Kur'an'da Allah'ın Yeminleri (Aksâmu'l-Kur'an)
Tefsîr Usûlü ilminde münâkaşalara yol açan biri de yeminlerdir. Kurân-ı Kerimde birçok yeminler vardır. Bunların bazısında Allah Teâlâ, bazen kendi yüce ismine yemin etmekte, bazen peygamberlere ve peygamberlerin zuhûr ettiklere yerlere, Kurana, meleklere, kıyâmet gününe, bazen de kâinatta ve tabiatta bulunan önemli varlıklara (semâ, şems, kamer, necm, leyl, asr... gibi şeylere) yemin etmektedir.
Kurân-ı Kerimdeki yeminleri aşağıdaki çeşitli sebeplerde aramak lâzımdır:
1- İslâmiyetten evvelki Arapların sosyal hayatında yeminin rolü büyüktür. Kurân-ı Kerim ise, Arapların öteden beri alıştıkları üslûbu muhâfaza etmiş, bu arada yemini de alıkoymuştur.
2- Allah Teâlâ inzâl ettiği âyetlerini ve delillerini, bu türlü yeminlerle teyid etmiştir. Yemin gibi değişik edebî sanatlar kullanarak İlâhî hakikatleri tekid ve teyid etmiştir.
3- Yemin her zaman bir şeyi teyid etmek için değil; bazen de kendisi için yemin edilen şeyin kıymet ve önemine işaret etmek ve kadrini yüceltmek için ve dinleyenlerin o şeye karşı dikkatlerini çekmek için kullanılır.
Kurân-ı Kerimde 17 sûrenin başında kasem/yemin bulunmakta ve okuyucuların nazarı dikkatini daha başlangıçta çekmektedir. Bir sûre meleklere (vessâffâti), iki sûre feleğe/gök cisimlerine (vel-burûci, vet-târikı), sûre feleğin levâzımına (ven-necmi, vel-fecri, veş-şemsi, vel-leyli, ved-duhâ, vel-asri), iki sûre havaya (vez-zâriyâti, vel-mürselâti), bir sûre toprağa (vet-tûri), bir sûre nebâta (vet-tîni), bir sûre hayvân-ı nâtıka (ven-nâziâti), bir sûre hayvana (vel-âdiyâti) aittir.
Allah, Kuranda 8 yerde kendi ismiyle/kendi zâtına yemin eder: 4/Nisâ, 65, 10/Yûnus, 53; 15/Hicr, 92; 19/Meryem, 68; 34/Sebe, 351/Zâriyât, 23; 64/Teğâbün, 7; 70/Meâric, 40.
Bundan başka halkın bilmesi icap eden imanın esasları için de yemin kullanılmaktadır:
a) Tevhid için:
Saf saf dizilenler, şeytanı kovanlar, zikri (Kitabı) okuyanlar ile yemin ederim ki, muhakkak ilâhınız birdir. (37/Sâffât, 1-4)
b) Kuranın hak olduğuna dair yeminler:
Ben yıldızların mevkileri ile yemin etmem ki, bilseniz, büyük bir yemindir. (Kitab) Hakikatte Kurân-ı Kerimdir. (56/Vâkıa, 75-77),
Hâ Mîm. Apaçık Kitap ile yemin ediyorum, Biz onu Arapça Kuran yaptık. (43/Zuhruf, 1-3)
c) Peygamberlerin hak olduğuna dair yemin: Yâ Sîn. O hikmet dolu Kurana yemin ederim ki, sen hiç şüphesiz rasullerdensin. Dosdoğru bir yol üzeresin. (36/Yâsin, 1-4)
d) Cezâ, vad ve vaîd için vâki olan yeminler:
Savurup kaldıran rüzgârla yemin ediyorum... Rabbının azâbı muhakkak vâki olacaktır. (51/Zâriyât, 1-5),
Andolsun Tûra, neşredilmiş kâğıtlar içinde yazılı Kitaba... ki Rabbinin azâbı hiç şüphesiz vâki olacaktır. (52/Tûr, 1-8)
Hz. Peygambere üç âyette yemin etmesi emir buyurulmuştur:
1- Kâfir olanlar, dirilmeyeceklerini iddiâ ederler. Onlara de ki: Evet Rabbimle yemin ediyorum, diriltileceksiniz. (64/Teğâbün, 7)
2- Kâfir olanlar, o saat (Kıyâmet günü) bize gelmeyecek dediler. (Onlara) de ki: Hayır, gaybı bilen Rabbim hakkı için o, size mutlaka gelecektir. (34/Sebe, 3)
3- Onlar sana: Doğru mu? diye soracaklar. De ki: Rabbim ile yemin ediyorum, o doğrudur. (10/Yûnus, 53)
Kasem/yemin bahsinde önemli olan bir nokta da şudur: Kasem fiiline lâ nefy harfinin gelmesidir. Bu çeşit yemin, eski Arap yeminlerinde de vardı. Kasem fiiline ilâve edilen bu harfle söz takviye, izâm ve tekid edilmiş olur. Bu şekilde ilâve, müfessirler tarafından şöyle izah edilmiştir:
1- Kelâmın âhengini tezyîn için ziyâde kılınan ve nefy mânâsı kast edilmeyen ziyâde bir lâdır.
