Kur'ân-ı Kerim, Müşrik Anne Ve Babaların, Mümin Çocuklarına Ne Diyor:
Kur'ân-ı Kerim, hiç kuşkusuz Allah Teâlâ'nın, insanlığa en son ve en yüce mesajıdır. İnsanı terbiye edici, düşündürücü ve evrensel değerlerle yönlendirici yüce kelâmıdır. Bu nitelikleriyle elbette ki din farkından sebep, çocuğu anne ve babasına karşı seküler yaşamdaki ilişkilerinde saptırmadan sadece imânî konuda duyarlı olmasını ona emretmiştir.
Çocuğun anne ve babasıyla olan dünyevi ilişkileri bir ahlâk konusudur. İmanî meseleye gelince Allah Teâlâ ona bu noktada şunları emretmektedir:
Eğer onlar, bilemediğin bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlayacak olurlarsa onlara boyun eğme ! -Ancak- onlarla dünyada iyi geçin ve bana yönelen kimsenin yoluna uy. (Lokman: 31/15)
Bu harika ahlâk müeyyidesini, dünyanın hiç bir yasasında bulmak mümkün değildir. Evet, mümin çocuk, bu yüce düstûra uyarak (müşrik bile olsalar) anne ve babasıyla, şu birkaç günlük geçici dünya hayatında iyi geçinmeye çalışacak, fakat Allah'a şirk koşma noktasında zorlanacak olursa (ebedi bir hüsrana uğramamak için) onlara asla boyun eğmeyecektir ! Ne ilginçtir ki böylesine zorlu bir sınav vermek durumunda kalmış nice mümin gençlerin müşrik anne ve babaları -nadir istisnalar hariç- bu yüce ruhlu çocuklarından hiç bir ders ve ibret alma soyluluğunu gösterememişlerdir. Aksine İman etmiş olan çocuklarına akla ve hayale sığmayan her türlü insanlık dışı muameleleri revâ görmüş müşrik anne ve babaların sayıları da az değildir.
Kur'ân-ı Kerim, çok açık bir ifade ile: "Müşrikler sırf pisliktir !" diyor.
Evet Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerim'de, Tevbe Sûresi'nin yirmisekizinci âyet-i Kerimesi'nde müşrikleri aynen şöyle nitelemektedir:
Ey inananlar! Allah'a ortak koşanlar, sırf pisliktirler. Artık bu yıldan sonra Mescid'ül-Haram'a yaklaşmasınlar.
Müşriklerin Mescid'ül-Haram'a yaklaştırılmaması meselesi geniş anlamda bir fıkıh konusudur; Dar anlamda da İslam Siyaset Hukuku konusudur. Ancak bu nokta, her bakımdan onların pislik olduğu gerçeği ile ilişkilidir. Bu nedenle pek fazla dolaylı olmayan bir ilgiyle aynı zamanda imânî bir sorun olarak akâid ilminin de konusudur. Çünkü Kur'ân-ı Kerim'e bir bütün olarak inanmış olan herkes (yani her mümin kişi), müşrik insanın bir pislik olduğuna inanmak zorundadır. Öyle ise çağımız şartlarında her gün bir sürü müşrik ile yüzyüze gelmek durumunda olan biz müminler onların birer pislik olduğuna inandığımız halde acaba nasıl davranmalıyız? Bu soru her mümini çok yakından ilgilendirmektedir !
Bilindiği üzere İslam'da amel: İnanılan şeyin eyleme dönüştürülmesi, eylemsel biçimde uygulanması demektir.[195] Ancak inanılan şeyin, her zaman eyleme dönüştürülmesi, (usul bakımından) çeşitli nedenlerle gerekli, ya da zorunlu olmayabilir; mümkün de olmayabilir. Şu var ki kural olarak: Bir şeye inanmakla, mümin kişi için, (yerine göre) iki farklı durumdan mutlaka biri söz konusu olur.
