Evliyâullah / Allah'ın Velîleri Kimlerdir?
Velînin çoğulu evliyâdır.
Halk arasında velî veya evliyâ denilince yukarıda anlatılanlar pek akla gelmez. Kafalarda biraz daha özel bir insan grubu şekillenir. Bir taraftan evliyâ göklere uçurulur, onlara karada ve denizde, yerde ve gökte Allaha ait nice görevler havâle edilir; fakat böyle bir anlayıştaki yanlışlıklar düşünülmez. Buna karşın Kuranın şiddetli yasaklamasına rağmen kimileri inkârcıları, zâlimleri veya tâğutları veli/dost ve sırdaş edinir. Böylelerine toplumun velâyet-yönetim yetkisini seve seve verir. Hatta onların müslümanların aleyhine olan düşmanlıklarına ortak olur. Bazıları da Kurana göre velâyeti caiz olmayan zorbaların Islâm ülkelerinde kurdukları gayri Islâmî düzenlere ses çıkarmazlar, onların siyasetlerinden memnun kalırlar. Onların zulüm sistemlerine destek olur ve bunun ne anlama geldiğini hiç akıllarına getirmezler.
Birçokları ömürlerini aslı astarı olmayan velî-evliyâ menkıbeleriyle (hikâyeleriyle) tüketirken, müslümanların velâyetini gasbedenlerin İslâm âlemini ne hale getirdiklerini, müslümanlara nasıl davrandıklarını hiç düşünmezler.
Yanlış velî-evliyâ düşüncesi sebebiyle niceleri Tevhid dininin dışına çıkarlar da farkında bile olmazlar. Bu konuyu Kuranın ve sünnetin çerçevesi dışında değerlendirenler, özel bir statü verdikleri evliyâda olağanüstü güçler ve yetkiler görürler. Onların peşine takılır, bir dediklerini iki etmezler. Ağızlarından, ya da kalemlerinden çıkan sözleri doğru mu yanlış mı diye düşünmeden benimserler. Evliyâ dedikleri kimselerde mutlaka tabiatüstü bir güç ve kerâmet görmek isterler. Göremeyince de kendileri uydururlar. Ya da önceden uydurulmuş malzemeyi kendi şeyhleri için kullanırlar.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da şaşmaz ölçü Kurandır.
Öyleyse velî veya evliyâ kimdir, özellikleri nelerdir?
Haberiniz olsun; Allahın velîeri (evliyâullah), onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olacak değillerdir. (10/Yûnus, 62)
Onlar Allahtan hakkıyla korkup çekindikleri için, onlara dünyada ve âhirette korku yoktur. Onların ilerisi güzel olduğu için geçmişle ilgili hüzünleri (üzüntüleri) kalmamıştır. Hesapları sebebiyle korkmayacaklar ve hesaplarının kötü olmaması sebebiyle de üzülmeyecekler.
Bu müjdeye kavuşacak olan evliyâ kimdir?
Cevabı bu âyeti takip eden ikinci âyet veriyor:
Onlar iman edenler ve (Allahtan) korkup sakınanlardır. Müjde, dünya hayatında ve âhirette onlarındır. Allahın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük kurtuluş budur. (10/Yûnus, 63-64).
Ölçü iman ve takva. Kim hakkıyla iman eder, imanını şirk veya riyâ gibi şeylere bulaştırmazsa ve arkasından da Kuranın tanımladığı takvâya ulaşırsa, işte böyleleri Allahın velîleridir.
Yukarıda ifade edildiği gibi, Kuran velî kelimesini hem olumlu hem de olumsuz anlamda kullanmaktadır. Şeytanın velîsi olabildiği gibi, putların da velîsi olabilir. İnkârcılar ve zalimler her bakımdan birbirlerinin velîsidirler. Buna karşın Allah müminlerin velîsi/dostu ve yardımcısıdır. O, müslümanların kendi aralarında da velâyet ilişkisinin olmasını emretmektedir. Bunun yanında Rabbimiz iman edip takvâ sahibi olan kullarını kendine velîler-evliyâullah olarak seçiyor. Demek ki mümünler için sıradan bir velî olmak değil; Allahın velîlerinden, evliyâullahtan olmak önemlidir.
Mümin zaten İslâma bütün benliği ile iman edendir. Buna bağlı olarak bütün müminler de takvâ üzere yaşamak zorundadırlar. İman takvâyı gerektirir. Takvâsız mümin olunamayacağına göre, Allahın râzı olduğu bütün müminler evliyâdır, Allahın velîsidir. Allah da onların mevlâsıdır.
