiş olduğundan başka bir şey söylemedim. (5/Mâide, 117)
Ehl-i kitabın yanlış söz ve inançlarını eleştiren Kuran, şöyle emir ve tavsiye eder: Allah'a ve elçilerine iman edin; (ilâhlar) üçtür demeyin! Kendi faydanıza olarak buna son verin... Allah, ancak bir tek ilâhtır. (4/Nisâ, 171). Yahûdiler de: Meryem oğlu Mesihi öldürdük dediler (4/Nisâ, 157) Rab ölür mü? Allah -hâşâ- öldürülür mü? Ölen veya öldürülen varlık ilâh olur mu, düşünmediler. Allah, gerçekleri kabul etmeyişleri sebebiyle onların kalplerini mühürlemiştir (4/Nisâ, 155). Yahûdilerin önemli bir yanlışı da şöyle düzeltilir: Onlar onu (Hz. İsayı) öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara öyle göründü. Kesin olarak onu öldürmediler. (4/Nisâ, 157).
Peygamberimiz ve bütün peygamberler gibi Hz. İsa da, muhâtaplarının çeşitli ithamlarına mâruz kalmıştır: (İsa) İsrâiloğullarına belgelerle geldiğinde, onlardan inkâr edenler, bu apaçık bir büyüdür demişlerdi. (5/Mâide, 110 ve benzer ifade için bkz. 61/Saff, 6). Yüce Allah onların vermeleri muhtemel zararlardan İsa (a.s.)yı korumuştu (5/Mâide, 110). (3)
Hz. İsa ile ilgili, Onun hayatını, tebliğ ve mücâdelesini anlatan âyetleri görelim:
...Meryem oğlu İsaya da mûcizeler verdik. Ve onu, Rûhul-Kudüs (Cebrâil) ile destekledik... (2/Bakara, 87)
Allah, birbirinden gelme bir nesil olarak Âdemi, Nuhu, İbrâhim ailesi ile İmrân ailesini seçip âlemlere üstün kıldı. Allah işiten ve bilendir. İmrânın karısı şöyle demişti: Rabbim! Karnımdakini âzatlı bir kul olarak sırf Sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz (niyazımı) hakkıyla işiten ve (niyetimi) bilen Sensin. Onu doğurunca, Allah, ne doğurduğunu bilip dururken: Rabbim! Ben onu kız doğurdum. Oysa erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu Senin korumanı diliyorum dedi. Rabbi Meryeme hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyyâyı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyyâ, onun yanına, mâbede her girişinde orada bir rızık bulur ve Ey Meryem, bu sana nereden geliyor? der; o da: Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız rızık verir derdi. (3/Âl-i İmrân, 33-37)
Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelimeyi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsadır. Mesîhdir; dünyada, âhirette de itibarlı ve Allahın kendisine yakın kıldıklarındandır. O, sâlihlerden olarak beşikte iken ve yetişkinlik halinde insanlara (peygamber sözleriyle) konuşacak. Meryem: Rabbim! dedi, bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur? Allah şöyle buyurdu: İşte böyle, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmedince ona sadece ol! der; o da oluverir. (Melekler, Meryeme hitâben İsa hakkında sözlerine devam ettiler:) Allah ona Kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevratı, İncili öğretecek. O, İsrâiloğullarına bir elçi olacak (ve onlara şöyle diyecek:) Size Rabbinizden bir mûcize getirdim: Size çamurdan bir kuş sûreti yapar, ona üflerim ve Allahın izni ile o, kuş oluverir. Yine Allahın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mümin kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır. Benden önce gelen Tevratı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helâl kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mûcize getirdim. O halde Allahtan korkun, bana da itaat edin. Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse Ona ibâdet/kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur.
