Hz. İsa'nın Ref'i ve Nüzûlü Meselesi:
Hıristiyan kaynaklarına göre Hz. İsa, yahûdilerin şikâyeti üzerine, Romalılar tarafından çarmıha gerilmiş ve haçta insanların günahı için ölmüştür. Gömülmesinden üç gün sonra kıyam etmiş, havârilerine görünmüş, onlarla yemek yemiş ve sonunda göğe yükselerek Allahın yanına çıkmış, Onun sağına yerleşmiştir. Kıyâmetten önce dünyaya gelecek, dünyayı sulh ve adâletle dolduracak, kendisine inanmayanlardan öç alacak ve saltanatı ebedî olarak sürecektir (Korintoslulara 1. Mektup, 15/22 vd.).
Kuran, Hz. İsanın öldürüldüğü ve çarmıha gerildiği tezini reddetmektedir. O öldürülmemiş, çarmıha gerilmemiştir. Allah onu kendi katına ref etmiş, yüceltmiş ve yükseltmiştir (4/Nisâ, 157-158). Hz. İsaya ait bu yüceltme ve yükseltme işinin beden ile mi, yoksa ruh ile mi; beden ve ruh diri olarak mı, yoksa beden ölü olup yalnız ruh olarak mı gerçekleştiği hususu müphemdir. Bu konu, asırlar boyu Kuran yorumcularını meşgul etmiştir. Bunu aydınlığa kavuşturmaya çalışan tarih ve kıssa yazarlarıyla müfessirler belli ölçüde yahûdi ve hıristiyan kaynaklarından ve onların sözlü geleneğinden etkilenmişlerdir. Kezâ Hz. İsanın nüzûlü ve kıyâmetten önce dönüşü konusu da tartışılmaktadır. Eldeki rivâyetlerin gözden geçirilerek değerlendirilmesinde fayda vardır. Hadis rivâyetlerinde yer alan Hz. İsanın dönüşü konusu müfessirleri, âyetlerde geçen (3/Âl-i İmrân, 55; 4/Nisâ, 156-159; 5/Mâide, 117) kelimeleri yoruma (tevil) zorlamış ve âhad olsalar da hadisleri değerlendirmeye almışlardır. Gerçekten de bu haberlerde, oldukça detaylı bilgiler yer almaktadır. İki asırdan beri hıristiyan ilâhiyatçıların ve oryantalistlerin Hz. İsanın dönüşü konusunu değişik metodlarla müslüman câmia içinde yayma gayretlerinin doğurduğu antipatinin de tesiriyle İslâm dünyasında konu bazı bilginlerce yeniden ele alınmış ve selef çığırının dışına taşan tartışma ve yorumlara neden olmuştur. (8)
Bazı müfessir ve âlimler, bu konuda fazla yorum yapmak istemezler. Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz Bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda Ben hükmedeceğim. (3/Âl-i İmrân, 55) Seyyid Kutub, bu âyetin tefsirinde şunları söyler: Onun vefatı ve ref edilmesi mugayyebâta ait bir husus olup, tevilini Allahtan başkasının bilemeyeceği müteşâbih meselelerdendir. Zaten bunun ötesinde akîdeye ve şeriata müteallik, fazla bir mesele de yoktur. (9)
Mevdûdî, Nisâ, sûresi, 158. âyetindeki Allah onu kendisine yükseltti ifadeyi tefsir ederken şöyle der: Burada Allah, meselenin gerçeğini anlatıyor. Kuran yahûdilerin Hz. İsayı öldürmeyi başaramadıklarını, Allahın onu kendisine yükselttiğini açıkça söyler; fakat meselenin nasıl olduğunu ve ayrıntıları konusunda sessiz kalır. Ne Allahın onu bedeni ile birlikte yeryüzünden gökteki bir yere yükselttiğini, ne de onun diğer insanlar gibi ölüp rûhunun göğe yükseltildiğini belirtmez. Mesele o kadar kapalı bir dille anlatılmıştır ki, olay hakkında, olayın olağanüstü mûcizevî olduğunu söylemekten başka bir yorum yapmak imkânsızdır. (10)