2- Bunun aslı tekid lâmı, yani ibtidâiye lâmıdır. Vakf halinde olduğu gibi, fethası işba edilmiştir. Buna göre kelime lâ uksimu değil; le uksimudur.
3- Bu harf nefy içindir. lâ vallahi denildiği gibi, aslı üzere nâfiyedir. Son görüşe göre bu harfe şu mânâlar verilmektedir:
İş, öyle onların zannettikleri gibi, değil, yemin ederim...
Artık başka söze lüzum yok, yemin ederim...
Şu söyleyeceğim söz o kadar mühim ve büyüktür ki, bunun büyüklüğünü tanıtmak için kasem etmek bile onu hakkıyla büyültemez...
İş o kadar açıktır ki, yemin bile etmiyorum...
Bunu kasemden evvel muhâtabın zihnini tahliye mânâsı ile de izah edebiliriz ki, şimdi zihninden bütün muhâlif fikirleri sil, söylenecek ve dinlenecek başka bir şey yok, ancak söyleyeceğim şu hakikat vardır. Kasem ederim ki...[7]
Yemin, bir şeyi insanın içinde takviye eden meşhur pekiştiricilerdendir. Kurân-ı Kerim, bütün insanlar için inmiştir. İnsanlar onun karşısında birbirine aykırı tavırlar almışlardır. Onlardan kimi şüpheci, kimi inkârcı, kimi de çetin ve yaman bir hasımdır. Allahın kelâmındaki kasem/yemin, şüpheleri giderir, onları boşa çıkarır. Hüccet/delil getirir, haberleri kuvvetlendirir, hükmü en mükemmel biçimde anlatır.
Allahtan başkası adına yemin etmek yasaklandığı halde (bkz. Müslim, Eymân 1-4) Allahın mahlûkatına yemin etmesi şöyle açıklanmaktadır: Bu, bir bakıma Allahın kendi adına yemin etmesidir. Zira yaratılmış her şey Onun zâtına delâlet eder. Bazı âlimler de yemin edilen şeylerin başında Rab kelimesinin mahzuf bulunduğunu, meselâ semâya andolsun ifâdesinden, maksadın semânın Rabbına andolsun demek olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Allah dilediğine yemin eder. Kulların Allahtan başkasına yemini ise, şirkten bir çeşittir. Ömer bin Hattâb (r.a.)dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: Allahtan başkasına yemin eden kimse, muhakkak kâfir olmuş veya şirk koşmuş olur. Ancak, Allah Teâlâ, yarattıklarına yemin etmiştir. Çünkü bunlar, yaratıcıları olan Allaha delâlet ederler. Allah Teâlâ, insanlar bunlardan ibret alsınlar diye, bunların fazîletine ve menfaatine işaret etmek için bunlara yemin etmiştir. Allah, yaratıklarından dilediğine yemin eder. Bir kimsenin Allahtan başkasına yemin etmesi ise câiz değildir.