Bunlardan biri: İnanılan şeyin (belli süre için) sırf vicdânî bir mesele olmakla sınırlı kalmasıdır ki onun eyleme dönüştürülmesi bu durumda gerekli ve zorunlu değildir. Belki mümkün de değildir. [196]
Diğeri ise: İnanılan şeyin zorunlu olarak eyleme dönüştürülmesi hâlidir. Bu durumda kaldığınız zaman, konu artık sizden başkalarını da kapsayacak kadar genişlemiş demektir.
İşte putçuların pislik olduğuna inanma olayında mümin kişinin zaman zaman yaşayacağı durum budur. Binaenaleyh bir mümin, müşrik kişinin pislik olduğuna (herhangi bir nedenle) yalnızca inanmak durumunda olduğu sürece konu çok sınırlıdır. Ancak bir putçu ile yüzyüze gelir, onun doğrudan muhatabı durumunda kalır ve özellikle birtakım teklifleriyle karşı karşıya kalırsa herhalde konu çok daha farklı bir boyut kazanır. [197]
Müminin, müşrik insana karşı tavrının nasıl olması gerektiği ve genel anlamda mümin-müşrik ilişkileri - yukarıda da işaret edildiği gibi- bir fıkıh konusudur. İmanî bir mesele olan müminin müşrik hakkındaki düşünce ve kanaati de elbette ki Kur'ân'ın belirlediği gibi olmalıdır[198]
Müşrik insan esasen her haliyle ve hemen bütün eylemleriyle mümin insanı aşağılayıcıdır. Çünkü müminin tevhid inancını her sözü ile yalanlayıcıdır. Bütün söz, tavır ve hareketlleriyle evrensel gerçekleri red ve inkâr edicidir. Onun için Allah Teâlâ müşriklere karşı bazı müeyyideler koymuştur. Örneğin onların Mescid'ül-Haram'a girmelerini, [199] aynı zamanda müminlerin onlarla evlilik yapmasını yasaklamıştır.[200] Bu yasaklar ise mümin kişinin müşrikten uzak durmasını, ona karşı tedbirli olmasını ve onunla asla dostluk kurmamasını gerektirmektedir. Nitekim Allah Teâlâ, mümin kişiye açıkça: (...) Ortak koşanlardan yüz çevir. (Enam: 6/106) buyurmaktadır.
Ayrıca, Allah Teâlâ'nın müşrikleri nasıl değerlendirdiğini, onlar hakkındaki kesin hükümlerinin ne olduğunu şu âyetlerden gâyet açık bir şekilde anlamak mümkündür:
Bu, en büyük hac günü, Allah'ın ve Elçisi'nin insanlara bir açıklamasıdır: Allah ve Elçisi'nin putçulardan ilişkisi kesilmiştir ! (Tevbe: 9/3)
Akraba bile olsalar, cehennemlik oldukları belirdikten sonra putçuların afedilmesini dilemek ne peygamberin, ne de müminlerin yapacağı bir iştir. (Tevbe: 9/113)
Kitap ehlinden ve putçulardan olan kafirler sürekli olarak cehennem ateşindedirler. Onlar bütün insanlığın en şerlileridirler. (Beyyine: 98/6)
Gerçeği ifade etmek gerekirse temelde bunların hepsi de Allah'ı bulma arayışı içinde yollarını kaybetmiş, çarpık inanış ve düşüncelerin zavallı kurbanlarıdır. Çünkü ne şirk tamamen Allah'ı inkâr etmek demektir, ne de müşrik insan ateist demektir.
Aslında Yüce Allah'ın varlığı, İnsanın fıtratına âdetâ bir mühür gibi kazınmıştır. Ancak bu ezelî mühür çeşitli nedenlerle bazı insanların ruhlarında bulanık bir iz olarak yansır. Tabir caizse şirk, işte bu silik ve bulanık yansımadır. [201]
Tevhid İnancının Terk Edilmesi Ve Çok İlahlı Dinlerin Ortaya Çıkışı
Allahın rahmeti üzerine olsun şunu bil ki; tevhid ibâdette Allahı birlemektir. Nehyedilen şeylerin en büyüğü de şirktir. Bunun için Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
Ben insanları ve cinleri ancak bana kullukta (ibadet) etsinler diye yarattım. (Zâriyat: 56)
Burada (bana ibadet etsinler) beni ibadette birlesinler, bu da Allahın en büyük emridir. Bunun için Kurânda Çok ilâh edinme hareketi şirk (Allaha ortak koşmak) olarak vasıflandırılmıştır.
Müminler, Allaha kullukta ibadetlerin her çeşidinde bir olan Allahı birleyerek kulluk edenlerdir. Bundan dolayı tek ilahlı çok ilahlığın farkını anlamak için ŞİRKin ne olduğunu bilmemiz gerekir.
Kurân âyetlerine bakıldığında ŞİRK yâni Allaha ortak koşmak, kelimenin kendisinden de anlaşıldığı gibi, Allahı inkar etmek anlamına gelmez. Şirk için de olan kişi, Allahın varlığını kabul eder, Ona kullukta eder, ama Onun yanısıra kulluk ettiği ilahları da vardır. Bu ilahlarla Allaha ortak koşmaktadır. Bundan dolayı şirk ehline Kurân şöyle sesleniyor: (Ey Muhammed! Hatırlat ki!) O gün onları hep birden toplayacağız, sonra da Allaha ortak koşanlara diyeceğiz ki; iddia etmiş olduğunuz o ortaklarınız hani nerede? Fakat onların (bu şirklerinin ve fitnelerinin neticesi, Rabbımız olan Allaha yemin ederiz ki, biz ortak koşanlardan değildik demekten başka bir şey olmayacaktır. İşte bak kendi nefislerine karşı nasıl da yalan söylemişler ve (şirk olarak) uydurmuş oldukları şeyler, nasıl da kendilerinden uzaklaşıp gitmiştir. (Enam: 22, 23, 24)
Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
Kıyamete dek kılıçla gönderildim, tâ ki bir olan Allaha ibadet edinceye ve Ona hiç bir şeyi ortak koşmayıncaya kadar. Rızkım mızrağımın gölgesinde kılındı. Zelillik ve hakirlik de kim benim emrime muhalefet ederse onun üzerinedir. Kim bir kavma benzerse o onlardandır. (Ahmed b. Hanbel Müsned Ebu Yâle 2/50, Tabarani Sünen-i Kebirinde rivayet etmiştir. Hadis sahihtir.)
Kulluk etmek ne demektir? Kimileri bunu yalnızca secde etmek olarak anlarlar. Oysa Kurânda kulluk etmek, Allahı Rab (eğitici, yol gösterici, kural koyucu) ve vekil (dost ve yardımcı) kabul etmek Onun hoşnutluğunu kazanmaya kendini Ona sevdirmeye, ibadette birlemeye çalışmak olarak tanımlanır. Yalnızca Allaha kulluk eden, yâni tek ilahlı yepyeni dinin mensubları olan insanlar ki bunların adları mümindir. Yalnızca Allahı RAB kabul ederler. Onu vekil edinirler ve Onun hoşnutluğunu (rızasını) ararlar.
Allaha ortak koşanlar ise, Allahın yanında başka Rab ve vekiller edinmekte ve Ondan başka şeylerin (insan, kurum v.b. gibi) hoşnutluğunu (rızasını) aramaktadırlar. Bundan dolayı Allaha ortak koşmak, yâni çok ilahlı bir dinin mensubu olmak yalnızca tahtadan ve taştan yapılmış putlara secde etmekten ibaret değildir. İnsan başka insanları ve yaratıkları, kurumları, hatta kendi nefsini Allaha ortak koşabilir. Kurân âyetleri bu tür şirkleri bize şöyle bildiriyor.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
İnsanlar içinde Allahtan başkasını eş ve ortak tutanlar vardır ki, onlar (bunları) Allahı sever gibi severler, iman edenler ise Allaha olan sevgileri daha güçlüdür. (Bakara: 165)
Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacak... (Furkan: 43)
(İbrahim) dedi ki; siz gerçekten Allahı bırakıp dünya hayatında bir sevgi bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü kiminiz kiminizi inkâr edip tanımayacak, kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız da yoktur. (Ankebut: 25)
Hiç bir şey Allahtan ayrı bir güce sahib değildir. İnsanlar Allahtan bağımsız sandıkları başka şeylerde kendiliğinden bir güç ve güzellik olduğunu anlayarak bunları isimlendirirler. Böylece şirkin ne olduğunu anlamadıkları için Allaha duada, tevessülde, vesilede, zikri v.b. gibi ibadet çeşitlerinde Allaha şirk koşmaktadırlar.
Bunun için Allah iman eden kullarının şirke düşmekten korunmalarını emrediyor. Allahu Teâlâ şirkin tehlikesini şöyle haber veriyor:
Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bunlardan başkasını dilediğine bağışlar. Allaha şirk koşan kimse derin bir sapıklığa sapmış olur. (Nisa: 116)
Ahmet ÇETİN
Çocuğun anne ve babasıyla olan dünyevi ilişkileri bir ahlâk konusudur. İmanî meseleye gelince Allah Teâlâ ona bu noktada şunları emretmektedir:
Eğer onlar, bilemediğin bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlayacak olurlarsa onlara boyun eğme ! -Ancak- onlarla dünyada iyi geçin ve bana yönelen kimsenin yoluna uy. (Lokman: 31/15)
Bu harika ahlâk müeyyidesini, dünyanın hiç bir yasasında bulmak mümkün değildir. Evet, mümin çocuk, bu yüce düstûra uyarak (müşrik bile olsalar) anne ve babasıyla, şu birkaç günlük geçici dünya hayatında iyi geçinmeye çalışacak, fakat Allah'a şirk koşma noktasında zorlanacak olursa (ebedi bir hüsrana uğramamak için) onlara asla boyun eğmeyecektir ! Ne ilginçtir ki böylesine zorlu bir sınav vermek durumunda kalmış nice mümin gençlerin müşrik anne ve babaları -nadir istisnalar hariç- bu yüce ruhlu çocuklarından hiç bir ders ve ibret alma soyluluğunu gösterememişlerdir. Aksine İman etmiş olan çocuklarına akla ve hayale sığmayan her türlü insanlık dışı muameleleri revâ görmüş müşrik anne ve babaların sayıları da az değildir.
Kur'ân-ı Kerim, çok açık bir ifade ile: "Müşrikler sırf pisliktir !" diyor.
Evet Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerim'de, Tevbe Sûresi'nin yirmisekizinci âyet-i Kerimesi'nde müşrikleri aynen şöyle nitelemektedir:
Ey inananlar! Allah'a ortak koşanlar, sırf pisliktirler. Artık bu yıldan sonra Mescid'ül-Haram'a yaklaşmasınlar.
Müşriklerin Mescid'ül-Haram'a yaklaştırılmaması meselesi geniş anlamda bir fıkıh konusudur; Dar anlamda da İslam Siyaset Hukuku konusudur. Ancak bu nokta, her bakımdan onların pislik olduğu gerçeği ile ilişkilidir. Bu nedenle pek fazla dolaylı olmayan bir ilgiyle aynı zamanda imânî bir sorun olarak akâid ilminin de konusudur. Çünkü Kur'ân-ı Kerim'e bir bütün olarak inanmış olan herkes (yani her mümin kişi), müşrik insanın bir pislik olduğuna inanmak zorundadır. Öyle ise çağımız şartlarında her gün bir sürü müşrik ile yüzyüze gelmek durumunda olan biz müminler onların birer pislik olduğuna inandığımız halde acaba nasıl davranmalıyız? Bu soru her mümini çok yakından ilgilendirmektedir !
Bilindiği üzere İslam'da amel: İnanılan şeyin eyleme dönüştürülmesi, eylemsel biçimde uygulanması demektir.[195] Ancak inanılan şeyin, her zaman eyleme dönüştürülmesi, (usul bakımından) çeşitli nedenlerle gerekli, ya da zorunlu olmayabilir; mümkün de olmayabilir. Şu var ki kural olarak: Bir şeye inanmakla, mümin kişi için, (yerine göre) iki farklı durumdan mutlaka biri söz konusu olur.
Bunlardan biri: İnanılan şeyin (belli süre için) sırf vicdânî bir mesele olmakla sınırlı kalmasıdır ki onun eyleme dönüştürülmesi bu durumda gerekli ve zorunlu değildir. Belki mümkün de değildir. [196]
Diğeri ise: İnanılan şeyin zorunlu olarak eyleme dönüştürülmesi hâlidir. Bu durumda kaldığınız zaman, konu artık sizden başkalarını da kapsayacak kadar genişlemiş demektir.
İşte putçuların pislik olduğuna inanma olayında mümin kişinin zaman zaman yaşayacağı durum budur. Binaenaleyh bir mümin, müşrik kişinin pislik olduğuna (herhangi bir nedenle) yalnızca inanmak durumunda olduğu sürece konu çok sınırlıdır. Ancak bir putçu ile yüzyüze gelir, onun doğrudan muhatabı durumunda kalır ve özellikle birtakım teklifleriyle karşı karşıya kalırsa herhalde konu çok daha farklı bir boyut kazanır. [197]
Müminin, müşrik insana karşı tavrının nasıl olması gerektiği ve genel anlamda mümin-müşrik ilişkileri - yukarıda da işaret edildiği gibi- bir fıkıh konusudur. İmanî bir mesele olan müminin müşrik hakkındaki düşünce ve kanaati de elbette ki Kur'ân'ın belirlediği gibi olmalıdır[198]
Müşrik insan esasen her haliyle ve hemen bütün eylemleriyle mümin insanı aşağılayıcıdır. Çünkü müminin tevhid inancını her sözü ile yalanlayıcıdır. Bütün söz, tavır ve hareketlleriyle evrensel gerçekleri red ve inkâr edicidir. Onun için Allah Teâlâ müşriklere karşı bazı müeyyideler koymuştur. Örneğin onların Mescid'ül-Haram'a girmelerini, [199] aynı zamanda müminlerin onlarla evlilik yapmasını yasaklamıştır.[200] Bu yasaklar ise mümin kişinin müşrikten uzak durmasını, ona karşı tedbirli olmasını ve onunla asla dostluk kurmamasını gerektirmektedir. Nitekim Allah Teâlâ, mümin kişiye açıkça: (...) Ortak koşanlardan yüz çevir. (Enam: 6/106) buyurmaktadır.
Ayrıca, Allah Teâlâ'nın müşrikleri nasıl değerlendirdiğini, onlar hakkındaki kesin hükümlerinin ne olduğunu şu âyetlerden gâyet açık bir şekilde anlamak mümkündür:
Bu, en büyük hac günü, Allah'ın ve Elçisi'nin insanlara bir açıklamasıdır: Allah ve Elçisi'nin putçulardan ilişkisi kesilmiştir ! (Tevbe: 9/3)
Akraba bile olsalar, cehennemlik oldukları belirdikten sonra putçuların afedilmesini dilemek ne peygamberin, ne de müminlerin yapacağı bir iştir. (Tevbe: 9/113)
Kitap ehlinden ve putçulardan olan kafirler sürekli olarak cehennem ateşindedirler. Onlar bütün insanlığın en şerlileridirler. (Beyyine: 98/6)
Gerçeği ifade etmek gerekirse temelde bunların hepsi de Allah'ı bulma arayışı içinde yollarını kaybetmiş, çarpık inanış ve düşüncelerin zavallı kurbanlarıdır. Çünkü ne şirk tamamen Allah'ı inkâr etmek demektir, ne de müşrik insan ateist demektir.
Aslında Yüce Allah'ın varlığı, İnsanın fıtratına âdetâ bir mühür gibi kazınmıştır. Ancak bu ezelî mühür çeşitli nedenlerle bazı insanların ruhlarında bulanık bir iz olarak yansır. Tabir caizse şirk, işte bu silik ve bulanık yansımadır. [201]
Tevhid İnancının Terk Edilmesi Ve Çok İlahlı Dinlerin Ortaya Çıkışı
Allahın rahmeti üzerine olsun şunu bil ki; tevhid ibâdette Allahı birlemektir. Nehyedilen şeylerin en büyüğü de şirktir. Bunun için Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
Ben insanları ve cinleri ancak bana kullukta (ibadet) etsinler diye yarattım. (Zâriyat: 56)
Burada (bana ibadet etsinler) beni ibadette birlesinler, bu da Allahın en büyük emridir. Bunun için Kurânda Çok ilâh edinme hareketi şirk (Allaha ortak koşmak) olarak vasıflandırılmıştır.
Müminler, Allaha kullukta ibadetlerin her çeşidinde bir olan Allahı birleyerek kulluk edenlerdir. Bundan dolayı tek ilahlı çok ilahlığın farkını anlamak için ŞİRKin ne olduğunu bilmemiz gerekir.
Kurân âyetlerine bakıldığında ŞİRK yâni Allaha ortak koşmak, kelimenin kendisinden de anlaşıldığı gibi, Allahı inkar etmek anlamına gelmez. Şirk için de olan kişi, Allahın varlığını kabul eder, Ona kullukta eder, ama Onun yanısıra kulluk ettiği ilahları da vardır. Bu ilahlarla Allaha ortak koşmaktadır. Bundan dolayı şirk ehline Kurân şöyle sesleniyor: (Ey Muhammed! Hatırlat ki!) O gün onları hep birden toplayacağız, sonra da Allaha ortak koşanlara diyeceğiz ki; iddia etmiş olduğunuz o ortaklarınız hani nerede? Fakat onların (bu şirklerinin ve fitnelerinin neticesi, Rabbımız olan Allaha yemin ederiz ki, biz ortak koşanlardan değildik demekten başka bir şey olmayacaktır. İşte bak kendi nefislerine karşı nasıl da yalan söylemişler ve (şirk olarak) uydurmuş oldukları şeyler, nasıl da kendilerinden uzaklaşıp gitmiştir. (Enam: 22, 23, 24)
Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
Kıyamete dek kılıçla gönderildim, tâ ki bir olan Allaha ibadet edinceye ve Ona hiç bir şeyi ortak koşmayıncaya kadar. Rızkım mızrağımın gölgesinde kılındı. Zelillik ve hakirlik de kim benim emrime muhalefet ederse onun üzerinedir. Kim bir kavma benzerse o onlardandır. (Ahmed b. Hanbel Müsned Ebu Yâle 2/50, Tabarani Sünen-i Kebirinde rivayet etmiştir. Hadis sahihtir.)
Kulluk etmek ne demektir? Kimileri bunu yalnızca secde etmek olarak anlarlar. Oysa Kurânda kulluk etmek, Allahı Rab (eğitici, yol gösterici, kural koyucu) ve vekil (dost ve yardımcı) kabul etmek Onun hoşnutluğunu kazanmaya kendini Ona sevdirmeye, ibadette birlemeye çalışmak olarak tanımlanır. Yalnızca Allaha kulluk eden, yâni tek ilahlı yepyeni dinin mensubları olan insanlar ki bunların adları mümindir. Yalnızca Allahı RAB kabul ederler. Onu vekil edinirler ve Onun hoşnutluğunu (rızasını) ararlar.
Allaha ortak koşanlar ise, Allahın yanında başka Rab ve vekiller edinmekte ve Ondan başka şeylerin (insan, kurum v.b. gibi) hoşnutluğunu (rızasını) aramaktadırlar. Bundan dolayı Allaha ortak koşmak, yâni çok ilahlı bir dinin mensubu olmak yalnızca tahtadan ve taştan yapılmış putlara secde etmekten ibaret değildir. İnsan başka insanları ve yaratıkları, kurumları, hatta kendi nefsini Allaha ortak koşabilir. Kurân âyetleri bu tür şirkleri bize şöyle bildiriyor.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
İnsanlar içinde Allahtan başkasını eş ve ortak tutanlar vardır ki, onlar (bunları) Allahı sever gibi severler, iman edenler ise Allaha olan sevgileri daha güçlüdür. (Bakara: 165)
Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacak... (Furkan: 43)
(İbrahim) dedi ki; siz gerçekten Allahı bırakıp dünya hayatında bir sevgi bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü kiminiz kiminizi inkâr edip tanımayacak, kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız da yoktur. (Ankebut: 25)
Hiç bir şey Allahtan ayrı bir güce sahib değildir. İnsanlar Allahtan bağımsız sandıkları başka şeylerde kendiliğinden bir güç ve güzellik olduğunu anlayarak bunları isimlendirirler. Böylece şirkin ne olduğunu anlamadıkları için Allaha duada, tevessülde, vesilede, zikri v.b. gibi ibadet çeşitlerinde Allaha şirk koşmaktadırlar.
Bunun için Allah iman eden kullarının şirke düşmekten korunmalarını emrediyor. Allahu Teâlâ şirkin tehlikesini şöyle haber veriyor:
Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bunlardan başkasını dilediğine bağışlar. Allaha şirk koşan kimse derin bir sapıklığa sapmış olur. (Nisa: 116)
Ahmet ÇETİN
s1 harfi
- 1) İnsanın Kendisini/Hevâsını (Basit Arzu ve Şehvetlerini) Tanrılaştırması:
- 2) Şirk-i Teb'iz:
- Allah'ın Elçilerine İtaat Ederler
- Bâtıla İman:
- c- Gayr-i Müslimlerin Tapınaklarına İbâdet Kasdıyla Gitmek:
- Enaniyetin Sebepleri
- Halkı Saptırmak İçin Çaba Harcamaları
- Hz. Peygamber Ve Şiir
- İbrâhim / İçimdeki Putları Devir / Elindeki Baltayla / Kırılan Putların Yerine / Yenilerini Koyan Kim?
- Kur'an-ı Kerim'e Göre Şirk Koşan İnsanın Ruhsal Yapısı
- Mürtede Karşı Tavır:
- Sevgi, Hürmet ve Bağlılık Yönüyle Şirk. Bir İnsanı veya Nesneyi, İdeolojiyi Aşırı Şekilde Severek Putlaştırmak:
- Şamanizm'de Bazı Görüşler ve Âdetler
- ŞEHVET
- ŞEREFE
- ŞEYHÜLİSLÂM
- Şuf'a Hakkını Kullanma Şekli:
- Şuf'a'nın Sebebi:
- ŞÜPHE
- Zorluğa ve Zamana Karşı Dayanıksız Olmaları
- 2) Ataların Yolunu Körü Körüne Tâkip Etmek, Gelenekleri, Örf ve Âdetleri Yüceltmek, Irkçılık:
- 3) Şirk-i Takrib:
- Allah'tan Başkasının da Gaybî Yollarla Fayda ve Zarar Verebileceğine İnanmak:
- d- İbâdet Kasdıyla Herhangi Bir Şahsa Secde Etmek:
- Güç ve Zenginlik
- Hatalarında Direnmezler
- Hevânın Putlaştırılması
- Kur'ân-ı Kerim, Müşrik Anne Ve Babaların, Mümin Çocuklarına Ne Diyor:
- Mallarından Rahatlıkla İnfak Edememeleri
- ŞÂFİÎ MEZHEBİ