Yukarıda müminlerin hepsinin birbirlerinin velisi olduğu açıklanmıştı. Elbette mümin deyince, akla, Allahtan hakkıyla korkup çekinen teslim olmuş müslüman gelir.
Peygamberimizden gelen bir rivâyet konuyu daha anlaşılır bir şekilde açıklıyor.
Peygamberimize Allahın velîleri kimlerdir diye sorulmuş, O da şöyle buyurmuştur:
Onlar öyle kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah hatırlanır, zikredilir. (Dürrül Mensur, 4/370; naklen Elmalılı, 4/495).
Hz. Ömer (r.a.)den rivâyet edilen bir hadiste de, kendileri şehid veya nebî olmadıkları halde nebîlerin ve şehidlerin gıpta ettiği, aralarında ticaret ve akrabalık olmadığı halde birbirlerini Allah için seven kimselerden bahsedilmektedir (Müstedrek, 4/170; naklen Elmalılı, 4/495).
Evliyâullah (Allahın velî kulları), Allah için severek birbirlerine dost, yârân, ahbap olurlar (Ebû Dâvud, Sünne 2, hadis no: 4596, 4/197). Ya da onlar Allah uğruna, Onun adıyla, Onun celâli için birbirlerini severler. Bu sevgi ile beraber birbirlerine ilgi gösterirler (Müslim, Birr 38, Hadis no: 2567, 4/1988; Tirmizî, Zühd 53; Dârimî, Rekaik 44, hadis no: 2760, 2/221; Ahmed bin Hanbel, 2/237, 328, 338, 370, 533; 3/87, 4/128, 386).
Takvâ sahibi müminler, Hakkın canlı şâhitleridir. Onlar, İslâmın güzelliklerini pratik hayatlarında gösterirler. Onlar İslâmı öylesine güzel yaşarlar ki, onlara bakıldığı zaman Rabbimizin ve Onun verdiği nimetlerin hatırlanmaması mümkün değildir.
İşte Allahın velî kulları, müttakî müminlerdir.
Bu gibi müminler özel bir sınıf değillerdir. Bu velîlik sıfatını onlar iman ettikleri ve uydukları Kurandan alırlar. Ne peşlerine gelenlerden, ne de yukarılarda olduğu zannedilen ve olağanüstü şahsiyet olarak düşünülen kimselerden.
Bilindiği gibi İslâmda ruhbanlık ve özel bir sınıf statüsü yoktur. Herkes Allahın önünde eşittir ve herkes Rabbine kulluk yapmakla yükümlüdür. Kimsenin Allah katında bir imtiyazı (ayrıcalığı) yoktur. Üstünlük, derece ve sevap kazanma ölçüsü yalnızca takvâdır. Kimin takvâlı olduğunu da yalnızca Allah bilir.
Allahı râzı etmeye çalışan kullara Allahın pek çok yardım ettiğini, onlara çok hayırlar verdiğini, görünen ve görünmeyen nimetlerle desteklediğini, mümin topluluklarla çeşitli yardımları ulaştırdığını Kuran haber vermektedir. Müminler zaten kerem sahibi insanlardır; Allah dilerse onlara daha fazla kerâmette bulunabilir.
Kerâmet, velî olmanın şartı değildir. Allah dilediği kuluna dilediği nimeti değişik şekillerde ulaştırır.
Tekrar edelim ki, velî olmanın, yani evliyâullahtan olmanın şartı iman ve takvâdır. Velî olmak evliyâ sayılmak için başka törenlere, şartlara, uzun boylu açıklamalara, tarîkat silsilelerine, başkaları tarafından verilecek ünvanlara ihtiyaç yoktur.
Kuran, kimin velî olduğunu açık açık anlatmaktadır.
Son olarak şunu da ilâve edelim: Allah (cc) bütün muttakîlerin velîsidir. Zâlimler ise ancak kendileri gibi zâlim ve inkârcılara velî olabilirler. Şüphesiz ki korkmadan günaha dalan ve şirk koşarak Allah'tan uzaklaşan kimseler zâlimdirler (45/Câsiye, 19).
Halk arasında velî veya evliyâ denilince yukarıda anlatılanlar pek akla gelmez. Kafalarda biraz daha özel bir insan grubu şekillenir. Bir taraftan evliyâ göklere uçurulur, onlara karada ve denizde, yerde ve gökte Allaha ait nice görevler havâle edilir; fakat böyle bir anlayıştaki yanlışlıklar düşünülmez. Buna karşın Kuranın şiddetli yasaklamasına rağmen kimileri inkârcıları, zâlimleri veya tâğutları veli/dost ve sırdaş edinir. Böylelerine toplumun velâyet-yönetim yetkisini seve seve verir. Hatta onların müslümanların aleyhine olan düşmanlıklarına ortak olur. Bazıları da Kurana göre velâyeti caiz olmayan zorbaların Islâm ülkelerinde kurdukları gayri Islâmî düzenlere ses çıkarmazlar, onların siyasetlerinden memnun kalırlar. Onların zulüm sistemlerine destek olur ve bunun ne anlama geldiğini hiç akıllarına getirmezler.
Birçokları ömürlerini aslı astarı olmayan velî-evliyâ menkıbeleriyle (hikâyeleriyle) tüketirken, müslümanların velâyetini gasbedenlerin İslâm âlemini ne hale getirdiklerini, müslümanlara nasıl davrandıklarını hiç düşünmezler.
Yanlış velî-evliyâ düşüncesi sebebiyle niceleri Tevhid dininin dışına çıkarlar da farkında bile olmazlar. Bu konuyu Kuranın ve sünnetin çerçevesi dışında değerlendirenler, özel bir statü verdikleri evliyâda olağanüstü güçler ve yetkiler görürler. Onların peşine takılır, bir dediklerini iki etmezler. Ağızlarından, ya da kalemlerinden çıkan sözleri doğru mu yanlış mı diye düşünmeden benimserler. Evliyâ dedikleri kimselerde mutlaka tabiatüstü bir güç ve kerâmet görmek isterler. Göremeyince de kendileri uydururlar. Ya da önceden uydurulmuş malzemeyi kendi şeyhleri için kullanırlar.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da şaşmaz ölçü Kurandır.
Öyleyse velî veya evliyâ kimdir, özellikleri nelerdir?
Haberiniz olsun; Allahın velîeri (evliyâullah), onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olacak değillerdir. (10/Yûnus, 62)
Onlar Allahtan hakkıyla korkup çekindikleri için, onlara dünyada ve âhirette korku yoktur. Onların ilerisi güzel olduğu için geçmişle ilgili hüzünleri (üzüntüleri) kalmamıştır. Hesapları sebebiyle korkmayacaklar ve hesaplarının kötü olmaması sebebiyle de üzülmeyecekler.
Bu müjdeye kavuşacak olan evliyâ kimdir?
Cevabı bu âyeti takip eden ikinci âyet veriyor:
Onlar iman edenler ve (Allahtan) korkup sakınanlardır. Müjde, dünya hayatında ve âhirette onlarındır. Allahın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük kurtuluş budur. (10/Yûnus, 63-64).
Ölçü iman ve takva. Kim hakkıyla iman eder, imanını şirk veya riyâ gibi şeylere bulaştırmazsa ve arkasından da Kuranın tanımladığı takvâya ulaşırsa, işte böyleleri Allahın velîleridir.
Yukarıda ifade edildiği gibi, Kuran velî kelimesini hem olumlu hem de olumsuz anlamda kullanmaktadır. Şeytanın velîsi olabildiği gibi, putların da velîsi olabilir. İnkârcılar ve zalimler her bakımdan birbirlerinin velîsidirler. Buna karşın Allah müminlerin velîsi/dostu ve yardımcısıdır. O, müslümanların kendi aralarında da velâyet ilişkisinin olmasını emretmektedir. Bunun yanında Rabbimiz iman edip takvâ sahibi olan kullarını kendine velîler-evliyâullah olarak seçiyor. Demek ki mümünler için sıradan bir velî olmak değil; Allahın velîlerinden, evliyâullahtan olmak önemlidir.
Mümin zaten İslâma bütün benliği ile iman edendir. Buna bağlı olarak bütün müminler de takvâ üzere yaşamak zorundadırlar. İman takvâyı gerektirir. Takvâsız mümin olunamayacağına göre, Allahın râzı olduğu bütün müminler evliyâdır, Allahın velîsidir. Allah da onların mevlâsıdır.
Yukarıda müminlerin hepsinin birbirlerinin velisi olduğu açıklanmıştı. Elbette mümin deyince, akla, Allahtan hakkıyla korkup çekinen teslim olmuş müslüman gelir.
Peygamberimizden gelen bir rivâyet konuyu daha anlaşılır bir şekilde açıklıyor.
Peygamberimize Allahın velîleri kimlerdir diye sorulmuş, O da şöyle buyurmuştur:
Onlar öyle kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah hatırlanır, zikredilir. (Dürrül Mensur, 4/370; naklen Elmalılı, 4/495).
Hz. Ömer (r.a.)den rivâyet edilen bir hadiste de, kendileri şehid veya nebî olmadıkları halde nebîlerin ve şehidlerin gıpta ettiği, aralarında ticaret ve akrabalık olmadığı halde birbirlerini Allah için seven kimselerden bahsedilmektedir (Müstedrek, 4/170; naklen Elmalılı, 4/495).
Evliyâullah (Allahın velî kulları), Allah için severek birbirlerine dost, yârân, ahbap olurlar (Ebû Dâvud, Sünne 2, hadis no: 4596, 4/197). Ya da onlar Allah uğruna, Onun adıyla, Onun celâli için birbirlerini severler. Bu sevgi ile beraber birbirlerine ilgi gösterirler (Müslim, Birr 38, Hadis no: 2567, 4/1988; Tirmizî, Zühd 53; Dârimî, Rekaik 44, hadis no: 2760, 2/221; Ahmed bin Hanbel, 2/237, 328, 338, 370, 533; 3/87, 4/128, 386).
Takvâ sahibi müminler, Hakkın canlı şâhitleridir. Onlar, İslâmın güzelliklerini pratik hayatlarında gösterirler. Onlar İslâmı öylesine güzel yaşarlar ki, onlara bakıldığı zaman Rabbimizin ve Onun verdiği nimetlerin hatırlanmaması mümkün değildir.
İşte Allahın velî kulları, müttakî müminlerdir.
Bu gibi müminler özel bir sınıf değillerdir. Bu velîlik sıfatını onlar iman ettikleri ve uydukları Kurandan alırlar. Ne peşlerine gelenlerden, ne de yukarılarda olduğu zannedilen ve olağanüstü şahsiyet olarak düşünülen kimselerden.
Bilindiği gibi İslâmda ruhbanlık ve özel bir sınıf statüsü yoktur. Herkes Allahın önünde eşittir ve herkes Rabbine kulluk yapmakla yükümlüdür. Kimsenin Allah katında bir imtiyazı (ayrıcalığı) yoktur. Üstünlük, derece ve sevap kazanma ölçüsü yalnızca takvâdır. Kimin takvâlı olduğunu da yalnızca Allah bilir.
Allahı râzı etmeye çalışan kullara Allahın pek çok yardım ettiğini, onlara çok hayırlar verdiğini, görünen ve görünmeyen nimetlerle desteklediğini, mümin topluluklarla çeşitli yardımları ulaştırdığını Kuran haber vermektedir. Müminler zaten kerem sahibi insanlardır; Allah dilerse onlara daha fazla kerâmette bulunabilir.
Kerâmet, velî olmanın şartı değildir. Allah dilediği kuluna dilediği nimeti değişik şekillerde ulaştırır.
Tekrar edelim ki, velî olmanın, yani evliyâullahtan olmanın şartı iman ve takvâdır. Velî olmak evliyâ sayılmak için başka törenlere, şartlara, uzun boylu açıklamalara, tarîkat silsilelerine, başkaları tarafından verilecek ünvanlara ihtiyaç yoktur.
Kuran, kimin velî olduğunu açık açık anlatmaktadır.
Son olarak şunu da ilâve edelim: Allah (cc) bütün muttakîlerin velîsidir. Zâlimler ise ancak kendileri gibi zâlim ve inkârcılara velî olabilirler. Şüphesiz ki korkmadan günaha dalan ve şirk koşarak Allah'tan uzaklaşan kimseler zâlimdirler (45/Câsiye, 19).
V harfi
- 3- Küfrü Gerektiren Velâyet:
- Allah'ın Mevlâ ve Vâli Oluşu
- Destur:
- Dostun Nitelikleri
- Hâce, Hâcegân:
- İhvân:
- Nücebâ:
- Tecellî:
- Terim Olarak Vahy
- VÂCİB
- VAHDET-İ KUSUD
- Vakıf Akarlar:
- VAZİFE
- VEKÂLET
- Velî Kavramının Tasavvufî Yorumla Anlaşılmasına Yardımcı Olabilecek Bazı Tasavvufî Kavramlar:
- VELİME
- VİSAL ORUCU
- Abdal:
- Allah'ın Veli Oluşu
- Dörtler:
- Düşmanlıkta Aşırı Gidilmemesi, Düşman Bir Toplumun Bir Gün Dost Olabileceği:
- Hâcib-i Hak:
- İstiğâse:
- Nükabâ:
- Tecessüd:
- Vâcib'in Kısımları
- VAHDET-İ MEVCUD
- Vahiy ve İlham
- Vakıf Yerlerin Kiraya Verilmesi
- VEBÂL