Kurân-ı Kerimde kasem, lâfız olarak iki şekilde yer almaktadır:
1- Zâhir/açık: Kasem fiili ve yemin edilen şey, kendisinde açıkça belirtilmiş olandır. Bâ (b), vâv (v) veya tâ (t) dan olan câr (cer harfleri) ile yemin edilenler (kendisinde kasem fiili hazfedilmiş olsa da) bu çeşittendir.
2- Muzmar/gizli olan kasem: Kendisinde kasem fiili de, kasem edilen de açıkça belirtilmemiş olan yemindir. Buna ancak kasemin cevabına dâhil olan tekid lâmı delâlet eder. Yani, yeminle ilgili bir kelime ve yemin harfleri kullanılmadığı halde, fiilin başına tekid için lâm harfi getirilerek kullanılan ifadeler.
Veleneblüvenneküm bişeyin... (Andolsun ki, sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azalma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. Sen sabırlı davrananları müjdele.) (2/Bakara, 154)
Letüblevünne fî emvâliküm ve enfüsiküm (Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz)... (3/Âl-i İmrân, 186)
Eğer kelâmın siyakı kasem mânâsında olursa, bazı fiiller kasem yerine geçer. Kuranda özellikle mîsak, ahd ve vaad kelimeleri çoğu zaman yemin yerine geçen ifadelerdir.
Allah, kendilerine kitap verilenlerden onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız diyerek söz almıştı. (3/Âl-i İmrân, 187),
Vaktiyle Biz, Benî İsrâile yalnızca Allaha kulluk edeceksiniz... diye mîsak/söz almıştık... (2/Bakara, 83),
(Ey İsrâiloğulları!) Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız diye sizden mîsak/söz almıştık... (2/Bakara, 84),
Allah, sizlerden iman edip sâlih amel işleyenlere, kendilerinden öncekileri halife (sahip ve hâkim) kıldığı gibi, kendilerine de yeryüzüne halife/hâkim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâmı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vaad etti. Çünkü onlar Bana kulluk/ibâdet ederler; hiçbir şeyi Bana şirk/eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim ink3ar ederse, işte bunlar asıl fâsıklardır/büyük günahkârlardır. (24/Nûr, 55)
İslâm öncesi Arap toplumunun sosyal hayatında önemli rolü olan yemini Kurân-ı Kerimin muhâfaza etmesi ve âyetlerin bu yolla lafız ve mânâ açısından takviye edilmesi, yeminin önemini açıkça ortaya koymaktadır. İster kendi zâtına, ister mahlûkatına olsun Allahın Kuranda yemin ettiği, gerçek olduğuna yeminle tekitve teyidde bulunduğu hususlar tevhid, Kuran, Hz. Peygamber, âhiret, cezâ ve mükâfat gibi İslâm inancının temel unsurları ile İlâhî tebliğin muhâtabı olan insan ve onun maddî ve mânevî birtakım özellikleridir.
Yemin eden nezdinde hakikaten veya itikaden tâzim olunan bir mânâ ile, bir şeyden çekinmek veya onu yapmaya çalışmakla, insanın kendisini bağlaması, söz vermesine, sözünü tekid etmesine kasem veya yemin denir. Yemin, aslında Arapçada sağ el demektir. Araplardan biri, arkadaşı ile antlaştığında onun sağ elini tutardı. Bundan dolayı anda, sağ el anlamına yemin adı verilmiştir.
Şurası bir hakikattir ki, Kurandaki Allahın kasemlerini araştıran kimse, pekçok ilmî gerçekleri elde eder, dikkat çekilen bu kevnî âyetlerin önem ve hikmetlerine vâkıf olur.
Kurân-ı Kerimdeki yeminleri aşağıdaki çeşitli sebeplerde aramak lâzımdır:
1- İslâmiyetten evvelki Arapların sosyal hayatında yeminin rolü büyüktür. Kurân-ı Kerim ise, Arapların öteden beri alıştıkları üslûbu muhâfaza etmiş, bu arada yemini de alıkoymuştur.
2- Allah Teâlâ inzâl ettiği âyetlerini ve delillerini, bu türlü yeminlerle teyid etmiştir. Yemin gibi değişik edebî sanatlar kullanarak İlâhî hakikatleri tekid ve teyid etmiştir.