İsa, onlardaki inkârcılığı sezince: Allah yolunda bana yardımcı olacaklar kimlerdir? dedi. Havârîler: Biz, Allah yolunun yardımcılarıyız; Allaha iman ettik, şâhit ol ki bizler müslümanlarız cevabını verdiler. (Havârîler:) Rabbimiz! İndirdiğine iman ettik ve Peygambere uyduk. Şimdi bizi (birliğini ve peygamberlerini tasdik eden) şâhitlerden yaz dediler. (Yahûdiler) tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır. Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda Ben hükmedeceğim. (3/Âl-i İmrân, 45-55)
Allah yanında İsanın durumu, Âdemin durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona Ol! dedi ve oluverdi. (3/Âl-i İmrân, 59)
Bir de inkâr etmelerinden ve Meryemin üzerine büyük bir iftira atmalarından. Ve Allahın rasûlü, Meryem oğlu İsayı öldürdük demeleri yüzünden... Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık/şüphe içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler. Bilâkis Allah onu (İsayı) kendine yüceltmiştir. Allah izzet ve hikmet sahibidir. Ehl-i kitaptan her biri, ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir. Kıyamet gününde de o, onlara şâhit olacaktır. (4/Nisâ, 156-159)
Ey ehl-i kitab! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Mesih, ancak Meryemin oğlu İsadır, (O) Allahın rasûlüdür, Meryeme ulaştırdığı (Ol=kün) kelimesi(nin eseri)dir, Ondan (Onun tarafından gönderilmiş, yahut teyid edilmiş, veya Cebrâil tarafından üfürülmüş) bir ruhtur. Allah'a ve peygamberine iman edin. (Tanrı) üçtür demeyin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. Vekil olarak Allah yeter. Ne Mesih ve ne de Allah'a yakın melekler, Allahın kulu olmaktan çekinirler. Ona kulluktan çekinip büyüklenen kimselerin hepsini (Allah) yakında huzuruna toplayacaktır. (4/Nisâ, 171-172)
Allah o zaman şöyle diyecek: Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes rûh (Cebrâil) ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana Kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevrât ve İncili öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan, kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen Benim iznimle o bir kuş oluyordu. Yine Benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri Benim iznimle (hayata) çıkarıyordun. Hani İsrâiloğullarını (seni öldürmekten) önlemiştim; kendilerine apaçık deliller (mûcizeler) getirdiğin zaman inkâr edenler: Bu apaçık bir sihirdir, başka değil demişlerdi. (5/Mâide, 110)
Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara: Beni ve anamı, Allahtan başka iki tanrı bilin diye sen mi dedin? buyurduğu zaman o şöyle dedi: Hâşâ! Seni tenzih ederim; Hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim Sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin; halbuki ben Senin zâtında olanı bilmem. Gaybı/gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca Sensin. Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız Sen oldun. Sen her şeyi hakkıyla görensin. (5/Mâide, 116-117)
(Rasûlüm!) Kitapta Meryemi de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti. Meryem, onlara karşı bir perde çekmişti. Derken, Biz ona rûhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü. Meryem dedi ki: Senden, çok merhametli olan Allah'a sığınırım! Eğer Allahtan sakınan bir kimse isen (bana dokunma). Ruh: Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim dedi. Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi. Melek: Öyledir, (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu Bana kolaydır. Çünkü Biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız dedi. Bu, hüküm ve karara bağlanmış bir iş idi. Meryem ona hâmile kaldı. Bunun üzerine onunla uzak bir yere çekildi. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmaya) sevketti. Keşke, dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!
Altından (İsa veya melek) ona şöyle seslendi: Tasalanma! Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirmiştir. Hurma ağacını kendine doğru silkele ki, üzerine olgun taze hurma dökülsün. Ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok merhametli olan Allah'a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım. Nihayet onu kucağında taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki: Ey Meryem! Hakikaten sen çok garip bir iş yapmışsın! Ey Hârunun kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi; annen de iffetsiz değildi. Bunun üzerine çocuğu gösterdi. Biz, dediler, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz? Çocuk şöyle dedi: Ben, Allahın kuluyum. O, bana Kitabı verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam olayım, O, beni mübârek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti. Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır. İşte, hakkında şüphe ettikleri Meryem oğlu İsa, Hak sözünce budur. Allah için bir evlât edinmek, olur şey değildir. O, münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece Ol! der ve hemen olur. Muhakkak ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise Ona ibâdet/kulluk edin. İşte dosdoğru yol budur. (19/Meryem, 16-36)
İsa, Meryemin oğludur. Bâkire olan Meryemden Allahın yaratıcı kudretinin bir nişânesi olarak doğmuştur; Allahtan bir kelimedir veya Allahın kelimesidir (3/Âl-i İmrân, 45; 4/Nisâ, 171; 19/Meryem, 34) ki, Allah onu Meryeme ilka etmiş ve ona Kün (Ol)! demiş o da olmuştur (4/Nisâ, 171). Hz. İsanın babasız dünyaya gelişini yadırgayanlara Kuran, Hz. Âdemi örnek göstermektedir. Allah Âdemi nasıl anasız ve babasız yaratmışsa ve buna gücü yetmişse İsayı da babasız yaratmıştır. Bunda Allah'a ve Onun yüce kudretine iman edenler için bir gariplik yoktur (3/Âl-i İmrân, 59).
Hz. İsanın bir ünvan ve sıfatı da Mesihtir. Melekler şöyle demişti: Ey Meryem, Allah seni, kendisinden bir kelime ile müjdeliyor: Adı Meryem oğlu İsa Mesihtir. (3/Âl-i İmrân, 45) Bir âyette İsadan Allahın rûhu olarak bahsedilmektedir: Meryem oğlu İsa Mesih... Ondan bir rûhtur. (4/Nisâ, 171) Başka âyetlerde Yüce Allahın Âdeme de rûhundan üflediği ifade edilmiştir (bkz. 15/Hıcr, 29; 38/Sâd, 72). Kuranda geçen Kendinden bir rûh, Allahtan bir rûh, Rûhumuzdan ifadeleri, Allahın emrinden, yaratıklar âleminden bir rûh demektir. Allahın rûhu, hâşâ Allahın kendisi demek değildir. Bir erkek olmadan, sırf melek vasıtasıyla üflenen ruhtan yaratıldığı için, Hz. İsaya Allahtan bir rûh veya Rûhumuzdan denmiştir. Meryeme kendi rûhumuzdan üfledik âyeti de aynı anlamdadır. Bazı şeylerin Allah'a nisbet edilmesi, onların Allah katındaki değer ve itibarını belirtmek içindir. Hz. İsa da, Allahın yarattığı ruhtan, sperm aracılığı olmadan ve sadece meleğin üflemesiyle ana rahminde oluştuğu için Allahtan bir rûh denmiştir.
Hz. İsa, Kurân-ı Kerime göre ancak bir kuldur (43/Zuhruf, 59). Abdullah, yani Allahın kuludur (19/Meryem, 30). Kuran, onun kul olmanın ötesinde bir sıfatla anılmasını veya insan üstü bir varlık olarak düşünülmesini kesin ifadelerle reddeder ve Hz. İsanın da, gözde meleklerin de Allah'a kul olmaktan asla çekinmeyeceklerini belirtir (4/Nisâ, 171). Kendilerini Allahın kulu olarak ifade etmekten onur duyan peygamberlere tapılmaz, onlara tanrı muâmelesi yapılmaz.
İsa (a.s.) dünya ve âhirette şerefli (vecîh) ve Allah'a yakın kılınanlardandır (mukarrabîn) (3/Âl-i İmrân, 45); mübârek (19/Meryem, 31), yani kendisinde başkaları için hayır ve bereket bulunan biridir. Beşikte iken konuşmuştur (3/Âl-i İmrân, 46; 5/Mâide, 110). Şahsiyet olarak cebbâr, zorba ve şakî biri değildir (19/Meryem, 32). Bir nebîdir: Allah beni nebî/peygamber yaptı. (19/Meryem, 30); rasûldür (4/Nisâ, 156, 171; 5/Mâide, 79; 61/Saff, 6); Kitabı vardır (19/Meryem, 30). Kavlul-Hakk hakikatin sözüdür veya gerçek sözdür (19/Meryem, 34). Sâlihler (iyiler)dendir (3/Âl-i İmrân, 46; 6/Enâm, 85). Muhâtaplarına beni ilâh edinin dememiştir (5/Mâide, 116); Kitabının adı İncildir (5/Mâide, 50; 57/Hadîd, 27). Kendinden önce geçen peygamberleri ve kutsal kitapları tasdik edip doğrulayan bir Allah elçisidir (5/Mâide, 46; 3/Âl-i İmrân, 50). Kendisi ve anası mûcize oldukları gibi (23/Müminûn, 50), peygamberliği de bir mûcize ve rahmettir (19/Meryem, 21).
Hz. İsa, İsrâiloğullarına bir mesel, bir remz kılınmış (43/Zuhruf, 57, 59), muhâtaplarına belgeler ve hikmet getirmiş (43/Zuhruf, 63; 5/Mâide, 109; 2/Bakara, 87, 253) ve Allah tarafından Rûhul-Kuds ile desteklenmiştir (2/Bakara, 87). Allah kendisine Kitabı, hikmeti, Tevrâtıı ve İncili öğretmiştir (5/Mâide, 110). İnkâr eden yahûdiler onun dili ile lânetlenmiştir (5/Mâide, 78).
Hz. Muhammed (s.a.s.)in geleceğini haber vermiştir: Ey İsrâil oğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevratı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen, Allahın size gönderilmiş bir peygamberiyim. (61/Saff, 6). Tevratta olduğu gibi İncilde de ümmî peygamberin geleceği yazılıdır (7/Arâf, 157). Hz. İsanın has ve sâdık arkadaşları havârîler Allah'a ve Onun elçisi Hz. İsaya iman ederek müslüman olmuşlardır (3/Âl-i İmrân, 52-53; 5/Mâide, 111; 61/Saff, 14).
Kurân-ı Kerim Hz. İsanın bazı mûcizelerine de temas etmektedir. Allahın izni ile o, ölüleri diriltmiş, hastalara şifa vermiş, balçıktan kuşlar yaparak onlara can vermiş, anadan doğma körü, alaca hastalığına tutulmuş kişiyi iyileştirmiş, İsrâil oğullarının yediklerini ve evlerinde sakladıkları şeyleri kendilerine haber vermiştir (5/Mâide, 10; 3/Âl-i İmrân, 49). Hz. İsa, kulluk görevlerini bizzat yaptığını muhâtapları olan insanlara ifade etmiş, Allahın kendisine namaz kılmayı, zekât vermeyi, annesine iyi davranmayı emrettiğini açıklamıştır (19/Meryem, 33).
Kuran, Hz. İsa hakkında gerçek dışı inançlarında ısrar eden ehl-i kitabın dinde taşkınlık yapmamalarını, teslisten (üç tanrı anlayışı) vazgeçip Allahı birlemelerini emretmiştir (4/Nisâ, 171). Kuran, bu âyetin dışında, değişik yerlerde de Allahın çocuğu olmadığı gerçeğini vurgular. (bkz. 2/Bakara, 116; 10/Yûnus, 68; 17/İsrâ, 170; 19/Meryem, 88, 92; 21/Enbiyâ, 26; 25/Furkan, 2; 112/İhlâs, 3). İsa (a.s.) kendisine insan olmanın dışında bir sıfat izâfe etmek isteyenlere kul olduğunu hatırlatma ihtiyacı duymuştur: Ben şüphesiz Allahın kuluyum. (19/Meryem, 30). Allahın bu konudaki soracağı soruya karşı: Ben onlara sadece Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin diye bana emrettiğini söyledim diyecektir (5/Mâide, 117).
Kuran, bütün peygamberlerin yolunun ve tabiatıyla Hz. İsanın yolunun da İslâm olduğunu, onların müslüman olarak ölmeyi çocuklarına vasiyet edip öğütlediklerini (2/Bakara, 132); kendilerini teslim olanlardan kılması, nesillerinden de teslim olan müslüman bir ümmet göndermesi için Yüce Allah'a duâda bulunduklarını (2/Bakara, 128) zikrettikten sonra şu soruyu yöneltmektedir: Yoksa siz, İbrâhim, İsmâil, İshak, Yakup ve torunlarının, yahûdi veya hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? (2/Bakara, 140)
Hz. Muhammed (s.a.s.), İsrâiloğullarına ve hıristiyanlara da gönderilmiş bir peygamberdir. O, ehl-i kitabın gizledikleri ve sakladıkları şeylerin çoğunu kendilerine açıklamıştır. Ancak yahûdi ve hıristiyan toplumlar, kendilerini Allahın oğulları ve sevgilileri sayarak Ona karşı çıkmışlardır. Ehl-i kitap, aynı zamanda Uzeyri, İsa (a.s.)yı Allahın oğlu sayan kimselerdir ve bu davranışlarından dolayı küfre girmişlerdir (5/Mâide, 12-18). Halbuki Allah, İhlâs sûresinde de ifade edildiği gibi tektir, birdir, ortağı yoktur, mutlak hüküm sahibidir, hiçbir şeye muhtaç değildir; kimseden doğmadığı gibi kimseyi de doğurmamıştır. Onların küfür ve şirk anlayışları, bir âyette şöyle cevaplandırılır: Allah, Meryem oğlu Mesihi, annesini ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmeyi dilerse kim Ona karşı koyabilir? (5/Mâide,17).
Kuran, Hz. İsanın tevhid inancını tebliğ eden bir Allah elçisi olduğunu açıklar ve onun tanrılaştırılmasına şiddetle karşı çıkar; Kurana göre ona verilen gerçek İncil, bir hidâyet ve nur kaynağıdır; öğüt vericidir, yol göstericidir (5/Mâide, 46). Hz. İsaya verilen saf ve gerçek İncilde hıristiyanlara, Allah'a ve âhiret gününe iman etmeleri ve iyi işler yapmaları emredilmiştir. Fakat ehl-i kitap, Tevrat ve İncile uymamış, Rabbe kul olanlar ve bilginler günah söylemek, haram yemekten çevresindekileri yasaklamamışlardır (5/Mâide, 63).
Hıristiyanların bu konudaki yanlış anlayışlarına cevap mâhiyetinde Kuran, Hz. İsa konusunda sapık anlayışları düzeltir: Meryem oğlu Mesih (İsa), sadece bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Annesi de dosdoğru biridir. İkisi de (diğer insanlar gibi) yemek yerlerdi... (5/Mâide, 75). Hz. İsa da, kendisinden önce yaşamış peygamberler gibi normal bir insandı; Allahın elçisi idi. Diğerlerinden farklı bir yanı yoktu. Her peygamber gibi o da Allahın izni ile bazı mûcizeler göstermişti. Diğer insanlardan farkı olarak, tek hârikulâdeliği babasız dünyaya gelmiş olmasıydı. Onun sadece bu gözle görülmesi, böyle düşünülmesi gerekirdi. Fakat hıristiyanlar böyle davranmadılar. Onu Allahın tanıttığından başka türlü tanımaya ve tanıtmaya çalıştılar. Azıp saptılar; doğru yoldan çıktılar ve: Hıristiyanlar, Mesih, Allahın oğludur dediler. (9/Tevbe, 30). Allahın oğlu ve kızı olmayacağı gerçeğini bir kenara ittiler. Peygamberlerin uyarılarını dikkate almadılar. Kuran, onların bu iddialarının hiçbir haklı ve mantıkî gerekçesinin olmadığını, Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözleridir. şeklinde ortaya koyar. Ve bu inançlarıyla da müşriklere benzediklerini belirtir (9/Tevbe, 30). Gerçekleri bu ölçüde saptıran kişileri de şöyle lânetler: Allah onları kahretsin! (9/Tevbe, 30).
Hıristiyanlar Hz. İsaya Allahın oğlu demekle yetinmediler. Daha da ileri gittiler: Allah, Meryem oğlu Mesihtir, dediler. (5/Mâide, 17). Bu sözleriyle Meryem oğlu Mesihin Allah olduğunu öne sürdüler. Kuran, bir başka âyette hıristiyanların Hz. İsa ile ilgili tanrılık iddialarının bir başka yönüne de işaret eder: (Hıristiyanlar) Meryem oğlu Mesihi rab edindiler. (9/Tevbe, 31) Oysa kendilerine yalnız tek mâbud olan Allah'a ibâdet/kulluk etmeleri emredilmişti (9/Tevbe, 31). Bu emri dinlemediler. Azdılar ve saptılar. Şirkin en kötüsüne düştüler . Halbuki, Hz. İsanın dilinden kendilerine şöyle seslenilmişti: ... Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibâdet/kulluk edin (şirke düşmeyin). Zira kim Allah'a şirk/ortak koşarsa, şüphe yok ki Allah ona Cenneti haram etmiştir ve onun (neticede dönüp dolaşıp) varacağı yer Cehennemdir; zâlimlerin (böyle şirke düşenlerin) asla yardımcıları yoktur. (5/Mâide, 72).
Hıristiyanlar, Hz. İsaya Allah veya Rab dedikleri gibi, anası Hz. Meryeme de bu hususta bir pâye verdiler. Bir âyette Yüce Allah Hz. İsaya şöyle hitap eder: Ey Meryem oğlu İsa! Beni ve anamı, Allahtan başka iki ilâh edinin diye sen mi söyledin insanlara? (5/Mâide, 116). Bütün gayesi, insanlara tevhidi, Allahın hak ve tek mâbud olduğunu öğretmekten ibaret olan bir peygamber kendisinin veya anasının ilâh olduğunu, kendisine veya anasına tapılmasını arzu edebilir mi? Bunun için en küçük bir îmada bulunabilir mi? Elbette bulunamaz. Nitekim, Hz. İsa, bu ağır ithama şöyle karşılık vermiştir: Hâşâ, dedi, Sen yücesin. Benim için (böylesine) gerçek dışı bir şeyi söylemek yakışmaz. Eğer söylemiş olsam Sen bunu bilirsin. (5/Mâide, 116). Hz. İsâ muhataplarına neyi telkin ve tavsiye ettiğini açıklama ihtiyacı duydu ve şöyle devam etti: Ben onlara; Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibâdet/kulluk edin diye Senin bana emretmiş olduğundan başka bir şey söylemedim. (5/Mâide, 117)
Ehl-i kitabın yanlış söz ve inançlarını eleştiren Kuran, şöyle emir ve tavsiye eder: Allah'a ve elçilerine iman edin; (ilâhlar) üçtür demeyin! Kendi faydanıza olarak buna son verin... Allah, ancak bir tek ilâhtır. (4/Nisâ, 171). Yahûdiler de: Meryem oğlu Mesihi öldürdük dediler (4/Nisâ, 157) Rab ölür mü? Allah -hâşâ- öldürülür mü? Ölen veya öldürülen varlık ilâh olur mu, düşünmediler. Allah, gerçekleri kabul etmeyişleri sebebiyle onların kalplerini mühürlemiştir (4/Nisâ, 155). Yahûdilerin önemli bir yanlışı da şöyle düzeltilir: Onlar onu (Hz. İsayı) öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara öyle göründü. Kesin olarak onu öldürmediler. (4/Nisâ, 157).
Peygamberimiz ve bütün peygamberler gibi Hz. İsa da, muhâtaplarının çeşitli ithamlarına mâruz kalmıştır: (İsa) İsrâiloğullarına belgelerle geldiğinde, onlardan inkâr edenler, bu apaçık bir büyüdür demişlerdi. (5/Mâide, 110 ve benzer ifade için bkz. 61/Saff, 6). Yüce Allah onların vermeleri muhtemel zararlardan İsa (a.s.)yı korumuştu (5/Mâide, 110). (3)
Hz. İsa ile ilgili, Onun hayatını, tebliğ ve mücâdelesini anlatan âyetleri görelim:
...Meryem oğlu İsaya da mûcizeler verdik. Ve onu, Rûhul-Kudüs (Cebrâil) ile destekledik... (2/Bakara, 87)
Allah, birbirinden gelme bir nesil olarak Âdemi, Nuhu, İbrâhim ailesi ile İmrân ailesini seçip âlemlere üstün kıldı. Allah işiten ve bilendir. İmrânın karısı şöyle demişti: Rabbim! Karnımdakini âzatlı bir kul olarak sırf Sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz (niyazımı) hakkıyla işiten ve (niyetimi) bilen Sensin. Onu doğurunca, Allah, ne doğurduğunu bilip dururken: Rabbim! Ben onu kız doğurdum. Oysa erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu Senin korumanı diliyorum dedi. Rabbi Meryeme hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyyâyı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyyâ, onun yanına, mâbede her girişinde orada bir rızık bulur ve Ey Meryem, bu sana nereden geliyor? der; o da: Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız rızık verir derdi. (3/Âl-i İmrân, 33-37)
Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelimeyi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsadır. Mesîhdir; dünyada, âhirette de itibarlı ve Allahın kendisine yakın kıldıklarındandır. O, sâlihlerden olarak beşikte iken ve yetişkinlik halinde insanlara (peygamber sözleriyle) konuşacak. Meryem: Rabbim! dedi, bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur? Allah şöyle buyurdu: İşte böyle, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmedince ona sadece ol! der; o da oluverir. (Melekler, Meryeme hitâben İsa hakkında sözlerine devam ettiler:) Allah ona Kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevratı, İncili öğretecek. O, İsrâiloğullarına bir elçi olacak (ve onlara şöyle diyecek:) Size Rabbinizden bir mûcize getirdim: Size çamurdan bir kuş sûreti yapar, ona üflerim ve Allahın izni ile o, kuş oluverir. Yine Allahın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mümin kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır. Benden önce gelen Tevratı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helâl kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mûcize getirdim. O halde Allahtan korkun, bana da itaat edin. Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse Ona ibâdet/kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur.
İsa, onlardaki inkârcılığı sezince: Allah yolunda bana yardımcı olacaklar kimlerdir? dedi. Havârîler: Biz, Allah yolunun yardımcılarıyız; Allaha iman ettik, şâhit ol ki bizler müslümanlarız cevabını verdiler. (Havârîler:) Rabbimiz! İndirdiğine iman ettik ve Peygambere uyduk. Şimdi bizi (birliğini ve peygamberlerini tasdik eden) şâhitlerden yaz dediler. (Yahûdiler) tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır. Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda Ben hükmedeceğim. (3/Âl-i İmrân, 45-55)
Allah yanında İsanın durumu, Âdemin durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona Ol! dedi ve oluverdi. (3/Âl-i İmrân, 59)
Bir de inkâr etmelerinden ve Meryemin üzerine büyük bir iftira atmalarından. Ve Allahın rasûlü, Meryem oğlu İsayı öldürdük demeleri yüzünden... Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık/şüphe içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler. Bilâkis Allah onu (İsayı) kendine yüceltmiştir. Allah izzet ve hikmet sahibidir. Ehl-i kitaptan her biri, ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir. Kıyamet gününde de o, onlara şâhit olacaktır. (4/Nisâ, 156-159)
Ey ehl-i kitab! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Mesih, ancak Meryemin oğlu İsadır, (O) Allahın rasûlüdür, Meryeme ulaştırdığı (Ol=kün) kelimesi(nin eseri)dir, Ondan (Onun tarafından gönderilmiş, yahut teyid edilmiş, veya Cebrâil tarafından üfürülmüş) bir ruhtur. Allah'a ve peygamberine iman edin. (Tanrı) üçtür demeyin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. Vekil olarak Allah yeter. Ne Mesih ve ne de Allah'a yakın melekler, Allahın kulu olmaktan çekinirler. Ona kulluktan çekinip büyüklenen kimselerin hepsini (Allah) yakında huzuruna toplayacaktır. (4/Nisâ, 171-172)
Allah o zaman şöyle diyecek: Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes rûh (Cebrâil) ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana Kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevrât ve İncili öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan, kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen Benim iznimle o bir kuş oluyordu. Yine Benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri Benim iznimle (hayata) çıkarıyordun. Hani İsrâiloğullarını (seni öldürmekten) önlemiştim; kendilerine apaçık deliller (mûcizeler) getirdiğin zaman inkâr edenler: Bu apaçık bir sihirdir, başka değil demişlerdi. (5/Mâide, 110)
Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara: Beni ve anamı, Allahtan başka iki tanrı bilin diye sen mi dedin? buyurduğu zaman o şöyle dedi: Hâşâ! Seni tenzih ederim; Hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim Sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin; halbuki ben Senin zâtında olanı bilmem. Gaybı/gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca Sensin. Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız Sen oldun. Sen her şeyi hakkıyla görensin. (5/Mâide, 116-117)
(Rasûlüm!) Kitapta Meryemi de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti. Meryem, onlara karşı bir perde çekmişti. Derken, Biz ona rûhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü. Meryem dedi ki: Senden, çok merhametli olan Allah'a sığınırım! Eğer Allahtan sakınan bir kimse isen (bana dokunma). Ruh: Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim dedi. Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi. Melek: Öyledir, (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu Bana kolaydır. Çünkü Biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız dedi. Bu, hüküm ve karara bağlanmış bir iş idi. Meryem ona hâmile kaldı. Bunun üzerine onunla uzak bir yere çekildi. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmaya) sevketti. Keşke, dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!
Altından (İsa veya melek) ona şöyle seslendi: Tasalanma! Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirmiştir. Hurma ağacını kendine doğru silkele ki, üzerine olgun taze hurma dökülsün. Ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok merhametli olan Allah'a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım. Nihayet onu kucağında taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki: Ey Meryem! Hakikaten sen çok garip bir iş yapmışsın! Ey Hârunun kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi; annen de iffetsiz değildi. Bunun üzerine çocuğu gösterdi. Biz, dediler, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz? Çocuk şöyle dedi: Ben, Allahın kuluyum. O, bana Kitabı verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam olayım, O, beni mübârek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti. Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır. İşte, hakkında şüphe ettikleri Meryem oğlu İsa, Hak sözünce budur. Allah için bir evlât edinmek, olur şey değildir. O, münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece Ol! der ve hemen olur. Muhakkak ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise Ona ibâdet/kulluk edin. İşte dosdoğru yol budur. (19/Meryem, 16-36)
i1 harfi
- İBÂHİYYE
- İBDÂ
- İBN KESİR
- Tefsiru'l-Kur'âni'l-Azîm:
- İBN MACE
- Sünen-i İbn Mâce:
- İBN TEYMİYYE
- İBNU'S-SEBİL
- İBRA
- İBRAHİM SÛRESİ
- İBRÂNÎ
- İBTİLÂ'
- İCÂBET
- İCAP VE KABUL
- a) Sözle icap ve kabul:
- Sıygaların İcap ve Kabulde Etkisi:
- b) Mektup, elçi, telefon vb. ile icap ve kabul:
- c) Teâtî yolu ile icap ve kabul:
- İCARETEYN
- İCÂZET
- İCBÂR
- İCMA'
- İcmaın Mertebeleri:
- l) Sarih İcma:
- 2) Sükûtî İcma:
- 3) Müctehidlerin Belli Bir Ortak Noktada İttifak Etmeleri:
- İCMA-İ ÜMMET
- İCMÂLÎ ÎMAN
- İCRÂ
- Mahkeme Kararlarının İcrâ ve İnfazı: