REHİN

Sâbit ve devamlı olma, habs ve men etme; mutlak surette alıkoyma, mutekavvim bir malı, kıymete sahip olan bir şeyi, bir borç veya hakkın temin edilmesini sağlayacak şekilde hak yerine getirilinceye kadar habs etme, elde tutma.



Rehin verene "râhin", rehin alana "mürtehin", rehnedilen şeye "merhün, rehin veya rehine" denilir.



Mecelle'nin tarifi şöyledir: "Rehin, bir malı ondan mümkün olan bir hak karşılığında hapsetmek ve alıkoymaktır" (mad. 701-704).



İslâm'dan önce Arap toplumunda rehin uygulaması vardı. Ancak vadesi gelen borç ödenmezse rehin alan rehnedilen şeyi mülk, edinebiliyordu. İslâm, rehin akdi müessesesini islâh ederek her iki tarafın da haklarını sağlam esaslara bağladı. Bu arada, borç vadesinde ödenmediği takdirde, rehnin kendiliğinden rehin alanın mülkiyetine geçeceği âdeti yasaklandı.



Rehin akdi, delillerini Kitap ve Sünnette bulur. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Eğer bir yolculuk yapıyorsanız, bir yazıcı da bulamadıysanız, o zaman borçludan aldığınız rehinler de yeter" (el-Bakara, 2/285).



Rehin, özellikle alacağı yazı ve şahitle belgelendirme mümkün olmadığı takdirde teminat vazifesi görür. Borcun, vadesinde ödenmemesi halinde, rehinden karşılanması mümkün olur (el-Cassâs, Ahkâmül-Kur'ân, II. 258). Âyette yalnız yolculuk sırasında rehinden söz edilmesi, genellikle yolculuklarda senet tanziminin ve şahit bulmanın mümkün olmaması yüzündendir. Diğer yandan, rehnin yolculuk halinde olduğu gibi, hazarda da alınıp verilebileceği hükmü Sünnetle sabittir.



Hz. Âişe (r.anhâ)'dan, şöyle nakledilmiştir: "Hz. Peygamber, Ebû Şahn adında bir Yahudî'den veresiye yiyecek satın aldı ve demirden zırhını ona rehin verdi" (Buhârî, İstikrâz,I, Büyü,14). Katâde'nin, Enes (r.a)'den rivayeti ise şöyledir: "Rasûlüllah (s.a.s) Medîne'de bir Yahudi'nin yanına zırhını rehin bıraktı ve ondan âile fertleri için arpa satın aldı" (el-Cassâs, Ahkâmül-Kur'ân, II, 258). Bu hadislerden anlaşıldığına göre, bizzat Rasûl-i Ekrem (s.a.s) re'hin vererek veresiye alış-veriş etmiştir.



Rehin akdi ile ilgili şartlar iki kısma ayrılır:



1) Rehin akdi, bir süreye bağlanamaz. İki veya üç ay süre ile rehin vermek gibi bir süre şartı, borcun ifa edilmemesi halinde rehni etkisiz kılar. Diğer yandan rehin akdini bir süre ile sınırlamak, asıl borcun ödeme tarihinden veya henüz ifa edilmesinden önce rehnin geri verilmesine yol açabilir.



2) Rehin akdi bir şarta bağlanamaz. Rehnin mâhiyeti ile bağdaşamayacak bir şartın bu akitte ileri sürülmemesi gerekir.