3- Yemin her zaman bir şeyi teyid etmek için değil; bazen de kendisi için yemin edilen şeyin kıymet ve önemine işaret etmek ve kadrini yüceltmek için ve dinleyenlerin o şeye karşı dikkatlerini çekmek için kullanılır.
Kurân-ı Kerimde 17 sûrenin başında kasem/yemin bulunmakta ve okuyucuların nazarı dikkatini daha başlangıçta çekmektedir. Bir sûre meleklere (vessâffâti), iki sûre feleğe/gök cisimlerine (vel-burûci, vet-târikı), sûre feleğin levâzımına (ven-necmi, vel-fecri, veş-şemsi, vel-leyli, ved-duhâ, vel-asri), iki sûre havaya (vez-zâriyâti, vel-mürselâti), bir sûre toprağa (vet-tûri), bir sûre nebâta (vet-tîni), bir sûre hayvân-ı nâtıka (ven-nâziâti), bir sûre hayvana (vel-âdiyâti) aittir.
Allah, Kuranda 8 yerde kendi ismiyle/kendi zâtına yemin eder: 4/Nisâ, 65, 10/Yûnus, 53; 15/Hicr, 92; 19/Meryem, 68; 34/Sebe, 351/Zâriyât, 23; 64/Teğâbün, 7; 70/Meâric, 40.
Bundan başka halkın bilmesi icap eden imanın esasları için de yemin kullanılmaktadır:
a) Tevhid için:
Saf saf dizilenler, şeytanı kovanlar, zikri (Kitabı) okuyanlar ile yemin ederim ki, muhakkak ilâhınız birdir. (37/Sâffât, 1-4)
b) Kuranın hak olduğuna dair yeminler:
Ben yıldızların mevkileri ile yemin etmem ki, bilseniz, büyük bir yemindir. (Kitab) Hakikatte Kurân-ı Kerimdir. (56/Vâkıa, 75-77),
Hâ Mîm. Apaçık Kitap ile yemin ediyorum, Biz onu Arapça Kuran yaptık. (43/Zuhruf, 1-3)
c) Peygamberlerin hak olduğuna dair yemin: Yâ Sîn. O hikmet dolu Kurana yemin ederim ki, sen hiç şüphesiz rasullerdensin. Dosdoğru bir yol üzeresin. (36/Yâsin, 1-4)
d) Cezâ, vad ve vaîd için vâki olan yeminler:
Savurup kaldıran rüzgârla yemin ediyorum... Rabbının azâbı muhakkak vâki olacaktır. (51/Zâriyât, 1-5),
Andolsun Tûra, neşredilmiş kâğıtlar içinde yazılı Kitaba... ki Rabbinin azâbı hiç şüphesiz vâki olacaktır. (52/Tûr, 1-8)
Hz. Peygambere üç âyette yemin etmesi emir buyurulmuştur:
1- Kâfir olanlar, dirilmeyeceklerini iddiâ ederler. Onlara de ki: Evet Rabbimle yemin ediyorum, diriltileceksiniz. (64/Teğâbün, 7)
2- Kâfir olanlar, o saat (Kıyâmet günü) bize gelmeyecek dediler. (Onlara) de ki: Hayır, gaybı bilen Rabbim hakkı için o, size mutlaka gelecektir. (34/Sebe, 3)
3- Onlar sana: Doğru mu? diye soracaklar. De ki: Rabbim ile yemin ediyorum, o doğrudur. (10/Yûnus, 53)
Kasem/yemin bahsinde önemli olan bir nokta da şudur: Kasem fiiline lâ nefy harfinin gelmesidir. Bu çeşit yemin, eski Arap yeminlerinde de vardı. Kasem fiiline ilâve edilen bu harfle söz takviye, izâm ve tekid edilmiş olur. Bu şekilde ilâve, müfessirler tarafından şöyle izah edilmiştir:
1- Kelâmın âhengini tezyîn için ziyâde kılınan ve nefy mânâsı kast edilmeyen ziyâde bir lâdır.