Aynı âyetle ilgili Muhammed Esed, Hz. İsanın beden olarak semâya yükseldiğini kabul etmez ve şu açıklamayı yapar: Allah onu kendi katına yükseltti (4/Nisâ, 158) Âyette Allah, Hz. İsaya Seni ölüme yollayacağım ve katıma yücelteceğim buyurur. Refaahû (lafzen, onu yüceltti, yahut onu yukarı çıkarttı), bir insanın ref edilmesi fiili, ne zaman Allah'a atfedilmişse, her zaman onurlandırma, yahut yüceltme anlamlarına gelir. Kuranın hiçbir yerinde, Allahın Hz. İsayı yaşadığı sırada bedensel olarak cennete yükselttiği şeklindeki yaygın inancı destekleyen bir beyan yoktur. Yukarıdaki âyetteki Allah onu kendi katına yüceltti ibâresi, Hz. İsanın Allahın özel rahmeti mertebesine yükseldiğini gösterir; rafenâhu (onu yücelttik) fiilinin İdris Peygamber ile bağlantılı olarak kullanıldığı 19/Meryem, 57. âyetinden açıkça anlaşılacağı gibi bu, bütün peygamberlerin yararlandıkları bir lütuftur. (11)
Müfessirlerden çoğunun kanaatine göre Hz. İsa, rûhu ve cesediyle birlikte göğe yükselmiştir ve âhir zamanda tekrar yeryüzüne inecektir. Bir kısım müfessirlere göre de göğe yükseltilen, İsa (a.s.)nın cismi değil; rûhudur. Kuranda ifade edilen Seni Bana yükselteceğim (3/Âl-i İmrân, 55) hitabıyla kast edilen, Hz. İsanın rûhudur. Çünkü rûh, insanın hakikatidir. Ceset, emanet elbise gibidir, artar eksilir. Değişmeyen insanın rûhudur (Tefsîrul-Menâr, 3/316-317). Yine Hz. İsanın göğe kaldırıldığı kabulünün müslümanlara hıristiyan inançlarından geçtiği belirtilerek bu olay şöyle değerlendirilir: Gök ile kast edilen, maddî gök ise bu, yıldızlardan, galaksilerden ibarettir. Yani İsa, şu yıldızlardan birine mi çıkarılmıştır? Eğer kast edilen mânevî gök ise oraya ceset gitmez, rûh gider; çünkü orası maddî değildir (S. Ateş, Kuran Ans. 10/206).
Kuran, İsa (a.s.)nın göğe yükseltildiğini değil; Allah'a yükseltildiğini söyler: Bel rafaahullahu ileyh (4/Nisâ, 158) cümlesi: Allah, onu göğe yükseltti değil; Allah, onu kendisine yükseltti anlamındadır. Bu konuyla ilgili diğer âyette de aynı ifade vardır (bkz. 3/Âl-i İmrân, 55). Göğe yükseltmek başka, Allah'a yükseltmek başkadır. Allahın onu kendine yükselttiği mecburen kabul edileceğine göre, onun göğe yükseltildiğini söylemek, Allah'a belli bir mekân tahsis etmek olur. Oysa Yüce Allah her yerdedir. İsanın Allah'a yükselmesi için göğe çıkması gerekmez. Allah, göklerin de yerin de ilâhıdır. Allahı gökte imiş gibi düşünüp Allah'a yükseltilen İsanın göğe yükseltildiğini söylemek, âyetin ifadesine uymamaktadır. Âyetin anlamı, İbn Cüreycin dediği gibi, Allahın İsanın rûhunu yüceltmesi, şânını yükseltmesi, katında Ona değer vermesi demektir.