2- Bunun aslı tekid lâmı, yani ibtidâiye lâmıdır. Vakf halinde olduğu gibi, fethası işba edilmiştir. Buna göre kelime lâ uksimu değil; le uksimudur.
3- Bu harf nefy içindir. lâ vallahi denildiği gibi, aslı üzere nâfiyedir. Son görüşe göre bu harfe şu mânâlar verilmektedir:
İş, öyle onların zannettikleri gibi, değil, yemin ederim...
Artık başka söze lüzum yok, yemin ederim...
Şu söyleyeceğim söz o kadar mühim ve büyüktür ki, bunun büyüklüğünü tanıtmak için kasem etmek bile onu hakkıyla büyültemez...
İş o kadar açıktır ki, yemin bile etmiyorum...
Bunu kasemden evvel muhâtabın zihnini tahliye mânâsı ile de izah edebiliriz ki, şimdi zihninden bütün muhâlif fikirleri sil, söylenecek ve dinlenecek başka bir şey yok, ancak söyleyeceğim şu hakikat vardır. Kasem ederim ki...[7]
Yemin, bir şeyi insanın içinde takviye eden meşhur pekiştiricilerdendir. Kurân-ı Kerim, bütün insanlar için inmiştir. İnsanlar onun karşısında birbirine aykırı tavırlar almışlardır. Onlardan kimi şüpheci, kimi inkârcı, kimi de çetin ve yaman bir hasımdır. Allahın kelâmındaki kasem/yemin, şüpheleri giderir, onları boşa çıkarır. Hüccet/delil getirir, haberleri kuvvetlendirir, hükmü en mükemmel biçimde anlatır.
Allahtan başkası adına yemin etmek yasaklandığı halde (bkz. Müslim, Eymân 1-4) Allahın mahlûkatına yemin etmesi şöyle açıklanmaktadır: Bu, bir bakıma Allahın kendi adına yemin etmesidir. Zira yaratılmış her şey Onun zâtına delâlet eder. Bazı âlimler de yemin edilen şeylerin başında Rab kelimesinin mahzuf bulunduğunu, meselâ semâya andolsun ifâdesinden, maksadın semânın Rabbına andolsun demek olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Allah dilediğine yemin eder. Kulların Allahtan başkasına yemini ise, şirkten bir çeşittir. Ömer bin Hattâb (r.a.)dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: Allahtan başkasına yemin eden kimse, muhakkak kâfir olmuş veya şirk koşmuş olur. Ancak, Allah Teâlâ, yarattıklarına yemin etmiştir. Çünkü bunlar, yaratıcıları olan Allaha delâlet ederler. Allah Teâlâ, insanlar bunlardan ibret alsınlar diye, bunların fazîletine ve menfaatine işaret etmek için bunlara yemin etmiştir. Allah, yaratıklarından dilediğine yemin eder. Bir kimsenin Allahtan başkasına yemin etmesi ise câiz değildir.
Kurân-ı Kerimde kasem, lâfız olarak iki şekilde yer almaktadır:
1- Zâhir/açık: Kasem fiili ve yemin edilen şey, kendisinde açıkça belirtilmiş olandır. Bâ (b), vâv (v) veya tâ (t) dan olan câr (cer harfleri) ile yemin edilenler (kendisinde kasem fiili hazfedilmiş olsa da) bu çeşittendir.
2- Muzmar/gizli olan kasem: Kendisinde kasem fiili de, kasem edilen de açıkça belirtilmemiş olan yemindir. Buna ancak kasemin cevabına dâhil olan tekid lâmı delâlet eder. Yani, yeminle ilgili bir kelime ve yemin harfleri kullanılmadığı halde, fiilin başına tekid için lâm harfi getirilerek kullanılan ifadeler.
Veleneblüvenneküm bişeyin... (Andolsun ki, sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azalma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. Sen sabırlı davrananları müjdele.) (2/Bakara, 154)
Letüblevünne fî emvâliküm ve enfüsiküm (Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz)... (3/Âl-i İmrân, 186)
Eğer kelâmın siyakı kasem mânâsında olursa, bazı fiiller kasem yerine geçer. Kuranda özellikle mîsak, ahd ve vaad kelimeleri çoğu zaman yemin yerine geçen ifadelerdir.
Allah, kendilerine kitap verilenlerden onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız diyerek söz almıştı. (3/Âl-i İmrân, 187),
Vaktiyle Biz, Benî İsrâile yalnızca Allaha kulluk edeceksiniz... diye mîsak/söz almıştık... (2/Bakara, 83),
(Ey İsrâiloğulları!) Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız diye sizden mîsak/söz almıştık... (2/Bakara, 84),
Allah, sizlerden iman edip sâlih amel işleyenlere, kendilerinden öncekileri halife (sahip ve hâkim) kıldığı gibi, kendilerine de yeryüzüne halife/hâkim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâmı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vaad etti. Çünkü onlar Bana kulluk/ibâdet ederler; hiçbir şeyi Bana şirk/eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim ink3ar ederse, işte bunlar asıl fâsıklardır/büyük günahkârlardır. (24/Nûr, 55)
İslâm öncesi Arap toplumunun sosyal hayatında önemli rolü olan yemini Kurân-ı Kerimin muhâfaza etmesi ve âyetlerin bu yolla lafız ve mânâ açısından takviye edilmesi, yeminin önemini açıkça ortaya koymaktadır. İster kendi zâtına, ister mahlûkatına olsun Allahın Kuranda yemin ettiği, gerçek olduğuna yeminle tekitve teyidde bulunduğu hususlar tevhid, Kuran, Hz. Peygamber, âhiret, cezâ ve mükâfat gibi İslâm inancının temel unsurları ile İlâhî tebliğin muhâtabı olan insan ve onun maddî ve mânevî birtakım özellikleridir.
Yemin eden nezdinde hakikaten veya itikaden tâzim olunan bir mânâ ile, bir şeyden çekinmek veya onu yapmaya çalışmakla, insanın kendisini bağlaması, söz vermesine, sözünü tekid etmesine kasem veya yemin denir. Yemin, aslında Arapçada sağ el demektir. Araplardan biri, arkadaşı ile antlaştığında onun sağ elini tutardı. Bundan dolayı anda, sağ el anlamına yemin adı verilmiştir.
Şurası bir hakikattir ki, Kurandaki Allahın kasemlerini araştıran kimse, pekçok ilmî gerçekleri elde eder, dikkat çekilen bu kevnî âyetlerin önem ve hikmetlerine vâkıf olur.
Y harfi
- 2) Mânevî Yardım:
- 3- Uyulması Mendup Olan Yeminler:
- Ğamûs Yemin:
- Hadis-i Şeriflerde Kolaylık-Zorluk Kavramı
- Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar
- Kur'ân'ı Kerim'de Allah'ın Kendi İsmine/Zâtına Yeminleri:
- Müzaraa Akdinin Sona Ermesi
- YAĞMACILIK
- Yetimin Islahı
- Yol Kesicide Bulunması Gereken Şartlar
- 4- Mubah Olan Yeminler:
- Arazi Sahibi Açısından Fesh Sebepleri:
- İslâm; Basitlik Değildir Ama Kolaylıktır!
- Kur'ân'ı Kerim'de Allah'ın Kur'an'a Yemini:
- Lağv Yemin:
- Velînin, Yetimin Nefsi Üzerinde Tasarruf Yetkisi:
- YAĞMUR DUASI (İSTİSKA)
- YARGI (KAZÂ)
- YE'S
- Yolları Kesilenlerle İlgili Şartlar
- 5- Mekruh Olan Yeminler:
- Çocuk Hakkında İçtihad Yetkisi:
- Hâkimlik Görevine Başvurma Usûlü:
- Kur'ân'ı Kerim'de Allah'ın Yarattıklarına Yemini:
- Müslümanca Yaşayış Güzel ve Kolay; Gayri İslâmî Hayat Çirkin ve Zor Bir Yaşamdır
- YAHUDİLİK (MÛSEVÎLIK)
- Yarıcı Açısından Fesh Sebepleri:
- Yeis Nedir?
- Yemin Keffareti
- Yol Kesicilik Suçunun İşlendiği Ülke