Yüce Allah, Hz. İsayı saldırganların elinden kurtarmak suretiyle mânevî derecelere nâil eylemiş, şânını yüceltmiştir. Nitekim Kıyâmet gününe kadar sana uyanları, inkâr edenlere üstün kılacağım (3/Âl-i İmrân, 55) âyetinden bu anlam anlaşılmaktadır. Gerçekten Hz. İsaya uyan ve ona yakın olanlar yahûdilere hâkim olagelmiştir. Bu da onun Allah katındaki şânının yüceliğini gösterir.
Müfessirlerin Seni vefat ettireceğim, Bana yükselteceğim (3/Âl-i İmrân, 55) âyetini, genellikle İsanın göğe çıktığı şeklinde tefsir etmelerinin başlıca iki etkeni vardır: Bunlardan birincisi ve en önemlisi, hıristiyanlar ve yahûdiler hakkındaki âyetlerin izahı için İslâma yeni girmiş olan yahûdi ve hıristiyan âlimlerine başvurmaları ve onların söylediklerini tam gerçek kabul edip aktarmalarıdır. İkinci etken de, İsa (a.s.)nın göğe çıktığı ve âhir zamanda yere inip Deccalı öldüreceği, haçı kıracağı ve İslâm şeriatıyla amel edeceği hakkında anlatılan hadis rivâyetleridir.
Âl-i İmrân 55. âyetiyle Mâide, 117. âyetine göre Hz. İsanın bedeninin öldüğü açıkça belirtilmiştir. Ama Hz. İsayı başkaları öldürmemiş, Allah onu eceliyle vefat ettirmiştir. Yükseltilen onun mânevî derecesi, Allahın katına çıkan rûhudur. Zaten bütün peygamberlerin ruhları Allahın huzuruna çıkar, Ondan ikram görür. Hz. İsanın vefatını haber veren âyetleri, âhad haberlere dayanarak tevil etmek yerine bu hadisleri tevil etmek daha doğrudur. Bu hadisler şöyle tevil edilir: İsanın rûhu, yani ümmeti mahvolmadı, daha yaşayacaktır. Fakat kıyâmetten önce bu rûh, yani İsa ümmeti, İslâma dönecektir. Bu hadislerden, hıristiyanların bir gün müslüman olacakları değerlendirilebilir. Said Nursi bu kanaattedir. Meşhur müfessirimiz Elmalılı Hamdi Yazır da yaklaşık bunu söylemektedir:
Her peygamberin rûhânî eceli, ümmetinin ecelidir. Rûhânî ecelleri tamam olmuş nice peygamberler var ki Kuranda zikredilmemişlerdir. Allahın seçkin peygamberleri içine giren büyük peygamberlerin, derecelerine göre rûhânî semâda bekaları devam etmektedir ki bunlar da İbrahim âilesidir. İmrân âilesi de bunlardandır. İsanın cesedi Allah'a kaldırılmış, fakat İsanın rûhu da kabzedilmemiş, yani ümmetinin eceli gelmemiş, İsrâiloğullarının sû-i kastı, hilesi ile hıristiyanlık mahvolmamış, yaşamış ve İsanın rûhu, Mûsâ maiyetinde (beraberliğinde) yaşamıştır. Bunun için mahvoldu zannedilen bir avuç tâbileri, bu rûhtan istifade ederek kısa bir zamanda yahûdilerin üstünde bir hayata kavuşmuşlardır. Ve nihayet Hz. Muhammed (s.a.s.)in gelmesiyle hepsi, Hz. Muhammedin rûhunun emri altına geçmiştir. Artık bundan sonra İsa da diğer peygamberler gibi, Muhammed (s.a.s.)in rûhu maiyetindedir. Bir gün gelecek, ümmet-i Muhammedin daraldığı bir devirde, Allahın garib bir kelimesi olan İsanın rûhu ortaya çıkacak, Muhammedin rûhu maiyetinde hizmet edecek ve fakat kıyâmetten evvel vefat eyleyecektir. (12)
Muhammed Abduh da bu konuda şöyle diyor: Bu tevile göre İsanın zamanı, insanların İslâm şeriatının rûhuna bağlanacakları ve şekilleri bırakıp içleri ıslah için İslâm şeriatının özüyle amel edecekleri zamandır. (13)
Müfessirlerden bir kesimi, Hz. Peygamberimizin Miraçta Hz. İsa ve Hz. Yahyâyı ikinci gökte görmüş olmasını Hz. İsanın rûhu ve cesediyle göğe çekilmesiyle ilgili delillerden biri sayar. Eğer Hz. Peygamberin Miraçta görmesi Hz. İsanın cesediyle göğe çıktığına delil ise, Hz. Yahyânın ve diğer peygamberlerin de cisimleriyle göğe çıktığına delildir. Çünkü Hz. Peygamber, öteki peygamberleri de çeşitli göklerde görmüştü. Oysa hiç kimse, başka bir peygamberin rûhu ve cesediyle birlikte göğe çıktığını ileri sürmemiştir. Zaten bütün peygamberlerin rûhları yücelere, melekût âlemine yükselirler.
Hz. İsanın nüzûlü, Kuranda geçmez. Bu konudaki kabul, mütevâtir olmayan hadis-i şerif rivâyetlerine, yani haber-i vâhide (âhad hadislere) dayanır. Bu hadislerin sahih olduğu kabulünden dolayı, bazı âyetler bu hadisler çerçevesinde yorumlanmış, tevil edilmiştir. Aslında hadislerin Kurana arzedilmesi, Kuran âyetlerine göre tashih, tevil ve yorumlarının yapılması daha doğru bir yol kabul edilseydi, bu zorlama teviller yapılmazdı. Bu konuyla ilgili bazı hadis rivâyetlerini görelim:
Kuran, Hz. İsanın öldürüldüğü ve çarmıha gerildiği tezini reddetmektedir. O öldürülmemiş, çarmıha gerilmemiştir. Allah onu kendi katına ref etmiş, yüceltmiş ve yükseltmiştir (4/Nisâ, 157-158). Hz. İsaya ait bu yüceltme ve yükseltme işinin beden ile mi, yoksa ruh ile mi; beden ve ruh diri olarak mı, yoksa beden ölü olup yalnız ruh olarak mı gerçekleştiği hususu müphemdir. Bu konu, asırlar boyu Kuran yorumcularını meşgul etmiştir. Bunu aydınlığa kavuşturmaya çalışan tarih ve kıssa yazarlarıyla müfessirler belli ölçüde yahûdi ve hıristiyan kaynaklarından ve onların sözlü geleneğinden etkilenmişlerdir. Kezâ Hz. İsanın nüzûlü ve kıyâmetten önce dönüşü konusu da tartışılmaktadır. Eldeki rivâyetlerin gözden geçirilerek değerlendirilmesinde fayda vardır. Hadis rivâyetlerinde yer alan Hz. İsanın dönüşü konusu müfessirleri, âyetlerde geçen (3/Âl-i İmrân, 55; 4/Nisâ, 156-159; 5/Mâide, 117) kelimeleri yoruma (tevil) zorlamış ve âhad olsalar da hadisleri değerlendirmeye almışlardır. Gerçekten de bu haberlerde, oldukça detaylı bilgiler yer almaktadır. İki asırdan beri hıristiyan ilâhiyatçıların ve oryantalistlerin Hz. İsanın dönüşü konusunu değişik metodlarla müslüman câmia içinde yayma gayretlerinin doğurduğu antipatinin de tesiriyle İslâm dünyasında konu bazı bilginlerce yeniden ele alınmış ve selef çığırının dışına taşan tartışma ve yorumlara neden olmuştur. (8)
Bazı müfessir ve âlimler, bu konuda fazla yorum yapmak istemezler. Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz Bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda Ben hükmedeceğim. (3/Âl-i İmrân, 55) Seyyid Kutub, bu âyetin tefsirinde şunları söyler: Onun vefatı ve ref edilmesi mugayyebâta ait bir husus olup, tevilini Allahtan başkasının bilemeyeceği müteşâbih meselelerdendir. Zaten bunun ötesinde akîdeye ve şeriata müteallik, fazla bir mesele de yoktur. (9)
Mevdûdî, Nisâ, sûresi, 158. âyetindeki Allah onu kendisine yükseltti ifadeyi tefsir ederken şöyle der: Burada Allah, meselenin gerçeğini anlatıyor. Kuran yahûdilerin Hz. İsayı öldürmeyi başaramadıklarını, Allahın onu kendisine yükselttiğini açıkça söyler; fakat meselenin nasıl olduğunu ve ayrıntıları konusunda sessiz kalır. Ne Allahın onu bedeni ile birlikte yeryüzünden gökteki bir yere yükselttiğini, ne de onun diğer insanlar gibi ölüp rûhunun göğe yükseltildiğini belirtmez. Mesele o kadar kapalı bir dille anlatılmıştır ki, olay hakkında, olayın olağanüstü mûcizevî olduğunu söylemekten başka bir yorum yapmak imkânsızdır. (10)
Aynı âyetle ilgili Muhammed Esed, Hz. İsanın beden olarak semâya yükseldiğini kabul etmez ve şu açıklamayı yapar: Allah onu kendi katına yükseltti (4/Nisâ, 158) Âyette Allah, Hz. İsaya Seni ölüme yollayacağım ve katıma yücelteceğim buyurur. Refaahû (lafzen, onu yüceltti, yahut onu yukarı çıkarttı), bir insanın ref edilmesi fiili, ne zaman Allah'a atfedilmişse, her zaman onurlandırma, yahut yüceltme anlamlarına gelir. Kuranın hiçbir yerinde, Allahın Hz. İsayı yaşadığı sırada bedensel olarak cennete yükselttiği şeklindeki yaygın inancı destekleyen bir beyan yoktur. Yukarıdaki âyetteki Allah onu kendi katına yüceltti ibâresi, Hz. İsanın Allahın özel rahmeti mertebesine yükseldiğini gösterir; rafenâhu (onu yücelttik) fiilinin İdris Peygamber ile bağlantılı olarak kullanıldığı 19/Meryem, 57. âyetinden açıkça anlaşılacağı gibi bu, bütün peygamberlerin yararlandıkları bir lütuftur. (11)
Müfessirlerden çoğunun kanaatine göre Hz. İsa, rûhu ve cesediyle birlikte göğe yükselmiştir ve âhir zamanda tekrar yeryüzüne inecektir. Bir kısım müfessirlere göre de göğe yükseltilen, İsa (a.s.)nın cismi değil; rûhudur. Kuranda ifade edilen Seni Bana yükselteceğim (3/Âl-i İmrân, 55) hitabıyla kast edilen, Hz. İsanın rûhudur. Çünkü rûh, insanın hakikatidir. Ceset, emanet elbise gibidir, artar eksilir. Değişmeyen insanın rûhudur (Tefsîrul-Menâr, 3/316-317). Yine Hz. İsanın göğe kaldırıldığı kabulünün müslümanlara hıristiyan inançlarından geçtiği belirtilerek bu olay şöyle değerlendirilir: Gök ile kast edilen, maddî gök ise bu, yıldızlardan, galaksilerden ibarettir. Yani İsa, şu yıldızlardan birine mi çıkarılmıştır? Eğer kast edilen mânevî gök ise oraya ceset gitmez, rûh gider; çünkü orası maddî değildir (S. Ateş, Kuran Ans. 10/206).
Kuran, İsa (a.s.)nın göğe yükseltildiğini değil; Allah'a yükseltildiğini söyler: Bel rafaahullahu ileyh (4/Nisâ, 158) cümlesi: Allah, onu göğe yükseltti değil; Allah, onu kendisine yükseltti anlamındadır. Bu konuyla ilgili diğer âyette de aynı ifade vardır (bkz. 3/Âl-i İmrân, 55). Göğe yükseltmek başka, Allah'a yükseltmek başkadır. Allahın onu kendine yükselttiği mecburen kabul edileceğine göre, onun göğe yükseltildiğini söylemek, Allah'a belli bir mekân tahsis etmek olur. Oysa Yüce Allah her yerdedir. İsanın Allah'a yükselmesi için göğe çıkması gerekmez. Allah, göklerin de yerin de ilâhıdır. Allahı gökte imiş gibi düşünüp Allah'a yükseltilen İsanın göğe yükseltildiğini söylemek, âyetin ifadesine uymamaktadır. Âyetin anlamı, İbn Cüreycin dediği gibi, Allahın İsanın rûhunu yüceltmesi, şânını yükseltmesi, katında Ona değer vermesi demektir.
Yüce Allah, Hz. İsayı saldırganların elinden kurtarmak suretiyle mânevî derecelere nâil eylemiş, şânını yüceltmiştir. Nitekim Kıyâmet gününe kadar sana uyanları, inkâr edenlere üstün kılacağım (3/Âl-i İmrân, 55) âyetinden bu anlam anlaşılmaktadır. Gerçekten Hz. İsaya uyan ve ona yakın olanlar yahûdilere hâkim olagelmiştir. Bu da onun Allah katındaki şânının yüceliğini gösterir.
Müfessirlerin Seni vefat ettireceğim, Bana yükselteceğim (3/Âl-i İmrân, 55) âyetini, genellikle İsanın göğe çıktığı şeklinde tefsir etmelerinin başlıca iki etkeni vardır: Bunlardan birincisi ve en önemlisi, hıristiyanlar ve yahûdiler hakkındaki âyetlerin izahı için İslâma yeni girmiş olan yahûdi ve hıristiyan âlimlerine başvurmaları ve onların söylediklerini tam gerçek kabul edip aktarmalarıdır. İkinci etken de, İsa (a.s.)nın göğe çıktığı ve âhir zamanda yere inip Deccalı öldüreceği, haçı kıracağı ve İslâm şeriatıyla amel edeceği hakkında anlatılan hadis rivâyetleridir.
Âl-i İmrân 55. âyetiyle Mâide, 117. âyetine göre Hz. İsanın bedeninin öldüğü açıkça belirtilmiştir. Ama Hz. İsayı başkaları öldürmemiş, Allah onu eceliyle vefat ettirmiştir. Yükseltilen onun mânevî derecesi, Allahın katına çıkan rûhudur. Zaten bütün peygamberlerin ruhları Allahın huzuruna çıkar, Ondan ikram görür. Hz. İsanın vefatını haber veren âyetleri, âhad haberlere dayanarak tevil etmek yerine bu hadisleri tevil etmek daha doğrudur. Bu hadisler şöyle tevil edilir: İsanın rûhu, yani ümmeti mahvolmadı, daha yaşayacaktır. Fakat kıyâmetten önce bu rûh, yani İsa ümmeti, İslâma dönecektir. Bu hadislerden, hıristiyanların bir gün müslüman olacakları değerlendirilebilir. Said Nursi bu kanaattedir. Meşhur müfessirimiz Elmalılı Hamdi Yazır da yaklaşık bunu söylemektedir:
Her peygamberin rûhânî eceli, ümmetinin ecelidir. Rûhânî ecelleri tamam olmuş nice peygamberler var ki Kuranda zikredilmemişlerdir. Allahın seçkin peygamberleri içine giren büyük peygamberlerin, derecelerine göre rûhânî semâda bekaları devam etmektedir ki bunlar da İbrahim âilesidir. İmrân âilesi de bunlardandır. İsanın cesedi Allah'a kaldırılmış, fakat İsanın rûhu da kabzedilmemiş, yani ümmetinin eceli gelmemiş, İsrâiloğullarının sû-i kastı, hilesi ile hıristiyanlık mahvolmamış, yaşamış ve İsanın rûhu, Mûsâ maiyetinde (beraberliğinde) yaşamıştır. Bunun için mahvoldu zannedilen bir avuç tâbileri, bu rûhtan istifade ederek kısa bir zamanda yahûdilerin üstünde bir hayata kavuşmuşlardır. Ve nihayet Hz. Muhammed (s.a.s.)in gelmesiyle hepsi, Hz. Muhammedin rûhunun emri altına geçmiştir. Artık bundan sonra İsa da diğer peygamberler gibi, Muhammed (s.a.s.)in rûhu maiyetindedir. Bir gün gelecek, ümmet-i Muhammedin daraldığı bir devirde, Allahın garib bir kelimesi olan İsanın rûhu ortaya çıkacak, Muhammedin rûhu maiyetinde hizmet edecek ve fakat kıyâmetten evvel vefat eyleyecektir. (12)
Muhammed Abduh da bu konuda şöyle diyor: Bu tevile göre İsanın zamanı, insanların İslâm şeriatının rûhuna bağlanacakları ve şekilleri bırakıp içleri ıslah için İslâm şeriatının özüyle amel edecekleri zamandır. (13)
Müfessirlerden bir kesimi, Hz. Peygamberimizin Miraçta Hz. İsa ve Hz. Yahyâyı ikinci gökte görmüş olmasını Hz. İsanın rûhu ve cesediyle göğe çekilmesiyle ilgili delillerden biri sayar. Eğer Hz. Peygamberin Miraçta görmesi Hz. İsanın cesediyle göğe çıktığına delil ise, Hz. Yahyânın ve diğer peygamberlerin de cisimleriyle göğe çıktığına delildir. Çünkü Hz. Peygamber, öteki peygamberleri de çeşitli göklerde görmüştü. Oysa hiç kimse, başka bir peygamberin rûhu ve cesediyle birlikte göğe çıktığını ileri sürmemiştir. Zaten bütün peygamberlerin rûhları yücelere, melekût âlemine yükselirler.
Hz. İsanın nüzûlü, Kuranda geçmez. Bu konudaki kabul, mütevâtir olmayan hadis-i şerif rivâyetlerine, yani haber-i vâhide (âhad hadislere) dayanır. Bu hadislerin sahih olduğu kabulünden dolayı, bazı âyetler bu hadisler çerçevesinde yorumlanmış, tevil edilmiştir. Aslında hadislerin Kurana arzedilmesi, Kuran âyetlerine göre tashih, tevil ve yorumlarının yapılması daha doğru bir yol kabul edilseydi, bu zorlama teviller yapılmazdı. Bu konuyla ilgili bazı hadis rivâyetlerini görelim:
i1 harfi
- İBÂHİYYE
- İBDÂ
- İBN KESİR
- Tefsiru'l-Kur'âni'l-Azîm:
- İBN MACE
- Sünen-i İbn Mâce:
- İBN TEYMİYYE
- İBNU'S-SEBİL
- İBRA
- İBRAHİM SÛRESİ
- İBRÂNÎ
- İBTİLÂ'
- İCÂBET
- İCAP VE KABUL
- a) Sözle icap ve kabul:
- Sıygaların İcap ve Kabulde Etkisi:
- b) Mektup, elçi, telefon vb. ile icap ve kabul:
- c) Teâtî yolu ile icap ve kabul:
- İCARETEYN
- İCÂZET
- İCBÂR
- İCMA'
- İcmaın Mertebeleri:
- l) Sarih İcma:
- 2) Sükûtî İcma:
- 3) Müctehidlerin Belli Bir Ortak Noktada İttifak Etmeleri:
- İCMA-İ ÜMMET
- İCMÂLÎ ÎMAN
- İCRÂ
- Mahkeme Kararlarının İcrâ ve İnfazı: