Hıristiyanlıkla İlgili Temel Kavramlar ve Anlamları
Absolüsyon: Günah bağışlama demektir. Hıristiyanlıkta günahlarını papazlara açıklayıp itiraf edenlerin papaz tarafından günahlarının bağışlanabileceğine inanılır. Günahları papazlar tarafından affedilenler, böylelikle günahlardan arınmış olurlar. Bu affetme, papazlar tarafından tanrı adına yapılmaktadır.
Aforoz: Kilisenin cemaatten ve hıristiyanlıktan kovma cezası. Lânetleme anlamını da kapsayan aforoz, hem yahudilikte ve hem de hıristiyanlıkta uygulanan dinsel bir cezalandırmadır. Aforoz uygulamalarının çeşitleri hayli çoktur. Kilise, yaşayan insanlara uyguladığı bu cezalandırmayı, kendilerine göre ölümden sonra gerçekleşecek olan ilâhî af ve bağış kurumuyla çelişkisini düşünmeksizin Tanrı adına uygular.
Ahd-i Atik: Ahd sözleşme; Ahd-i Atîk, eski sözleşme demektir. Kitab-ı Mukaddesin ilk bölümü olan, hem yahudilerce ve hem de hıristiyanlarca kutsal kabul edilen kitaplara bu ad verilir. Toplam 39 kitaptan meydana gelir. Üç bölümdür. Birinci bölüm, beş kitaptır. Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye adlı bu beş kitap Tevrat adını alır, Yahudilerin asıl kutsal kitabı olan bu bölüme Musanın beş kitabı da denir. İkinci bölüm, peygamberler adını taşır ve Hz. Musadan sonra gelen yahudi peygamberlerinin kitaplarını kapsar. Üçüncü bölüm, Ketubim adıyla anılır ve Dâvudun mezmurları/şiirleri, Süleymanın meselleri/özdeyişleri, Eyyubun öyküsü gibi metinlerden meydana gelmiştir.
Ahd-i Cedid: Hıristiyanların kutsal kitaplarına denilir. Yahudilerce sapıklık sayılan ve hıristiyanlarca benimsenen bu inanca göre yahudiler eski ahidle Tanrıya verdikleri sözü tutmamışlar ve vatanlarından sürülmekle cezalandırılmışlardır. Sonra Tanrı onlara acımış ve Ahd-i Cedîdle yeni bir anlaşma önermiştir. Bu yeni sözleşmeye uyarlarsa arz-ı mevut (Filistin) onlara tekrar verilecektir. Yeni sözleşme anlamındaki Ahd-i Cedîd, Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleriyle, Rasüllerin İşleri adlarını taşıyan ve değişik yerlere yazılan mektuplardan meydana gelmiştir. Toplam 27 kitaptır.
Anglikan: İngiliz kilisesine mensup olan. İngiliz protestanlığına Anglikanlık denilir. Katoliklikle protestanlık arasında İngilizlere özgü bir orta mezhep sayılmasına rağmen, Kalvinciliğin İngiliz koşullarına uydurulmuş bir biçimidir. Kral VII. Henrynin Papa ile arasının açılmasından doğmuştur. Papa, yeniden evlenmek isteyen kralın boşanmasına izin vermediği için İngiltereye has bir papalık oluşturulmuştur. Anglikanların papası Vatikana bağlı değildir.
Apokryphos İnciller: Varlığı kabul edilen gizli ve kilise tarafından sahte kabul edilen İncillere apokrif İncil denilir. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncillerinin dışındaki tüm İnciller apokrif sayılır. Hıristiyanlar, özellikle III. y.y.da gizli bazı İncillerin varlığına inanırlar. Meselâ, 1886 yılında eski bir Mısır mezarında bu gizli İncillerden biri sayılan Petrus İncilinin bir parçası bulunmuştur. Apokrif İncil sayılan en önemli İncil Barnaba(s) İncilidir.
Ariusçuluk-Arianizm: Teslisi kabul etmeyip tevhide inanan eski hıristiyan gruplardan biri. Muvahhid papaz Ariusun izinden giden tevhide inanan hıristiyanlık. IV. Yüzyıl ve sonrası hıristiyanlığında büyük tartışmalara yol açan ve katolik kilisesince sapıklık sayılan İskenderiyeli papaz Ariusun, Hz. İsadan beri, papalığın ve sonraları devletin tüm baskılarına rağmen devam edegelen tevhidî çizgideki hıristiyanlık Ariusçuluk veya Arianizm diye isimlendirilir. Bu inanca göre, Hz. İsa, kesinlikle bir tanrı değil; peygamberdir. İzmitli Eusebios da bu çizginin şiddetli savunucusudur.
Aslî günah: Pavlus tarafından hıristiyanlığa sokulmuş, insanın temiz fıtratını, Hz. Âdemin Kuranda affedildiği belirtilen şahsî ve küçük hatasını tüm insanlara bulaştıran ve Hz. İsanın ülûhiyetine ve vaftiz törenine mesnet yapılan bâtıl anlayış. İlk günah da denilen aslî günah anlayışına göre, ilk günah, Hz. Âdemin suçuyla başlamış ve bütün soyuna bulaşmıştır. Her doğan insan, babası Ademin günahının mirasından dolayı günahkâr olarak doğar. Tanrı, kendi niteliğine sahip olan oğlu İsayı insanları bu suçtan, yani aslî günahtan kurtarmak için yeryüzüne göndermiştir. Kıyamet gününde de insanları diriltmek ve ilâhî bağışa kavuşturmak için yeryüzüne yeniden inecektir, ruh da bu yüzden ölümsüzdür. Yine insanın aslî günahından arınması için insanın kutsal kabul edilen suyla yıkanma zorunluğu vardır ki buna vaftiz denilir.
Ateş Gecesi Yortusu: Zerdüştlük (Mazdeizm), Aztek, Eski Mısır, İran, Yunan ve Romada ve eski Yunan mitolojisinde ateşin kutsal sayılması söz konusudur. Ateşe tapan toplulukların kalıntı ve etkisiyle hıristiyanlığa geçmiş olan, ermiş Yahya için her yıl kutlanan yortu. Bu hıristiyan yortusunda, büyük meydanlarda ateşler yakılır ve üstünden atlanarak ilâhiler okunur. Bilindiği gibi yortu, hıristiyan bayramı demektir.
Ayasofya: Yapılışı ve kullanılışı birçok hurâfelere sebep olan İstanbulda Sultan Ahmet meydanındaki meşhur bina. Şimdi müze olarak kullanılan, Fâtih zamanından Atatürk zamanına kadar câmi olarak hizmet veren ve yapılışından İstanbulun fethine kadar kilise olan yapı. İlk olarak Doğu Roma imparatoru Constantinus II tarafından 360 yılında yapılan, 415 yılında yenilenen, iki kez halk ayaklanmasında yıkılınca, 537de bu güne ulaşan yapı inşa edildi. 921 yıl kilise, 482 yıl da câmi olarak kullanılan bu yapı, Atatürkün isteği ile 1935te müzeye çevrildi. Hıristiyanlara göre, yapımında ruhî güçlerin ve meleklerin rolü olduğuna inanılır. Örneğin, kilisenin plânı imparatora bir melek tarafından verilmiş, diğer bir rivâyette kutsal ekmeği kapıp kaçıran bir arının peteğinde plân görülmüş ve bu bir ilâhî işaret sayılarak kilise yaptırılmış. Ortadaki büyük kapısıyla kıble yönündeki kapısının Nuhun gemisinin tahtalarından yapıldığına hıristiyanlarca inanılır. Kilisenin içinde, hastalıkları iyi eden ya da gelecekten haber veren birçok yerlerin bulunduğuna inanılır. Meselâ, altın topun altında dua edenin bütün istekleri yerine gelirmiş, kuyusundan su içen kalp hastalıklarından kurtulurmuş, dolaplarından birinin kapağındaki delikten para atılınca içeriden ses gelirse parayı atan her türlü mutluluğa kavuşurmuş. Ayasofyayla ilgili bunlara benzer daha pek çok hıristiyan inancı vardır.
Âyin: Dinî merâsim, ibâdet. Âyin, Farsça bir kelime olup, aslında âdet, gelenek, usûl ve kanun demektir. Dilimizde hıristiyanların dinî tören ve ibadetlerine denilir. Âyini-i rûhânî: Hıristiyanlarda dinî tören demektir.
Aziz (sint, saint): Kutsallığına inanılan kişi, ermiş insan. Hıristiyanlık tarihinde azizlik kurumu çok büyük bir önem taşır. Aziz, önce halkın inancıyla azizleşir, sonra kilise tarafından resmen aziz olarak tanınır ve açıklanır. Hıristiyanlıkta otuz beş bin aziz bulunduğu tespit edilmiştir. Meşhur hıristiyan araştırmacılarından Camille Jullian şöyle der: Ancak azizlerin mezarlarına sahip olduktan sonradır ki, hıristiyanlık halk yığınlarınca kabul edilmiş ve tutulan bir inanç haline gelmiştir. Hatta ilk hıristiyanlar, Kelt kasabalarında kendi inançlarını yayabilmek için onların kutsal saydıkları mezarların üstüne birer haç dikip benimsemek zorunda kalmışlardır.
Barnaba: Asıl adı Yusuf olan Barnaba, Hz. İsanın havârilerinden/öğrencilerindendir. Bütün hayatını hıristiyanlığı yayma uğrunda geçirmiştir. Kilise tarafından apokrif/sahte sayılan İnciller içinde en önemli olanlardan biri Barnaba(s) İncilidir. Tarkçeye de çevrilen bu İncil, Hz. İsanın tanrılığını reddeder, çarmıha gerildiğini kabul etmez, Hz. İsanın bir peygamber olduğunu açıkça zikreder. Bu İncilin teslisi reddedip ısrarla tevhidi vurgulaması, hıristiyanlarca yasak İncil sayılmasının temel sebebidir. Barnaba, Markosun hocası, Pavlusun önderi bir kişi olduğu halde, kilise, ona nisbet edilen İncili reddetmektedir.
Bible: (Baybıl okunur) Yunanca kitaplar anlamındaki biblia kelimesinden gelir. Tevrat, İnciller ve diğer kutsal kitaplardan meydana gelen Kitab-ı Mukaddese denilir.
Cizvitlik: Tutucu ve sofu hıristiyan tarikatı. 16. y.y.da Fransada kurulmuştur. İsa derneği adıyla da anılır. Hz. İsanın saf düşüncesine dönüş anlayışı içinde yoksulluk, bekâret ve itaat ilkelerinden yola çıkmıştır. Özellikle dinden saptıklarını iddia ettikleriyle savaşları ve siyasal etkileriyle öne çıkar. Avrupanın hemen bütün soylularının, kralların ve prenslerin din ve törelerinin öğretmenleri cizvitlerdi. Cizvitler, aşırı disiplin ve bir üste körü körüne itaat ve bağlılıklarıyla meşhurdur. Fransada 1789dan sonra yeniden ve gizlice örgütlenmeye çalışmışlardır. İtikat konusunda farklı bir teslis anlayışı savunurlar. Hıristiyanlığın çoğu mezheplerindeki teslis anlayışı; baba, oğul ve ruhul kudüsten meydana gelen üçlü tanrı anlayışıdır. Cizvit teslisinde ise; İsa, Meryem ve İsanın babası(!) Yusuftan oluşan üçlü tanrı inancı vardır.
Communion âyini: (Komünyo vermek-almak) Hz. İsanın eti ve kanı. Ekmek ve şarapla
yapılan âyin. Ekmek ve şarap, hıristiyanlara göre Hz. İsanın etini ve kanını simgeler. Her katoliğin yedi yaşına kadar communio alması zorunludur. Uygulama olarak, yapılan bir âyinde hestia adı verilen bir parça mayasız ekmek, kutsal kabul edilen şaraba batırılarak verilir; buna communio vermek; bu törene de communio âyini denilir. Komünyo alan, tanrının bağışını kazanmış sayılır. Hz. İsa, kendisinin öleceğini haber verdiğine inanılan, son akşam yemeğine, Latince akşam yemeği anlamına gelen cena denilir. Gerçekte bu yemek, bir yahudi geleneğiydi ve her yıl Mısırdan ayrıldıklarında yenen son yemeğin hâtırasını anmak için kutlanıyordu. Hz.
İsanın da bu geleneğe uyarak, son gece, havârileriyle birlikte bu kutlama yemeğini yediğine ve bu yemekte, kendisinin öleceğini haber vererek eukharistia adı verilen dinî âyin emrettiğine inanılır. İncillerdeki ifadeye göre, Hz. İsa, havârilerine dağıttığı ekmeğe, bu benim vücudumdur ve dağıttığı şaraba, bu benim kanımdır demiştir. Hıristiyanlar, her yıl, kutsal perşembe adını verdikleri cenayı kutlarlar.
Ehl-i kitap: İslâma göre Kitap ehli, inandıkları peygamberlerin Allahtan Kitap getirdiğini kabul edenler. Hıristiyan ve yahûdilerin ehl-i kitap(tan) olduklarında ihtilâf yoktur.
Ekanim-i selâse: Arapça olan bu deyim, üç uknum, üç esas anlamına gelir. Tanrıyı hem üç, hem bir sayan teslis anlayışı. Tahrif edilmiş Pavlus hıristiyanlığının temel ilkesi olan bu inanç, tanrı kavramını baba, oğul ve kutsal ruh olarak bir üçlükte teklik anlayışı olarak kabul ederler. Bu anlayışa Fransızca trinite, Arapça teslis adı verilir. Üçleme anlamına gelen bu deyim, hıristiyanlığın temel inancı olan baba, oğul ve ruhul kudüsten meydana gelir. Bu anlayışa göre, İslâma ve Hz. İsanın tebliğ ettiğine ve hatta bugünkü Kitab-ı Mukaddesin nice ifadesine göre tek olan Allahla birlikte, tahrif edilen hıristiyanlıkta kutsal ruh ve oğul diye anılan Hz. İsanın da tanrı olduğu ileri sürülür.
Emmanuel: Hıristiyanların kabullerine göre Hz. İsanın adlarından biri. Peygamber İşaya, Eski Ahidde Tanrı bizimledir anlamına gelen bu kelimeyi, geleceğin Mesihi için kullanmış. Matta İncilinde bunun İsa olduğu yazılıdır.
Engizisyon: Eskiden hıristiyan dünyasında farklı inanç taşıyanları cezalandırmak maksadıyla kurulan mahkeme. Ateşte yananın suçlu olduğu inancına dayanan yargılama tarzına engizisyon denilir. Ortaçağda din konusunda sapık kabul edilenlerin cezalandırılması amacı ve bahanesiyle, kurulu düzeni korumak için kurulan bu yargılama yöntemi, aklın kabul edemeyeceği inancın gereği olarak ortaya çıkmıştır. Bu inanca göre, suçsuz olan, ateşte yanmayacaktır. Bir sanığın suçlu olup olmadığını anlamak için böyle bir uygulama yöntemi kullanılmıştır. Özellikle İspanyol engizisyonunun gerçekleştirdiği bu akıl ve insanlık dışı yöntemler, 18. y.y.a kadar olanca vahşetiyle sürmüştür.
Evlilik: Romalıların Diana adını verdikleri Yunan tanrıçası Artemis, evlilik düşmanıydı. Peşinde gezdirdiği perilerden biri evlenecek olursa, yasalara karşı geldiğinden ötürü onu şiddetle cezalandırırdı. Katolik hıristiyanlarda görülen din adamlarının evlenmemeleri gerektiği inancı, Artemis tapımından kalma bir gelenek sayılmaktadır. Hıristiyan Alman düşünürü Schopenhauer, bir kadınla bir erkeğin birleşmesinin çok iğrenç bir şey olduğunu, İsanın böylesine iğrenç bir ilişkinin ürünü olmamak için babasız doğmuş bulunduğunu ileri sürer.
Gregoryen: Papa Gregorius VIInin kilise reformuna uyanlar. 11. y.y.da gerçekleştiril-meye çalışılan bu reform, teokratik bir düzen kurma amacına dayanır. Bu düzen, imparatorların papalarca tahtlarından indirilebilmesini, dinde ticaretin ve özellikle kutsal eşya alım satımının yasaklanmasını, din adamlarının evlenmemelerini, kiliseyi her türlü laik bağlardan kurtarmayı, imparator ve soyluların kilise işlerine karışmamalarını öneriyordu.
Günah çıkarma: Günah çıkarmaya absolüsyon denilir. Absolüsyan, günah çıkarma ve affetme demektir. Hıristiyanlıkta günahlarını papazlara açıklayıp itiraf edenlerin papaz tarafından günahlarının bağışlanabileceğine inanılır. Günahları papazlar tarafından affedilenler, böylelikle günahlardan arınmış olurlar. Bu affetme, papazlar tarafından tanrı adına yapılmaktadır.
Haç: Hıristiyanların Hz. İsanın çarmıha gerilmiş halini temsil ettiğine inandıkları, birbirini dik olarak kesen iki doğrudan meydana gelen t harfi görünümündeki şekil; salîb ve istavroz da denilir. Haç, hıristiyanlığın simgesi kabul edilir. Haç çıkarmak: Elleriyle haç işareti yapmak, istavroz çıkarmak. Hıristiyanlıktan önce çoktanrıcı bazı dinlerde de mutluluk simgesi kabul edilen haç, hıristiyanlıkta ilkin din uğruna ölenlerin mezarlarına konulurdu. Daha sonra bütün hıristiyanların mezarlarına konulmaya başlandı. Boyunlarda kolye olarak da takılır. Duâ sırasında da belli yerlerde haç işareti yapılır: Sağ elin parmaklarıyla göğse haç biçimi çizilerek bir çeşit kutsama yapılır. El önce alna, sonra göğse, sonra sol omza ve en sonunda da sağ omza dokundurulur. Bu işaret, aynı zamanda baba-oğul-kutsal ruh teslisini/üçlemesini de simgeler. Yunan kilisesinde el önce sağ omza, sonra sol omza götürülür. Protestanlıktaysa haç çıkarılmaz. Ortodokslar her yıl 6 Ocak günü haçı suya atma töreni yaparlar. Bu tören, onlara göre İsanın Yahya peygamber tarafından Ürdün nehrindeki vaftizini simgeler. Bu dinî törende, üstünde İsanın resmi bulunan bir haç deniz, nehir, göl gibi herhangi bir suya atılır; hıristiyanlar suya atlayarak haçı bulup çıkarırlar. Haçı bulup çıkaran hıristiyan kutsanır.
Haçlı seferleri: Haçlı, haçı olan demektir. Bu anlamdan çıkarılarak müslümanlara karşı savaşa katılan hıristiyanlara ehl-i salîb, yani haçlı denilmiştir. Haçlılar: Haçlı seferlerine katılanlar anlamında kullanılır. Haçlı seferleri: Haçlıların (hıristiyanların) mukaddes kabul ettikleri yerleri (Kudüs ve civarını) müslümanlardan almak için yaptıkları savaşlara denilir. Toplam sekiz askerî-dinî sefer düzenlenmiştir. Hıristiyanlarca kutsal savaş kabul edilen bu seferler, papaların teşvik edip cenneti garanti etmesi ve doğunun zenginliklerinden pay alma tutkusunun birleşmesi ile ortaya çıktı. Giysilerinin üstüne, yeminlerinin bir simgesi olarak kumaştan bir haç dikip haçı alanlar, Kudüse hac yolculuğu yapmaya söz vermiş sayılıyorlardı. İlk haçlı seferi 1097de, sekizinci haçlı seferi de 1270 yılında yine başarısızlıkla sonuçlanmış ve haçlı seferlerinin silâhlı kısmı sona ermiştir. Günümüzde, haçlı seferleri daha çok siyasi, iktisadi alanda ve en çok da kültürel yollarla yapılmakta, önemi Kudüsden daha az olmayan müslüman beyin ve kalplere saldırılmaktadır. Televizyon, kitap, gazete vb. araçlarla evlerin işgal edilmesi için yapılan günümüzün haçlı seferleri, çoluk çocuk demeden hedeflere saldırıp ele geçirmektedir. Çağdaş Selâhaddin Eyyûbîler çıkıncaya kadar da bu seferlerin sonunun gelmeyeceği gözükmektedir.
Haham: Yahûdi din adamı. İbrânice bilgin, bilge anlamındadır. Bu yahûdi din adamlarının başlarına da hahambaşı denir.
Haramlar: Hıristiyanlıkta haram/yasak olan şeyler, Pavlusun tenzilâtlarıyla 4 tanedir. Bunlar, putlara kurban edilen şeyler, boğulmuş hayvan, kan ve zinadan ibarettir. (Bkz. Rasüllerin İşleri, 15/28-29)
Havârî: Havâri kelimesi Kuranda geçer. İncillerde, bunun yerine daha çok şâkirt (öğrenci) kelimesi kullanılır. Havârî, yardımcı demektir. Arapçaya Habeşçeden geçmiş olup aslı havâryâdır; yardımcı anlamına gelmektedir. Hz. İsanın tebliğ ettiği dine ve onun peygamberliğine iman eden, müslümanlardan olan (3/Âl-i İmrân, 52) ve Hz. İsanın tebliğ ettiği fikirleri yaymayı üstüne alan on iki kişiden her birine havâri denir. Âl-i İmrân sûresi, 52. âyetinde Hz. İsaya ve onun dinine yardımcı olmayı taahhüd edenlere bu adın verildiğini görmekteyiz. Hz. Muhammed (s.a.s.)e ilk inanan insanlar olan sahâbenin benzerleridir.
Havâriler, toplam 12 kişidirler. Bunlardan biri ihânet ederek kâfirlere Hz. İsayı ihbar
etmiştir. İsimleri şunlardır: Simun (Petrus), Andreas, Yâkub (Zebedinin oğlu -büyük-), Yuhanna (Boanerces), Filipus, Bartolomaeus, Matta, Tomas, Yâkup (Alfeusun oğlu -küçük-), Gayyur Simun, Yahuda (Taddeus), Yahuda İskaryot (Matta, 10/2-4). Bunlardan Petrus, havârilerin en büyükleri ve lideri, Yahuda İskaryot da Hz. İsaya ihanet eden ve onu ihbar edip yakalatmaya çalışan kişidir. Hıristiyan rivayetlerine göre otuz gümüş dinar karşılığında İsayı yakalattıran İskaryot, sonradan vicdan acısı çektiği ve kendisini astığı söylenir. İslâm âlimlerine göre, Hz. İsayı ihbar eden Yahuda, Hz. İsa görünümüne dönüşmüş ve Hz. İsa yerine o çarmıha gerilmiş, Hz. İsa da göğe yükseltilmiştir.
İkon: Kiliselerde bulunan dinî tasvir, yani resim ve heykeller. Özellikle ortodoks kiliselerinde bulunur. Hıristiyanlar, ikon(a)lara tapmadıklarını, sadece onlara saygı duyduklarını söylerler.
İncil(ler): Kurân-ı Kerim, Hz. İsaya vahyedilen İncilden bahseder. Bu İncil, bir tek İncildir. Bugünkü İnciller de, Hz. İsaya vahyedilen/vazedilen İncilden birçok yerde bahseder. Buna rağmen elde mevcut hiçbir İncil için, hıristiyanlar tarafından bile bu İsanın İncilidir denilemez ve ona atfedilmez; Mattaya Göre İncil, Markosa göre İncil... denilir. Kilise tarafından birbirinden hayli farklı ve birbiriyle nice çelişkileri olan dört farklı İncil yasal İncil sayılmıştır. Arapça Enâcil-i erbaa denen bu dört İncil, Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleridir. Asıl yazıldıkları nüshaları elde bulunmayan bu dört İncilin tümü, Hz. İsadan çok sonra yazılmıştır. En eski nüsha olarak yazıldıkları İbrânice ve Latinceden Yunancaya ve çok zaman sonraki tercümeleri vardır. Bu dört İncil, kendisi de o zamanlar hıristiyanlığı kabul etmemiş olan putperest imparator Konstantin tarafından 325 yılında topladığı İznik konsilinde yüzlerce İncil yazması arasından 2048 kişilik üyenin sadece 318inin kararı ve imparatorun tercih ve yönlendirmesiyle seçilmiş, özellikle tevhid içerikli İnciller başta olmak üzere diğer tüm İnciller sahte kabul edilerek yakılmış ve yaktırılmıştır.
Kardinal: Yüksek rütbeli katolik râhibi.
Karnaval: Kötü ruhları kaçırmak için korkunç maskeler takma töreni. Hıristiyanların büyük perhizinden önce yapıldığı için, İtalyanca et kaldırmak anlamına gelen carnelevare kelimesinden türetilmiştir. Kaynağı hıristiyanlıktan çok öncedir. Güneş ışınlarının bir süre gökte hapsedildikten sonra yeniden özgür bırakıldıkları inancıyla ilgilidir. Karnavalda kullanılan hayvan maskeleri, aynı zamanda, hayvanlara tapanlardan hıristiyanlığa geçmiş bir putperest geleneğidir.
Katedral: Bir şehrin büyük kilisesi, piskoposluk kilisesi.
Katolik: Roma kilisesi, katolik mezhebinden olan hıristiyan demektir. Katoliklik, Roma kilisesine bağlı hıristiyan mezhebine denilir.
Keşiş: Dünyayla ilişkisini kesip manastırda yaşayan hıristiyan din adamı. Keşişler evlenmezler, dünyadan el etek çekip bir inziva hayatı sürdürdüklerinden ötürü münzevîdirler. İlk keşişler, Mısırda azizliğe/ermişliğe ulaşmak için çöle çekilir, bir çeşit çileci hayatı sürerlerdi. Manastırlar, bu bireysel çile çekmeyi bir disipline sokmak amacıyla kurulmuştur. Hıristiyanlıkta çilecilik, Hz. Âdemin suçundan ötürü soyaçekim yoluyla aşağılanmış insanın kendini cezalan-dırmasını dile getirir.
Kilise: Yunanca topluluk anlamına gelen ekklesia deyiminden türetilmiştir. Hıristiyan mâbedi/ibâdethanesine, hıristiyanların ibâdet ettiği binaya kilise denilir. Ayrıca, hıristiyan mezhebi için kullanılır: Katolik kilisesi, ortodoks kilisesi şeklinde. Kilise, ilkin hıristiyan toplulukları anlamında kullanılmıştı. İlk hıristiyanların bugünkü anlamda kilise binaları yoktu. İlk dönem hıristiyanlığında kilise yapısı olmadığı gibi, din adamları statüsü ve ruhban sınıfı da yoktu. İkinci y.y. dan sonra kiliseler görülmeye başlamıştır. İlk kiliselerin din adamları, kilisenin bakımı ve temizliğiyle görevli kilise hizmetçileriydi. Sonradan büyük statü kazanan din adamlarına, piskopos denilmeye başlandı ve bunlar kilisenin başına geçtiler. Birçok kilisenin piskoposları birleşince evrensel kilise kurulmuş oldu ve bunun başına geçen piskopos papa adını aldı. Katolik kavramı da evrensel kilise anlamındadır.
Kitab-ı Mukaddes: Ahd-i Atîk ve Ahd-i Cedîdden meydana gelen kitapların bütününe denir. Kitab-ı Mukaddes, tahrif edilmiş şekilleriyle Tevrat, Zebur ve İnciller yanında, bazı peygamberlere atfedilen kitaplar, Pavlusun 15 ayrı mektup ve kitabından oluşmuş kitaplar kolleksiyonudur.
Konsil: Hıristiyan ruhanîler ve râhipler meclisi. Özellikle katolik kilisesi dogmaları ve kilise disiplinini düzenleyen kurallar 2. y.y. dan itibaren toplanmaya başlanan bu konsillerce tespit edilmiştir. 1869 yılına kadar değişik aralıklarla toplanan konsillerin sayısı yirmidir. Hıristiyanların temel inançları bu konsillerde kararlaştırılmıştır. 325 yılında toplanan İznik konsili, Pavlusun görüşünün temeli olan İsanın tanrılığını kabul etti. Bu görüşe muhâlif olan İncilleri ve başka kitapları nerede olursa olsun toplatıp yakmayı kararlaştırdı. Bu kararın alınmasında henüz hıristiyanlığı kabul etmemiş olan putperest kral Konstantinin büyük etkisi oldu; bu kararla hıristiyanlığı putperestliğe yaklaştırmış oldu. Yine, bu konsilde alınan kararların aksini savunanları konsil, lânetlemekte ve aforoz etmektedir. 2048 Din adamının katıldığı bu konsilde bu kararı alan din adamlarının sayısı sadece 318 idi. 1720 farklı görüşün iddiaları geçersiz kabul edildi. Daha sonra İnciller de konsil tarafından değerlendirildi; Önemli bir kısmı teslisi değil de tevhidi savunan yüzlerce İncilin içinden 4 İncil (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri) resmen kabul edilen İnciller oldu. Bunun dışındaki kitaplar için, nerede olursa olsun toplattırılıp yatırıldı.
Kral salonu: Yahova şahitlerinin kilise yerine oluşturdukları toplantı ve ibadet salonu.
Kutsal Perşembe: Hıristiyanlar, 13 nisan Perşembe gününü kutsal Perşembe olarak nitelerler. Çünkü Hz. İsa, son akşam yemeğini o gün yemiştir. Ayrıca, her yıl nisan ayının 14. günü akşamı toplanıp topluca yemek yemek, eski bir İbrânî geleneğidir.
Kutsal kabir: Kudüste bulunan Hz. İsaya ait olduğuna inanılan mezar. Hıristiyanlarca, Yusuf tarafından gömülen ve sonradan ermiş Helena tarafından bulunan bu mezar kutsaldır. Kurana göre, Hz. İsanın çarmıha gerilmediği ve öldürülmediği (4/Nisâ, 157) için bu mezar kesinlikle Hz. İsaya ait olamaz.
Kutsal Cumartesi: Katolik hıristiyanlar, paskalya arefesinde kutsal haftanın son günü olan Cumartesiyi kutsal Cumartesi sayarlar.
Luka: Hıristiyanlarca kabul edilen 4 İncilden biri ve bu İncili yazan kişi. Hıristiyan kaynaklarına göre de havâri olmayan Lukanın asıl mesleği hekimlikti. Yunan asıllı veya Pavlusa yardımcı olan yahudi asıllı Antakyalı bir doktor olduğu rivâyetleri vardır. Aynı zamanda Yeni Ahiddeki kitaplardan biri olan Rasüllerin İşleri itabının yazarı olarak da bilinmektedir. Luka İncilinin aslı, büyük bir ihtimalle İbrânice veya bazılarına göre Latincedir. Eldeki en eski nüsha ise Yunanca tercümesidir. Bazı hıristiyanlar aslının da Yunanca yazıldığını söylemektedir. Lukanın bu İncili Yunanlılar için yazdığı anlaşılmaktadır. Luka İncilinde tarih yanlışlıkları ve maddî hatalar oldukça fazladır.
Manastır: Râhip veya râhibelerin, dünyadan el etek çekip ruhban hayatı içinde birlikte yaşadıkları, ekseriya yerleşme merkezlerinden uzak bina.
Markos: Yasal dört İncilden biri ve bu İncilin yazarı. Hıristiyan kaynaklarına göre de Markos havâri değildir. Yeni Ahidde ikinci sırada yer alan bu İncilin yazarının asıl adı Yuhannadır; Markos onun lakabıdır.
Matta: Yasal dört İncilden biri ve bu İncilin yazarı. Hıristiyan kaynaklara göre Filistinli bir yahudi ailenin oğlu olan Mattanın ikinci adı Levidir. Kendisi gümrük memuru olarak görev yaparken Hz. İsa ile tanışarak ona tâbi olmuştur. Yani hıristiyan kaynaklarına göre Havâri sayılır. Fakat bazı araştırmacılar, halen elde mevcut olan Matta İncilinin yazarının Havâri Matta olmadığını, bu İncili aslında ismi meçhul Filistinli bir yahudinin yazdığını ileri sürmekte ve deliller ileri sürmektedirler. Gerçekten bu İncil, yahudi hukukuna çok saygılıdır. Ayrıca, bu İncilin yazarı, İncilini yazarken Havâri olmayan Markostan geniş çapta istifade etmiştir. Havâri birinin havâri olmayandan büyük çapta istifade etmesi pek gerçekçi değildir. Matta İncilinin İbrânice asıl nüshası ortadan kaybolmuş, elde en eski nüsha olarak Yunanca tercümesi vardır, ancak bunu kimin tercüme ettiği belli değildir. Bu tercümenin doğruluğunu anlayabilmek için asıl nüsha ile karşılaştırılması gerekir ama ne ortada asıl nüsha vardır, ne de tercümeyi yapanın ismi.
Mesih: Üzerine kutsal sayılan yağ sürülmüş demek olan Mesih, Hz. İsanın lakabıdır. Kurân-ı Kerimde Hz. İsa için, onun ismi yerine de kullanılmıştır.
Misyoner: Misyon, bir şahıs veya heyete verilen özel görev demektir. Misyoner: Kendini bir fikrin yayılmasına adayan kimse demektir. Misyoner kelimesi daha çok hıristiyanlar için, hıristiyanlığı yaymayı görev edinmiş kimse demektir. Misyonerlik, hıristiyanlığı yayma yönündeki sistemli bir faaliyet ve teşkilattır. Misyonerlerin yaptığı işe de misyonerlik denilir.
Nasârâ: Nasrânî kelimesinin çoğuludur. Nasrânî, hıristiyan; nasârâ da, hıristiyanlar demektir. Hıristiyanlık için de nasrâniyye kelimesi kullanılır.
Nasrânî: Nasrâni ve Nasârâ kelimesinin anlamı ve hıristiyanlar için kullanılması konusunda iki değerlendirme yapılır: 1- Kelime, Nâsıra veya Nasran adlı köyden olanlar anlamındadır ki, Hz. İsa ve havârileri bu köye nispet edilirler. 2- Yardım ve destek anlamındaki nusret veya nasr kökünden yardım edenler, yardımcılar anlamındaki ensâr kelimesine nispet edilmiştir. Âl-i İmrân sûresi 52. âyetinde Hz. İsanın yardım talebine havârilerin olumlu cevap vermeleri sebebiyle havâriler için ensâr kelimesi kullanılır. Bu deyimden yola çıkılarak havârilere ve tüm hıristiyanlara yardım edenler anlamında nasârâ denmiştir.
Noel, Noel Baba: Noel, hıristiyanların Hz. İsanın doğduğu geceyi kutlamak için yaptıkları bayramdır. Noel ağacı: Hıristiyanların noel için kesip süsledikleri çam. Noel Baba: Hıristiyanların noel gecesi hediye getirdiğine inandıkları, inanmasalar da çocuklarını kandırdıkları mitolojik ve hayâlî kişidir. Hıristiyanlarca Hz. İsanın, Aralık ayının 25inde doğduğu kabul edilir ve her yıl bu günde noel kutlanır. Eskiden Ocak ayının 6. günü kutlanırdı. Hz. İsanın hangi yıl doğduğu da hayli tartışmalıdır. Örneğin, Matta İnciline göre, bugün İsanın doğum yılı olarak kabul edilen yıldan, yani milattan en az dört yıl önce, Luka İnciline göre, milat diye kabul edilen yıldan 6 yıl sonra doğmuştur.
Ermeni mitolojisinde yeni yıl tanrısının adı Amanordur. Paganlık/putperestlik zamanlarında avlanan hayvanlar, Amanorun onuruna çam ağaçlarına asılırdı. Noel günü çam ağacına çeşitli şeyler asılarak yapılan tören, hıristiyanlığa bu pagan geleneğinden geçmiştir. Ayrıca, ağaçlara tapmanın yaygın olduğu bölgelerde çam ağacına da tapılmıştır. Antik çağın ünlü Yunan ve Roma mitolojileri, ağaç tanrılarla doludur. Ağaçlar, Yunanlılarla Romalılarda tanrıların barınakları sayılıyor ve ağaçların bir ruhu olduğuna inanılıyordu.
Ortodoks: Hıristiyanlığın üç büyük mezhebinden biri. Öteki iki mezhep katoliklik ve protestanlıktır. 1054 yılında Romadan ayrılan ve onu tanımayan Bizansla ona bağlı olan doğu kiliseleri ortodoksturlar. Bu anlayış, 9. y.y. dan sonra Slavlar arasında yayılmıştır. Ruslar, Bulgarlar, Sırplar bu mezheptendirler. Ortodoksluk inancına göre yeryüzünde bulunan her kilise bağımsızdır. Ortodoks baş patriği sadece bu bağımsız kiliseler birliğinin başkanıdır. Bu mezhebin kuramsal inançlarının başında babanın yaratılmadığı, oğulun yaratıldığı ve baba-oğul-ruhul-kudüs üçlemesindeki öz birliği gelir. İsanın ilâhî/tanrısal ve insanî nitelikleri birbirinden ayrılamaz. Ruhul Kudüsün, sadece Babadan doğduğuna inanan Katoliklerin tersine; hem baba ve hem oğuldan doğduğunu kabul eden mezheptir. Kiliselere ikonalar, yani kutsal resim ve heykeller konulmasını savunurlar ve kiliselerini bunlarla doldururlar.
Papa: Katolik kilisesinin en büyük ruhanî reisi, Roma piskoposu. Papalık: Papa yönetimi, papanın başında bulunduğu devlet, İtalya topraklarında bulunmasına rağmen, ayrı devlet kabul edilen dünyanın en küçük devleti Vatikan, papa tarafından yönetilen teokratik bir papalıktır.
Papaz: Hıristiyan ruhanî reisi, din adamı, râhip, keşiş.
Paskalya: Hıristiyanların Hz. İsanın dirildiğine inandıkları gün yaptıkları bayram. Her yıl Mart ayının 14. gününü izleyen Pazar günü, hıristiyanlara göre Hz. İsanın dirildiği gündür. Bugün, İsanın yeniden yaşama geçtiğine inanılır ve büyük bayram yapılır. İlkbahara doğru kutlanan bu bayram, her yıl sonbaharda ölüp ilkbaharda dirilen Sümerlerin Temmuz, Eski Anadolunun Attis ve Agdistis, Yunanlıların Adonis inançlarından gelmedir. Bu bayram da hıristiyanlığın putperestlere verdiği tâvizlerden biridir. Yahûdi geleneğiyle de irtibat kurulabilir. Şöyle ki, Yahûdiler de her yıl, aynı adla, dinsel gök ayının ki bu, dinî takvimlerinin birinci ayıdır- 14. gününde Mısırdan çıkışlarını kutlamak için bayram yaparlar. Hıristiyanlar, paskalyayı baş bayram saymışlar ve bir çeşit bayramlar takviminin temeli olarak tespit etmişlerdir. Katolik takviminde bayram günleri her yıl aynı güne düşmediğinden bütün katolik bayramları paskalyaya göre hesaplanır. Paskalya çöreği: Paskalya günü yapılan bir cins tatlı çörek. Paskalya yumurtası: Paskalya günü hıristiyanların kırmızıya boyadıkları haşlanmış yumurta.
Patrik: Ortodoks kiliselerinin başkanlarına patrik denir. Bazı doğu kiliselerinde ve ortodokslarda en büyük ruhanî reis demektir. Patriğin kaldığı yere, makamına patrikhane denir.
Pavlus (Paulus, Paul, Saint Paul Sen Pol-): Milâdî 5-67 yıllarında yaşayan yahudi asıllı, hıristiyanlığı aslî ve tehvid çizgisinden çıkarıp, teslis gibi temel dogmaları oluşturmuş, kiliseler kurmuş ve hıristiyanlığı teşkilâtlandırmış kişidir. Bugünkü muharref hıristiyanlık onun ürünüdür. Pavlus, Hz. Musanın yasa ve yasaklarını yürürlükten kaldırmış ve yeni bir anlayış geliştirmiştir. Mektupları, Kitab-ı Mukaddesten sayılmış, İnciller seviyesinde görülmüştür. Tevhid yerine teslisi, Hz. İsanın peygamber değil; tanrının oğlu ve tanrı olduğunu hıristiyanlara kabul ettirmiştir. İlk günah, aslî günah anlayışını da o icat etmiştir. Buna göre, ilk günah, Hz. Âdemin suçuyla başlamış ve bütün soyuna bulaşmıştır. Her doğan insan, babası Ademin günahının mirasından dolayı günahkâr olarak doğar. Tanrı, kendi niteliğine sahip olan oğlu İsayı insanları bu suçtan, yani aslî günahtan kurtarmak için yeryüzüne göndermiştir. Kıyamet gününde de insanları diriltmek ve ilâhî bağışa kavuşturmak için yeryüzüne yeniden inecektir, ruh da bu yüzden ölümsüzdür. Bu Pavlos dogmalarının hiçbiri yahudilikte de, Hz. Musa şeriatında da yoktur (Tabii ki, Hz. İsanın tebliğ ettiği dinde de bulunmamaktadır). Bu açıdan, Pavlusun öğretileri, hıristiyan dogmalarıyla birlikte yahudi şeriatının da yürürlükte bulunduğunu savunan Petrusculuka karşı, yepyeni bir hıristiyanlık anlayışıdır. Bugünkü hıristiyanlık, hemen tümüyle Pavlusun temel itikad ve hükümlerini belirlediği, Pavlusun merkezde olduğu bir dindir.
Paulcanienler: Paul de Samosate taraftarları, şimdi bağlıları kalmayan muvahhid hıristiyan gruplarından biri.
Petrus: Hz. İsanın baş havârisidir. Matta İncilinde yazıldığına göre Hz. İsa, ona, Petrus un kelime anlamı olan taş anlamında: Sen Petrussun, ben kilisemi senin üstüne kuracağım (Matta, 16/18) demiştir. Bununla beraber Hz. İsanın tutuklanması sırasında peygamberini terkettiği ve onu inkâr ettiği de bilinir. Ne var ki daha sonra hıristiyanlığı yaymaya çalışmış, dine ilk katılan çoktanrıcılar onun tarafından vaftiz edilmiştir. Pavlusla karşılaşmış ve onunla anlaşamamıştır. Bu anlaşmazlık, Pavlusun Galatyalılara Mektubunda açıklanır.
Piskopos: Yunanca bir kelime olup, kelime anlamı gözeten demektir. Başpapaz, bir piskoposluk bölgesinde başpiskopostan sonra gelen papaz, metropolit anlamında kullanılır. Dinsel bir bölge olan piskoposluğu yöneten en üst rütbedeki papaza piskopos denir. Katolik kilisesinin başkanı olan papa, bir piskoposlar piskoposudur.
Protestanlık: Katoliklikten ayrılma reformcu hıristiyan mezheplerine verilen ad. Protestan: Reformist hıristiyan mezhebinden olan, reform taraftarı. 16. y.y. da Roma kilisesini protesto eden Alman papaz Martin Lutherin reformuyla oluşan bir mezheptir. Protestan kiliseleri bağımsız ve ulusaldır; katolik kiliseleri gibi bir papa otoritesine bağlı ve uluslararası nitelikli değildir. Protestanlara göre ilâhî bağış karşılıksızdır ve o yüzden günah çıkarmak mecburi değildir. En üst hakem ve yetkili olarak Kitab-ı Mukaddes kabul edilmeli ve bir hıristiyan, sorularının karşılığını papadan değil; ondan öğrenmelidir. Papazlar evlenebilirler. Cehennem diye bir yer yoktur; sadece Tanrının bağışını elde eden hıristiyanlar için ölüm ötesinde mutlu bir hayat vardır. Bununla birlikte çeşitli protestan kiliseleri arasında görüş ayrılıkları da hayli fazladır. Almanya ve İskandinav ülkelerinde Lutherci, Fransa ve İsviçrede Calvinci, İngilterede Anglikan, İskoçyada Presbiteryen kiliseler protestandır.
Râhip: Hıristiyan din adamı. Kadın din adamlarına da râhibe denir. Papaz deyimiyle eş anlamda kullanılan bu deyim, genel olarak İslâm dışındaki diğer din adamları için de kullanılmıştır. Ama daha çok manastırda oturan hıristiyan din adamlarına râhip, oralarda yaşayan keşiş kadınlara da râhibe denilir.
Ruhbanlık: Râhiplik, papazlık, keşişlik. Râhiplerin hayat tarzı, manastır yaşayışı. Ruhbanlıkla ilgili Kuranda şöyle buyrulur: Sonra bunların izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik Meryem oğlu İsayı da arkalarından gönderdik, ona İncili verdik ve ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu Biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızâsını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır. (57/Hadîd, 27) Ruhbanlık, hıristiyanların ihdas ettiği bir yaşayış ve anlayış tarzıdır. Rivâyetlere göre Hz. İsadan sonra muvahhid hıristiyanlar, yani müminler inkârcı zorbalarca yok edilmeye çalışılmış, girişilen üç savaşta müminler ağır kayıplar vermişler, sağ kalan iman ehli, kendilerinin de ölümü halinde dine dâvet edecek kimsenin kalmayacağı gerekçesiyle savaş yapmama kararı almış, sadece ibadetle meşgul olmaya başlamışlar. İşte bu suretle fitneden kaçarak, dinlerinde ihlâs ve samimiyet gösteren bu insanlar dünyanın bütün zevklerinden, fazla yiyip içmekten ve evlenmekten vazgeçmişler, dağlar, mağaralar, oyuklar ve hücrelerde ibadetle meşgul olmuşlardır. Ama birçoğu bu râhib hayatına riayet etmeyerek, Hz. İsanın tevhid dinini bırakıp teslis akidesini ortaya attılar veya hükümdarlarının dinine girdiler. Hz. İsanın tevhid yolundan ayrılan bu hıristiyanlar, Hz. Muhammed (s.a.s.)i de kabul etmediler sapıklıklarına devam ettiler.
Reformasyon: Hıristiyanlıkta her çeşit yenileşmeler ve özellikle protestan hareketi. Geniş anlamda her çeşit dinî yenileştirmeleri içine alan reform, özellikle 16. y.y. da gerçekleşen protestan reformu, bu deyimle dile getirilir.
Rûhul-Kudüs: Hz. İsaya üflenen ilâhî ruh. Hıristiyanların inancına göre ruhul kudüs (kutsal ruh) insan yüzlü bir devdir, bütün nesnelerin başlangıcından beri sular üstünde kımıldayan, tûfandan sonra toprağı kurutan odur. Baba-oğul-rûhulkudüs, İsanın vücudunda toplanmış üç ilâhî kişidir. Tümü ilksiz ve sonsuzdur ve birbirlerine üstünlükleri yoktur. Bu, onların iddiasına göre tevhidde teslis, ya da teslisde tevhiddir (üçlükte teklik veya teklikte üçlük).
Sinoptik İnciller: Matta, Markos ve Luka İncilleri, birbirlerine çok benzediğinden ve aynı terimlerle yazıldıklarından sinoptikler denilir. Yuhanna İncili ise, hem konuları ve hem üslûbu/anlatım biçimi yönüyle diğerlerinden ayrılır. Örneğin, sinoptik İncillerde Hz. İsanın, dini bir yıl süreyle tebliğ ettiği anlatılırken; Yuhanna İncilinde bu süre üç yıldır. İlk üç İncilde gösterilen dâvet ve tebliğ yerleri ile Yuhannada gösterilen yerler de birbirinden çok farklıdır. Bununla beraber sinoptik İncillerin arasında da çok önemli oranda ve büyük sayıda farklılıklar ve çelişkiler vardır.
Süryâni: Suriye ve Türkiyenin güney doğusunda yaşayan Sâmi ırktan bir hıristiyan topluluğu.
Tahrif: Tahrif, aslında bir kelimedeki harflerin yerini değiştirerek manayı bozma demektir. Terim olarak kullanılışı ise, bir metni, ilâve ve çıkarmalarla farklı manaya gelecek şekle sokma demektir. Kutsal kitabı olduğu gibi, dini bozmaya ve değiştirmeye de tahrif denilir.
Tecessüd: Arapça bir kelimedir. Vücutlanma, bedene girme, insan vücuduna dönüşme demektir. Hıristiyanlığa göre Tanrı, insanın aslî günahını bağışlamak için İsada tecessüd ederek insan şeklinde dünyaya gelmiştir.
Tekfir (Keffâret, Fidye Redemption): Hıristiyanlığın esaslarından biri de, Tanrının bütün insanların günahlarına keffâret olmak üzere, onların affı için insan şekline girip yaşadıktan sonra ıstırap çekerek ölmesi, yani tekfir/keffâret, fidye inancıdır. Bu inancın, üç temel uzantısı vardır: Hz. İsanın tanrılığı, bütün insanlığın günahkâr olduğu ve insanlığın affı için fidye (kurban) anlayışı.
Teslis: Arapça üç demek olan selâse kelimesinden türetilmiştir. Üçleme, üçe çıkarma demektir. Hıristiyanlıkta Tanrının üç unsurun birleşimi olduğuna inanma haline denir. Üç tanrılık gücün tek tanrıda birleşmesi demek olan teslis, baba (tanrı) oğlu (İsa) rûhul kudüsü hıristiyanlar, tanrının üç ayrı görünümü sayarlar ve üçlükte tekliğe inanırlar; yani Tanrı hem tektir, hem de üç. Bu yüzden hıristiyanlara ehl-i teslis de denir. Kurân-ı Kerim, teslisin açık bir küfür olduğunu ve teslisi kabul edenlerin kâfir olduğunu (5/Mâide, 73) vurgulayarak, bundan vazgeçilip Allaha yalan uydurulmamasını ve Hz. İsaya iftira atılmamasını (4/Nisâ, 171-172) emreder.
Uknum-akanim: Uknum, Arapça unsur, esas, temel demektir. Akanim de onun çoğuludur. Akanim-i selâse: üç uknum, yani teslisin üç temel unsuru demektir ki, bunlar baba-oğul-ruhul kudüstür.
Vaftiz: Yunancadan geçmiştir. Hıristiyanların küçük çocuklara ve dinlerine girenlere uyguladıkları suya sokma veya su serpme töreni demektir. Hıristiyanlara göre, doğuştan, babası Âdemin suçuna ortak olarak dünyaya gelen insan, ancak kutsal kabul edilen kilisedeki su ile yıkanarak günahlarından arınabilir. Yoksa hıristiyan kabul edilemeyeceği gibi, günahlarından da arınmamış olur ve cehennemi hak eder.
Yahuda: Hz. İsayı yakalatan havâri. İsanın on iki havârisinden biridir. İskaryot da denilir. Otuz gümüş dinar karşılığında İsayı ihbar ederek yakalattırmıştır. Sonradan vicdan azabı çektiği ve kendini astığı da rivâyet edilir.
Yahova: Kitab-ı Mukaddesin ilk bölümü olan Ahd-i Atikde Tanrı için kullanılan bir lafızdır. Yahudilerin kendi Tanrılarına verdikleri addır. Yehova veya Yahve biçiminde de yazılıp söylenir. Elohim lafzı da yine benzer şekilde kullanılır. Yalnız Yahova, yahudi ırkının özel tanrısı olup, başkalarının tanrısı değildir.
Yahova şâhitleri: Yahova/Yahve (Tanrı)nın şâhitleri anlamında olan bu tâbir, hıristiyanlığı kendilerine göre yorumlayan, merkezî, otoriter bir teşkilâta bağlı misyoner grubunun kendilerine verdikleri addır. Yahova şâhitleri, yılbaşında Noel Baba adına yapılan âdetleri kabul etmezler. Yeryüzünü ebedî kabul ederler ve bu anlamda bir kıyamete de inanmazlar. Gayelerini dünya üzerinde gerçekleştirmek dâvâsıyla çok çeşitli dernekler, örgütler kurmuşlar, bu maksatla dergiler, kitaplar, broşürler yayımlamışlar, her çeşit araç ve propaganda yoluyla evden eve dolaşarak faâliyetlerini sürdürmüşlerdir ve hâlâ da bu çalışmalarına devam etmektedirler. Her ülkede, askerliğe karşı çıkarlar. Savaşlara, kan vermeye ve kan nakline karşıdırlar, barışçı ve iyiliksever portre çizmeye çalışırlar.
Yuhanna: Yeni Ahidi oluşturan dört İncilden biri ve bu İncilin yazarının adıdır. Mesleği balıkçılık olan Yuhanna, havârilerden biridir. Ancak, bazı hıristiyan araştırıcılar, İncil yazarı Yuhannanın, havâri Yuhannadan farklı kişi olduğunu, eldeki Yuhanna İncilindeki ifadelerden delillendirerek belirtirler. Gerçekten Yuhanna İncili, Yunan felsefesini çok iyi bilen biri tarafından yazılmış olmalıdır. Yuhanna İncili, diğer üç İncilden çok farklı kaleme alınmıştır.
Diğer üç İncile, ortak konuları ve benzer üslûpları sebebi ile sinoptik İnciller denilir. Esas gayesi bakımından da diğer İncillerden hayli farklı olan Yuhanna İncilinin asıl amacı teolojiktir. Onda Hz. İsa, Nâsıralı bir peygamber olarak karşımıza çıkmaz; insan şekline girmiş bir ilâh olarak takdim edilir.
Yusuf: Hıristiyanlara göre, Hz. Meryemin nişanlısı ve bazı mezheplere göre kocasıdır. İsanın babası sayılır ve Kitab-ı Mukaddeslerin soy kütüğüne göre, isanın atalarından biri ve ilkidir. Hem Bâkire Meryem anlayışı, hem de Meryemin nişanlısı, hatta kocası ve Hz. İsa nın babası kabul edilmesi, tüm hıristiyanlar için olduğu gibi, elimizdeki İncillerin de büyük çelişkilerinden biridir. Hıristiyanlara göre ilk aziz (ermiş, evliya) sayılır. Peygamber Dâvudun soyundan olduğuna inanılır. Marangoz olduğundan ötürü marangozların, dülgerlerin duayeni/piri ve koruyucusu kabul edilir.
Not: Allaha Tanrı denilmesinin doğru olmadığı anlayışıyla daha önceki konularda görüldüğü gibi Allah lafzı yerine Tanrı kelimesi kullanılmamıştır. Bununla beraber, başkalarının yanlış ilâh anlayışı ile tevhide ters düşen özellikler atfettikleri tanrılarına Allah demek de büyük yanlış olur. Hıristiyanlıkla ilgili bu bölümdeki ifadelerde fark edileceği gibi, bizim Allah inancı ve anlayışımızla kesinlikle bağdaşmayan hıristiyanların farklı bir tanrı anlayışını anlatırken, Allah lafzı yerine Tanrı kelimesini kullanmanın daha doğru olduğu anlayışıyla bu kelimeyi kullandım. Allah, İhlâs sûresinde özetlendiği ve Kuranın nice âyetlerinde belirtildiği gibi tekdir, birdir; doğmamış ve doğurmamış, evlat edinmemiştir. Sözgelimi, Tanrının İsa şeklinde tecessüdü, yani Tanrının İsa bedenine girip insan şeklinde belirmesi ifadesini, hâşâ Allah lafzıyla kullanmanın çirkin bir yanlış olacağını düşündüğümden, İslâmın dışındaki tapınılan varlıklara veya Kurandaki Allah vasıflarına ters mâbudlara Tanrı denilmesinin tenzih için zarûret olduğunu düşünüyor ve bunu tavsiye ediyorum. Tanrı, Arapçadaki ilâh karşılığıdır. Kendisine inanılıp tapınılan sahte/uydurma mâbudlara ilâh/tanrı denir; ama müslümanlara göre Allahtan başka ilâh/tanrı yoktur. Hıristiyanların tanımladığı ve vasıflandırdığı Tanrı ve Tanrıların, Allah diye isimlendirilmesi doğru olmaz.
1- İslâmiyet ve Hıristiyanlık (Bir Mukayese), s. 13-23
Aforoz: Kilisenin cemaatten ve hıristiyanlıktan kovma cezası. Lânetleme anlamını da kapsayan aforoz, hem yahudilikte ve hem de hıristiyanlıkta uygulanan dinsel bir cezalandırmadır. Aforoz uygulamalarının çeşitleri hayli çoktur. Kilise, yaşayan insanlara uyguladığı bu cezalandırmayı, kendilerine göre ölümden sonra gerçekleşecek olan ilâhî af ve bağış kurumuyla çelişkisini düşünmeksizin Tanrı adına uygular.
Ahd-i Atik: Ahd sözleşme; Ahd-i Atîk, eski sözleşme demektir. Kitab-ı Mukaddesin ilk bölümü olan, hem yahudilerce ve hem de hıristiyanlarca kutsal kabul edilen kitaplara bu ad verilir. Toplam 39 kitaptan meydana gelir. Üç bölümdür. Birinci bölüm, beş kitaptır. Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye adlı bu beş kitap Tevrat adını alır, Yahudilerin asıl kutsal kitabı olan bu bölüme Musanın beş kitabı da denir. İkinci bölüm, peygamberler adını taşır ve Hz. Musadan sonra gelen yahudi peygamberlerinin kitaplarını kapsar. Üçüncü bölüm, Ketubim adıyla anılır ve Dâvudun mezmurları/şiirleri, Süleymanın meselleri/özdeyişleri, Eyyubun öyküsü gibi metinlerden meydana gelmiştir.
Ahd-i Cedid: Hıristiyanların kutsal kitaplarına denilir. Yahudilerce sapıklık sayılan ve hıristiyanlarca benimsenen bu inanca göre yahudiler eski ahidle Tanrıya verdikleri sözü tutmamışlar ve vatanlarından sürülmekle cezalandırılmışlardır. Sonra Tanrı onlara acımış ve Ahd-i Cedîdle yeni bir anlaşma önermiştir. Bu yeni sözleşmeye uyarlarsa arz-ı mevut (Filistin) onlara tekrar verilecektir. Yeni sözleşme anlamındaki Ahd-i Cedîd, Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleriyle, Rasüllerin İşleri adlarını taşıyan ve değişik yerlere yazılan mektuplardan meydana gelmiştir. Toplam 27 kitaptır.
Anglikan: İngiliz kilisesine mensup olan. İngiliz protestanlığına Anglikanlık denilir. Katoliklikle protestanlık arasında İngilizlere özgü bir orta mezhep sayılmasına rağmen, Kalvinciliğin İngiliz koşullarına uydurulmuş bir biçimidir. Kral VII. Henrynin Papa ile arasının açılmasından doğmuştur. Papa, yeniden evlenmek isteyen kralın boşanmasına izin vermediği için İngiltereye has bir papalık oluşturulmuştur. Anglikanların papası Vatikana bağlı değildir.
Apokryphos İnciller: Varlığı kabul edilen gizli ve kilise tarafından sahte kabul edilen İncillere apokrif İncil denilir. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncillerinin dışındaki tüm İnciller apokrif sayılır. Hıristiyanlar, özellikle III. y.y.da gizli bazı İncillerin varlığına inanırlar. Meselâ, 1886 yılında eski bir Mısır mezarında bu gizli İncillerden biri sayılan Petrus İncilinin bir parçası bulunmuştur. Apokrif İncil sayılan en önemli İncil Barnaba(s) İncilidir.
Ariusçuluk-Arianizm: Teslisi kabul etmeyip tevhide inanan eski hıristiyan gruplardan biri. Muvahhid papaz Ariusun izinden giden tevhide inanan hıristiyanlık. IV. Yüzyıl ve sonrası hıristiyanlığında büyük tartışmalara yol açan ve katolik kilisesince sapıklık sayılan İskenderiyeli papaz Ariusun, Hz. İsadan beri, papalığın ve sonraları devletin tüm baskılarına rağmen devam edegelen tevhidî çizgideki hıristiyanlık Ariusçuluk veya Arianizm diye isimlendirilir. Bu inanca göre, Hz. İsa, kesinlikle bir tanrı değil; peygamberdir. İzmitli Eusebios da bu çizginin şiddetli savunucusudur.
Aslî günah: Pavlus tarafından hıristiyanlığa sokulmuş, insanın temiz fıtratını, Hz. Âdemin Kuranda affedildiği belirtilen şahsî ve küçük hatasını tüm insanlara bulaştıran ve Hz. İsanın ülûhiyetine ve vaftiz törenine mesnet yapılan bâtıl anlayış. İlk günah da denilen aslî günah anlayışına göre, ilk günah, Hz. Âdemin suçuyla başlamış ve bütün soyuna bulaşmıştır. Her doğan insan, babası Ademin günahının mirasından dolayı günahkâr olarak doğar. Tanrı, kendi niteliğine sahip olan oğlu İsayı insanları bu suçtan, yani aslî günahtan kurtarmak için yeryüzüne göndermiştir. Kıyamet gününde de insanları diriltmek ve ilâhî bağışa kavuşturmak için yeryüzüne yeniden inecektir, ruh da bu yüzden ölümsüzdür. Yine insanın aslî günahından arınması için insanın kutsal kabul edilen suyla yıkanma zorunluğu vardır ki buna vaftiz denilir.
Ateş Gecesi Yortusu: Zerdüştlük (Mazdeizm), Aztek, Eski Mısır, İran, Yunan ve Romada ve eski Yunan mitolojisinde ateşin kutsal sayılması söz konusudur. Ateşe tapan toplulukların kalıntı ve etkisiyle hıristiyanlığa geçmiş olan, ermiş Yahya için her yıl kutlanan yortu. Bu hıristiyan yortusunda, büyük meydanlarda ateşler yakılır ve üstünden atlanarak ilâhiler okunur. Bilindiği gibi yortu, hıristiyan bayramı demektir.
Ayasofya: Yapılışı ve kullanılışı birçok hurâfelere sebep olan İstanbulda Sultan Ahmet meydanındaki meşhur bina. Şimdi müze olarak kullanılan, Fâtih zamanından Atatürk zamanına kadar câmi olarak hizmet veren ve yapılışından İstanbulun fethine kadar kilise olan yapı. İlk olarak Doğu Roma imparatoru Constantinus II tarafından 360 yılında yapılan, 415 yılında yenilenen, iki kez halk ayaklanmasında yıkılınca, 537de bu güne ulaşan yapı inşa edildi. 921 yıl kilise, 482 yıl da câmi olarak kullanılan bu yapı, Atatürkün isteği ile 1935te müzeye çevrildi. Hıristiyanlara göre, yapımında ruhî güçlerin ve meleklerin rolü olduğuna inanılır. Örneğin, kilisenin plânı imparatora bir melek tarafından verilmiş, diğer bir rivâyette kutsal ekmeği kapıp kaçıran bir arının peteğinde plân görülmüş ve bu bir ilâhî işaret sayılarak kilise yaptırılmış. Ortadaki büyük kapısıyla kıble yönündeki kapısının Nuhun gemisinin tahtalarından yapıldığına hıristiyanlarca inanılır. Kilisenin içinde, hastalıkları iyi eden ya da gelecekten haber veren birçok yerlerin bulunduğuna inanılır. Meselâ, altın topun altında dua edenin bütün istekleri yerine gelirmiş, kuyusundan su içen kalp hastalıklarından kurtulurmuş, dolaplarından birinin kapağındaki delikten para atılınca içeriden ses gelirse parayı atan her türlü mutluluğa kavuşurmuş. Ayasofyayla ilgili bunlara benzer daha pek çok hıristiyan inancı vardır.
Âyin: Dinî merâsim, ibâdet. Âyin, Farsça bir kelime olup, aslında âdet, gelenek, usûl ve kanun demektir. Dilimizde hıristiyanların dinî tören ve ibadetlerine denilir. Âyini-i rûhânî: Hıristiyanlarda dinî tören demektir.
Aziz (sint, saint): Kutsallığına inanılan kişi, ermiş insan. Hıristiyanlık tarihinde azizlik kurumu çok büyük bir önem taşır. Aziz, önce halkın inancıyla azizleşir, sonra kilise tarafından resmen aziz olarak tanınır ve açıklanır. Hıristiyanlıkta otuz beş bin aziz bulunduğu tespit edilmiştir. Meşhur hıristiyan araştırmacılarından Camille Jullian şöyle der: Ancak azizlerin mezarlarına sahip olduktan sonradır ki, hıristiyanlık halk yığınlarınca kabul edilmiş ve tutulan bir inanç haline gelmiştir. Hatta ilk hıristiyanlar, Kelt kasabalarında kendi inançlarını yayabilmek için onların kutsal saydıkları mezarların üstüne birer haç dikip benimsemek zorunda kalmışlardır.
Barnaba: Asıl adı Yusuf olan Barnaba, Hz. İsanın havârilerinden/öğrencilerindendir. Bütün hayatını hıristiyanlığı yayma uğrunda geçirmiştir. Kilise tarafından apokrif/sahte sayılan İnciller içinde en önemli olanlardan biri Barnaba(s) İncilidir. Tarkçeye de çevrilen bu İncil, Hz. İsanın tanrılığını reddeder, çarmıha gerildiğini kabul etmez, Hz. İsanın bir peygamber olduğunu açıkça zikreder. Bu İncilin teslisi reddedip ısrarla tevhidi vurgulaması, hıristiyanlarca yasak İncil sayılmasının temel sebebidir. Barnaba, Markosun hocası, Pavlusun önderi bir kişi olduğu halde, kilise, ona nisbet edilen İncili reddetmektedir.
Bible: (Baybıl okunur) Yunanca kitaplar anlamındaki biblia kelimesinden gelir. Tevrat, İnciller ve diğer kutsal kitaplardan meydana gelen Kitab-ı Mukaddese denilir.
Cizvitlik: Tutucu ve sofu hıristiyan tarikatı. 16. y.y.da Fransada kurulmuştur. İsa derneği adıyla da anılır. Hz. İsanın saf düşüncesine dönüş anlayışı içinde yoksulluk, bekâret ve itaat ilkelerinden yola çıkmıştır. Özellikle dinden saptıklarını iddia ettikleriyle savaşları ve siyasal etkileriyle öne çıkar. Avrupanın hemen bütün soylularının, kralların ve prenslerin din ve törelerinin öğretmenleri cizvitlerdi. Cizvitler, aşırı disiplin ve bir üste körü körüne itaat ve bağlılıklarıyla meşhurdur. Fransada 1789dan sonra yeniden ve gizlice örgütlenmeye çalışmışlardır. İtikat konusunda farklı bir teslis anlayışı savunurlar. Hıristiyanlığın çoğu mezheplerindeki teslis anlayışı; baba, oğul ve ruhul kudüsten meydana gelen üçlü tanrı anlayışıdır. Cizvit teslisinde ise; İsa, Meryem ve İsanın babası(!) Yusuftan oluşan üçlü tanrı inancı vardır.
Communion âyini: (Komünyo vermek-almak) Hz. İsanın eti ve kanı. Ekmek ve şarapla
yapılan âyin. Ekmek ve şarap, hıristiyanlara göre Hz. İsanın etini ve kanını simgeler. Her katoliğin yedi yaşına kadar communio alması zorunludur. Uygulama olarak, yapılan bir âyinde hestia adı verilen bir parça mayasız ekmek, kutsal kabul edilen şaraba batırılarak verilir; buna communio vermek; bu törene de communio âyini denilir. Komünyo alan, tanrının bağışını kazanmış sayılır. Hz. İsa, kendisinin öleceğini haber verdiğine inanılan, son akşam yemeğine, Latince akşam yemeği anlamına gelen cena denilir. Gerçekte bu yemek, bir yahudi geleneğiydi ve her yıl Mısırdan ayrıldıklarında yenen son yemeğin hâtırasını anmak için kutlanıyordu. Hz.
İsanın da bu geleneğe uyarak, son gece, havârileriyle birlikte bu kutlama yemeğini yediğine ve bu yemekte, kendisinin öleceğini haber vererek eukharistia adı verilen dinî âyin emrettiğine inanılır. İncillerdeki ifadeye göre, Hz. İsa, havârilerine dağıttığı ekmeğe, bu benim vücudumdur ve dağıttığı şaraba, bu benim kanımdır demiştir. Hıristiyanlar, her yıl, kutsal perşembe adını verdikleri cenayı kutlarlar.
Ehl-i kitap: İslâma göre Kitap ehli, inandıkları peygamberlerin Allahtan Kitap getirdiğini kabul edenler. Hıristiyan ve yahûdilerin ehl-i kitap(tan) olduklarında ihtilâf yoktur.
Ekanim-i selâse: Arapça olan bu deyim, üç uknum, üç esas anlamına gelir. Tanrıyı hem üç, hem bir sayan teslis anlayışı. Tahrif edilmiş Pavlus hıristiyanlığının temel ilkesi olan bu inanç, tanrı kavramını baba, oğul ve kutsal ruh olarak bir üçlükte teklik anlayışı olarak kabul ederler. Bu anlayışa Fransızca trinite, Arapça teslis adı verilir. Üçleme anlamına gelen bu deyim, hıristiyanlığın temel inancı olan baba, oğul ve ruhul kudüsten meydana gelir. Bu anlayışa göre, İslâma ve Hz. İsanın tebliğ ettiğine ve hatta bugünkü Kitab-ı Mukaddesin nice ifadesine göre tek olan Allahla birlikte, tahrif edilen hıristiyanlıkta kutsal ruh ve oğul diye anılan Hz. İsanın da tanrı olduğu ileri sürülür.
Emmanuel: Hıristiyanların kabullerine göre Hz. İsanın adlarından biri. Peygamber İşaya, Eski Ahidde Tanrı bizimledir anlamına gelen bu kelimeyi, geleceğin Mesihi için kullanmış. Matta İncilinde bunun İsa olduğu yazılıdır.
Engizisyon: Eskiden hıristiyan dünyasında farklı inanç taşıyanları cezalandırmak maksadıyla kurulan mahkeme. Ateşte yananın suçlu olduğu inancına dayanan yargılama tarzına engizisyon denilir. Ortaçağda din konusunda sapık kabul edilenlerin cezalandırılması amacı ve bahanesiyle, kurulu düzeni korumak için kurulan bu yargılama yöntemi, aklın kabul edemeyeceği inancın gereği olarak ortaya çıkmıştır. Bu inanca göre, suçsuz olan, ateşte yanmayacaktır. Bir sanığın suçlu olup olmadığını anlamak için böyle bir uygulama yöntemi kullanılmıştır. Özellikle İspanyol engizisyonunun gerçekleştirdiği bu akıl ve insanlık dışı yöntemler, 18. y.y.a kadar olanca vahşetiyle sürmüştür.
Evlilik: Romalıların Diana adını verdikleri Yunan tanrıçası Artemis, evlilik düşmanıydı. Peşinde gezdirdiği perilerden biri evlenecek olursa, yasalara karşı geldiğinden ötürü onu şiddetle cezalandırırdı. Katolik hıristiyanlarda görülen din adamlarının evlenmemeleri gerektiği inancı, Artemis tapımından kalma bir gelenek sayılmaktadır. Hıristiyan Alman düşünürü Schopenhauer, bir kadınla bir erkeğin birleşmesinin çok iğrenç bir şey olduğunu, İsanın böylesine iğrenç bir ilişkinin ürünü olmamak için babasız doğmuş bulunduğunu ileri sürer.
Gregoryen: Papa Gregorius VIInin kilise reformuna uyanlar. 11. y.y.da gerçekleştiril-meye çalışılan bu reform, teokratik bir düzen kurma amacına dayanır. Bu düzen, imparatorların papalarca tahtlarından indirilebilmesini, dinde ticaretin ve özellikle kutsal eşya alım satımının yasaklanmasını, din adamlarının evlenmemelerini, kiliseyi her türlü laik bağlardan kurtarmayı, imparator ve soyluların kilise işlerine karışmamalarını öneriyordu.
Günah çıkarma: Günah çıkarmaya absolüsyon denilir. Absolüsyan, günah çıkarma ve affetme demektir. Hıristiyanlıkta günahlarını papazlara açıklayıp itiraf edenlerin papaz tarafından günahlarının bağışlanabileceğine inanılır. Günahları papazlar tarafından affedilenler, böylelikle günahlardan arınmış olurlar. Bu affetme, papazlar tarafından tanrı adına yapılmaktadır.
Haç: Hıristiyanların Hz. İsanın çarmıha gerilmiş halini temsil ettiğine inandıkları, birbirini dik olarak kesen iki doğrudan meydana gelen t harfi görünümündeki şekil; salîb ve istavroz da denilir. Haç, hıristiyanlığın simgesi kabul edilir. Haç çıkarmak: Elleriyle haç işareti yapmak, istavroz çıkarmak. Hıristiyanlıktan önce çoktanrıcı bazı dinlerde de mutluluk simgesi kabul edilen haç, hıristiyanlıkta ilkin din uğruna ölenlerin mezarlarına konulurdu. Daha sonra bütün hıristiyanların mezarlarına konulmaya başlandı. Boyunlarda kolye olarak da takılır. Duâ sırasında da belli yerlerde haç işareti yapılır: Sağ elin parmaklarıyla göğse haç biçimi çizilerek bir çeşit kutsama yapılır. El önce alna, sonra göğse, sonra sol omza ve en sonunda da sağ omza dokundurulur. Bu işaret, aynı zamanda baba-oğul-kutsal ruh teslisini/üçlemesini de simgeler. Yunan kilisesinde el önce sağ omza, sonra sol omza götürülür. Protestanlıktaysa haç çıkarılmaz. Ortodokslar her yıl 6 Ocak günü haçı suya atma töreni yaparlar. Bu tören, onlara göre İsanın Yahya peygamber tarafından Ürdün nehrindeki vaftizini simgeler. Bu dinî törende, üstünde İsanın resmi bulunan bir haç deniz, nehir, göl gibi herhangi bir suya atılır; hıristiyanlar suya atlayarak haçı bulup çıkarırlar. Haçı bulup çıkaran hıristiyan kutsanır.
Haçlı seferleri: Haçlı, haçı olan demektir. Bu anlamdan çıkarılarak müslümanlara karşı savaşa katılan hıristiyanlara ehl-i salîb, yani haçlı denilmiştir. Haçlılar: Haçlı seferlerine katılanlar anlamında kullanılır. Haçlı seferleri: Haçlıların (hıristiyanların) mukaddes kabul ettikleri yerleri (Kudüs ve civarını) müslümanlardan almak için yaptıkları savaşlara denilir. Toplam sekiz askerî-dinî sefer düzenlenmiştir. Hıristiyanlarca kutsal savaş kabul edilen bu seferler, papaların teşvik edip cenneti garanti etmesi ve doğunun zenginliklerinden pay alma tutkusunun birleşmesi ile ortaya çıktı. Giysilerinin üstüne, yeminlerinin bir simgesi olarak kumaştan bir haç dikip haçı alanlar, Kudüse hac yolculuğu yapmaya söz vermiş sayılıyorlardı. İlk haçlı seferi 1097de, sekizinci haçlı seferi de 1270 yılında yine başarısızlıkla sonuçlanmış ve haçlı seferlerinin silâhlı kısmı sona ermiştir. Günümüzde, haçlı seferleri daha çok siyasi, iktisadi alanda ve en çok da kültürel yollarla yapılmakta, önemi Kudüsden daha az olmayan müslüman beyin ve kalplere saldırılmaktadır. Televizyon, kitap, gazete vb. araçlarla evlerin işgal edilmesi için yapılan günümüzün haçlı seferleri, çoluk çocuk demeden hedeflere saldırıp ele geçirmektedir. Çağdaş Selâhaddin Eyyûbîler çıkıncaya kadar da bu seferlerin sonunun gelmeyeceği gözükmektedir.
Haham: Yahûdi din adamı. İbrânice bilgin, bilge anlamındadır. Bu yahûdi din adamlarının başlarına da hahambaşı denir.
Haramlar: Hıristiyanlıkta haram/yasak olan şeyler, Pavlusun tenzilâtlarıyla 4 tanedir. Bunlar, putlara kurban edilen şeyler, boğulmuş hayvan, kan ve zinadan ibarettir. (Bkz. Rasüllerin İşleri, 15/28-29)
Havârî: Havâri kelimesi Kuranda geçer. İncillerde, bunun yerine daha çok şâkirt (öğrenci) kelimesi kullanılır. Havârî, yardımcı demektir. Arapçaya Habeşçeden geçmiş olup aslı havâryâdır; yardımcı anlamına gelmektedir. Hz. İsanın tebliğ ettiği dine ve onun peygamberliğine iman eden, müslümanlardan olan (3/Âl-i İmrân, 52) ve Hz. İsanın tebliğ ettiği fikirleri yaymayı üstüne alan on iki kişiden her birine havâri denir. Âl-i İmrân sûresi, 52. âyetinde Hz. İsaya ve onun dinine yardımcı olmayı taahhüd edenlere bu adın verildiğini görmekteyiz. Hz. Muhammed (s.a.s.)e ilk inanan insanlar olan sahâbenin benzerleridir.
Havâriler, toplam 12 kişidirler. Bunlardan biri ihânet ederek kâfirlere Hz. İsayı ihbar
etmiştir. İsimleri şunlardır: Simun (Petrus), Andreas, Yâkub (Zebedinin oğlu -büyük-), Yuhanna (Boanerces), Filipus, Bartolomaeus, Matta, Tomas, Yâkup (Alfeusun oğlu -küçük-), Gayyur Simun, Yahuda (Taddeus), Yahuda İskaryot (Matta, 10/2-4). Bunlardan Petrus, havârilerin en büyükleri ve lideri, Yahuda İskaryot da Hz. İsaya ihanet eden ve onu ihbar edip yakalatmaya çalışan kişidir. Hıristiyan rivayetlerine göre otuz gümüş dinar karşılığında İsayı yakalattıran İskaryot, sonradan vicdan acısı çektiği ve kendisini astığı söylenir. İslâm âlimlerine göre, Hz. İsayı ihbar eden Yahuda, Hz. İsa görünümüne dönüşmüş ve Hz. İsa yerine o çarmıha gerilmiş, Hz. İsa da göğe yükseltilmiştir.
İkon: Kiliselerde bulunan dinî tasvir, yani resim ve heykeller. Özellikle ortodoks kiliselerinde bulunur. Hıristiyanlar, ikon(a)lara tapmadıklarını, sadece onlara saygı duyduklarını söylerler.
İncil(ler): Kurân-ı Kerim, Hz. İsaya vahyedilen İncilden bahseder. Bu İncil, bir tek İncildir. Bugünkü İnciller de, Hz. İsaya vahyedilen/vazedilen İncilden birçok yerde bahseder. Buna rağmen elde mevcut hiçbir İncil için, hıristiyanlar tarafından bile bu İsanın İncilidir denilemez ve ona atfedilmez; Mattaya Göre İncil, Markosa göre İncil... denilir. Kilise tarafından birbirinden hayli farklı ve birbiriyle nice çelişkileri olan dört farklı İncil yasal İncil sayılmıştır. Arapça Enâcil-i erbaa denen bu dört İncil, Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleridir. Asıl yazıldıkları nüshaları elde bulunmayan bu dört İncilin tümü, Hz. İsadan çok sonra yazılmıştır. En eski nüsha olarak yazıldıkları İbrânice ve Latinceden Yunancaya ve çok zaman sonraki tercümeleri vardır. Bu dört İncil, kendisi de o zamanlar hıristiyanlığı kabul etmemiş olan putperest imparator Konstantin tarafından 325 yılında topladığı İznik konsilinde yüzlerce İncil yazması arasından 2048 kişilik üyenin sadece 318inin kararı ve imparatorun tercih ve yönlendirmesiyle seçilmiş, özellikle tevhid içerikli İnciller başta olmak üzere diğer tüm İnciller sahte kabul edilerek yakılmış ve yaktırılmıştır.
Kardinal: Yüksek rütbeli katolik râhibi.
Karnaval: Kötü ruhları kaçırmak için korkunç maskeler takma töreni. Hıristiyanların büyük perhizinden önce yapıldığı için, İtalyanca et kaldırmak anlamına gelen carnelevare kelimesinden türetilmiştir. Kaynağı hıristiyanlıktan çok öncedir. Güneş ışınlarının bir süre gökte hapsedildikten sonra yeniden özgür bırakıldıkları inancıyla ilgilidir. Karnavalda kullanılan hayvan maskeleri, aynı zamanda, hayvanlara tapanlardan hıristiyanlığa geçmiş bir putperest geleneğidir.
Katedral: Bir şehrin büyük kilisesi, piskoposluk kilisesi.
Katolik: Roma kilisesi, katolik mezhebinden olan hıristiyan demektir. Katoliklik, Roma kilisesine bağlı hıristiyan mezhebine denilir.
Keşiş: Dünyayla ilişkisini kesip manastırda yaşayan hıristiyan din adamı. Keşişler evlenmezler, dünyadan el etek çekip bir inziva hayatı sürdürdüklerinden ötürü münzevîdirler. İlk keşişler, Mısırda azizliğe/ermişliğe ulaşmak için çöle çekilir, bir çeşit çileci hayatı sürerlerdi. Manastırlar, bu bireysel çile çekmeyi bir disipline sokmak amacıyla kurulmuştur. Hıristiyanlıkta çilecilik, Hz. Âdemin suçundan ötürü soyaçekim yoluyla aşağılanmış insanın kendini cezalan-dırmasını dile getirir.
Kilise: Yunanca topluluk anlamına gelen ekklesia deyiminden türetilmiştir. Hıristiyan mâbedi/ibâdethanesine, hıristiyanların ibâdet ettiği binaya kilise denilir. Ayrıca, hıristiyan mezhebi için kullanılır: Katolik kilisesi, ortodoks kilisesi şeklinde. Kilise, ilkin hıristiyan toplulukları anlamında kullanılmıştı. İlk hıristiyanların bugünkü anlamda kilise binaları yoktu. İlk dönem hıristiyanlığında kilise yapısı olmadığı gibi, din adamları statüsü ve ruhban sınıfı da yoktu. İkinci y.y. dan sonra kiliseler görülmeye başlamıştır. İlk kiliselerin din adamları, kilisenin bakımı ve temizliğiyle görevli kilise hizmetçileriydi. Sonradan büyük statü kazanan din adamlarına, piskopos denilmeye başlandı ve bunlar kilisenin başına geçtiler. Birçok kilisenin piskoposları birleşince evrensel kilise kurulmuş oldu ve bunun başına geçen piskopos papa adını aldı. Katolik kavramı da evrensel kilise anlamındadır.
Kitab-ı Mukaddes: Ahd-i Atîk ve Ahd-i Cedîdden meydana gelen kitapların bütününe denir. Kitab-ı Mukaddes, tahrif edilmiş şekilleriyle Tevrat, Zebur ve İnciller yanında, bazı peygamberlere atfedilen kitaplar, Pavlusun 15 ayrı mektup ve kitabından oluşmuş kitaplar kolleksiyonudur.
Konsil: Hıristiyan ruhanîler ve râhipler meclisi. Özellikle katolik kilisesi dogmaları ve kilise disiplinini düzenleyen kurallar 2. y.y. dan itibaren toplanmaya başlanan bu konsillerce tespit edilmiştir. 1869 yılına kadar değişik aralıklarla toplanan konsillerin sayısı yirmidir. Hıristiyanların temel inançları bu konsillerde kararlaştırılmıştır. 325 yılında toplanan İznik konsili, Pavlusun görüşünün temeli olan İsanın tanrılığını kabul etti. Bu görüşe muhâlif olan İncilleri ve başka kitapları nerede olursa olsun toplatıp yakmayı kararlaştırdı. Bu kararın alınmasında henüz hıristiyanlığı kabul etmemiş olan putperest kral Konstantinin büyük etkisi oldu; bu kararla hıristiyanlığı putperestliğe yaklaştırmış oldu. Yine, bu konsilde alınan kararların aksini savunanları konsil, lânetlemekte ve aforoz etmektedir. 2048 Din adamının katıldığı bu konsilde bu kararı alan din adamlarının sayısı sadece 318 idi. 1720 farklı görüşün iddiaları geçersiz kabul edildi. Daha sonra İnciller de konsil tarafından değerlendirildi; Önemli bir kısmı teslisi değil de tevhidi savunan yüzlerce İncilin içinden 4 İncil (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri) resmen kabul edilen İnciller oldu. Bunun dışındaki kitaplar için, nerede olursa olsun toplattırılıp yatırıldı.
Kral salonu: Yahova şahitlerinin kilise yerine oluşturdukları toplantı ve ibadet salonu.
Kutsal Perşembe: Hıristiyanlar, 13 nisan Perşembe gününü kutsal Perşembe olarak nitelerler. Çünkü Hz. İsa, son akşam yemeğini o gün yemiştir. Ayrıca, her yıl nisan ayının 14. günü akşamı toplanıp topluca yemek yemek, eski bir İbrânî geleneğidir.
Kutsal kabir: Kudüste bulunan Hz. İsaya ait olduğuna inanılan mezar. Hıristiyanlarca, Yusuf tarafından gömülen ve sonradan ermiş Helena tarafından bulunan bu mezar kutsaldır. Kurana göre, Hz. İsanın çarmıha gerilmediği ve öldürülmediği (4/Nisâ, 157) için bu mezar kesinlikle Hz. İsaya ait olamaz.
Kutsal Cumartesi: Katolik hıristiyanlar, paskalya arefesinde kutsal haftanın son günü olan Cumartesiyi kutsal Cumartesi sayarlar.
Luka: Hıristiyanlarca kabul edilen 4 İncilden biri ve bu İncili yazan kişi. Hıristiyan kaynaklarına göre de havâri olmayan Lukanın asıl mesleği hekimlikti. Yunan asıllı veya Pavlusa yardımcı olan yahudi asıllı Antakyalı bir doktor olduğu rivâyetleri vardır. Aynı zamanda Yeni Ahiddeki kitaplardan biri olan Rasüllerin İşleri itabının yazarı olarak da bilinmektedir. Luka İncilinin aslı, büyük bir ihtimalle İbrânice veya bazılarına göre Latincedir. Eldeki en eski nüsha ise Yunanca tercümesidir. Bazı hıristiyanlar aslının da Yunanca yazıldığını söylemektedir. Lukanın bu İncili Yunanlılar için yazdığı anlaşılmaktadır. Luka İncilinde tarih yanlışlıkları ve maddî hatalar oldukça fazladır.
Manastır: Râhip veya râhibelerin, dünyadan el etek çekip ruhban hayatı içinde birlikte yaşadıkları, ekseriya yerleşme merkezlerinden uzak bina.
Markos: Yasal dört İncilden biri ve bu İncilin yazarı. Hıristiyan kaynaklarına göre de Markos havâri değildir. Yeni Ahidde ikinci sırada yer alan bu İncilin yazarının asıl adı Yuhannadır; Markos onun lakabıdır.
Matta: Yasal dört İncilden biri ve bu İncilin yazarı. Hıristiyan kaynaklara göre Filistinli bir yahudi ailenin oğlu olan Mattanın ikinci adı Levidir. Kendisi gümrük memuru olarak görev yaparken Hz. İsa ile tanışarak ona tâbi olmuştur. Yani hıristiyan kaynaklarına göre Havâri sayılır. Fakat bazı araştırmacılar, halen elde mevcut olan Matta İncilinin yazarının Havâri Matta olmadığını, bu İncili aslında ismi meçhul Filistinli bir yahudinin yazdığını ileri sürmekte ve deliller ileri sürmektedirler. Gerçekten bu İncil, yahudi hukukuna çok saygılıdır. Ayrıca, bu İncilin yazarı, İncilini yazarken Havâri olmayan Markostan geniş çapta istifade etmiştir. Havâri birinin havâri olmayandan büyük çapta istifade etmesi pek gerçekçi değildir. Matta İncilinin İbrânice asıl nüshası ortadan kaybolmuş, elde en eski nüsha olarak Yunanca tercümesi vardır, ancak bunu kimin tercüme ettiği belli değildir. Bu tercümenin doğruluğunu anlayabilmek için asıl nüsha ile karşılaştırılması gerekir ama ne ortada asıl nüsha vardır, ne de tercümeyi yapanın ismi.
Mesih: Üzerine kutsal sayılan yağ sürülmüş demek olan Mesih, Hz. İsanın lakabıdır. Kurân-ı Kerimde Hz. İsa için, onun ismi yerine de kullanılmıştır.
Misyoner: Misyon, bir şahıs veya heyete verilen özel görev demektir. Misyoner: Kendini bir fikrin yayılmasına adayan kimse demektir. Misyoner kelimesi daha çok hıristiyanlar için, hıristiyanlığı yaymayı görev edinmiş kimse demektir. Misyonerlik, hıristiyanlığı yayma yönündeki sistemli bir faaliyet ve teşkilattır. Misyonerlerin yaptığı işe de misyonerlik denilir.
Nasârâ: Nasrânî kelimesinin çoğuludur. Nasrânî, hıristiyan; nasârâ da, hıristiyanlar demektir. Hıristiyanlık için de nasrâniyye kelimesi kullanılır.
Nasrânî: Nasrâni ve Nasârâ kelimesinin anlamı ve hıristiyanlar için kullanılması konusunda iki değerlendirme yapılır: 1- Kelime, Nâsıra veya Nasran adlı köyden olanlar anlamındadır ki, Hz. İsa ve havârileri bu köye nispet edilirler. 2- Yardım ve destek anlamındaki nusret veya nasr kökünden yardım edenler, yardımcılar anlamındaki ensâr kelimesine nispet edilmiştir. Âl-i İmrân sûresi 52. âyetinde Hz. İsanın yardım talebine havârilerin olumlu cevap vermeleri sebebiyle havâriler için ensâr kelimesi kullanılır. Bu deyimden yola çıkılarak havârilere ve tüm hıristiyanlara yardım edenler anlamında nasârâ denmiştir.
Noel, Noel Baba: Noel, hıristiyanların Hz. İsanın doğduğu geceyi kutlamak için yaptıkları bayramdır. Noel ağacı: Hıristiyanların noel için kesip süsledikleri çam. Noel Baba: Hıristiyanların noel gecesi hediye getirdiğine inandıkları, inanmasalar da çocuklarını kandırdıkları mitolojik ve hayâlî kişidir. Hıristiyanlarca Hz. İsanın, Aralık ayının 25inde doğduğu kabul edilir ve her yıl bu günde noel kutlanır. Eskiden Ocak ayının 6. günü kutlanırdı. Hz. İsanın hangi yıl doğduğu da hayli tartışmalıdır. Örneğin, Matta İnciline göre, bugün İsanın doğum yılı olarak kabul edilen yıldan, yani milattan en az dört yıl önce, Luka İnciline göre, milat diye kabul edilen yıldan 6 yıl sonra doğmuştur.
Ermeni mitolojisinde yeni yıl tanrısının adı Amanordur. Paganlık/putperestlik zamanlarında avlanan hayvanlar, Amanorun onuruna çam ağaçlarına asılırdı. Noel günü çam ağacına çeşitli şeyler asılarak yapılan tören, hıristiyanlığa bu pagan geleneğinden geçmiştir. Ayrıca, ağaçlara tapmanın yaygın olduğu bölgelerde çam ağacına da tapılmıştır. Antik çağın ünlü Yunan ve Roma mitolojileri, ağaç tanrılarla doludur. Ağaçlar, Yunanlılarla Romalılarda tanrıların barınakları sayılıyor ve ağaçların bir ruhu olduğuna inanılıyordu.
Ortodoks: Hıristiyanlığın üç büyük mezhebinden biri. Öteki iki mezhep katoliklik ve protestanlıktır. 1054 yılında Romadan ayrılan ve onu tanımayan Bizansla ona bağlı olan doğu kiliseleri ortodoksturlar. Bu anlayış, 9. y.y. dan sonra Slavlar arasında yayılmıştır. Ruslar, Bulgarlar, Sırplar bu mezheptendirler. Ortodoksluk inancına göre yeryüzünde bulunan her kilise bağımsızdır. Ortodoks baş patriği sadece bu bağımsız kiliseler birliğinin başkanıdır. Bu mezhebin kuramsal inançlarının başında babanın yaratılmadığı, oğulun yaratıldığı ve baba-oğul-ruhul-kudüs üçlemesindeki öz birliği gelir. İsanın ilâhî/tanrısal ve insanî nitelikleri birbirinden ayrılamaz. Ruhul Kudüsün, sadece Babadan doğduğuna inanan Katoliklerin tersine; hem baba ve hem oğuldan doğduğunu kabul eden mezheptir. Kiliselere ikonalar, yani kutsal resim ve heykeller konulmasını savunurlar ve kiliselerini bunlarla doldururlar.
Papa: Katolik kilisesinin en büyük ruhanî reisi, Roma piskoposu. Papalık: Papa yönetimi, papanın başında bulunduğu devlet, İtalya topraklarında bulunmasına rağmen, ayrı devlet kabul edilen dünyanın en küçük devleti Vatikan, papa tarafından yönetilen teokratik bir papalıktır.
Papaz: Hıristiyan ruhanî reisi, din adamı, râhip, keşiş.
Paskalya: Hıristiyanların Hz. İsanın dirildiğine inandıkları gün yaptıkları bayram. Her yıl Mart ayının 14. gününü izleyen Pazar günü, hıristiyanlara göre Hz. İsanın dirildiği gündür. Bugün, İsanın yeniden yaşama geçtiğine inanılır ve büyük bayram yapılır. İlkbahara doğru kutlanan bu bayram, her yıl sonbaharda ölüp ilkbaharda dirilen Sümerlerin Temmuz, Eski Anadolunun Attis ve Agdistis, Yunanlıların Adonis inançlarından gelmedir. Bu bayram da hıristiyanlığın putperestlere verdiği tâvizlerden biridir. Yahûdi geleneğiyle de irtibat kurulabilir. Şöyle ki, Yahûdiler de her yıl, aynı adla, dinsel gök ayının ki bu, dinî takvimlerinin birinci ayıdır- 14. gününde Mısırdan çıkışlarını kutlamak için bayram yaparlar. Hıristiyanlar, paskalyayı baş bayram saymışlar ve bir çeşit bayramlar takviminin temeli olarak tespit etmişlerdir. Katolik takviminde bayram günleri her yıl aynı güne düşmediğinden bütün katolik bayramları paskalyaya göre hesaplanır. Paskalya çöreği: Paskalya günü yapılan bir cins tatlı çörek. Paskalya yumurtası: Paskalya günü hıristiyanların kırmızıya boyadıkları haşlanmış yumurta.
Patrik: Ortodoks kiliselerinin başkanlarına patrik denir. Bazı doğu kiliselerinde ve ortodokslarda en büyük ruhanî reis demektir. Patriğin kaldığı yere, makamına patrikhane denir.
Pavlus (Paulus, Paul, Saint Paul Sen Pol-): Milâdî 5-67 yıllarında yaşayan yahudi asıllı, hıristiyanlığı aslî ve tehvid çizgisinden çıkarıp, teslis gibi temel dogmaları oluşturmuş, kiliseler kurmuş ve hıristiyanlığı teşkilâtlandırmış kişidir. Bugünkü muharref hıristiyanlık onun ürünüdür. Pavlus, Hz. Musanın yasa ve yasaklarını yürürlükten kaldırmış ve yeni bir anlayış geliştirmiştir. Mektupları, Kitab-ı Mukaddesten sayılmış, İnciller seviyesinde görülmüştür. Tevhid yerine teslisi, Hz. İsanın peygamber değil; tanrının oğlu ve tanrı olduğunu hıristiyanlara kabul ettirmiştir. İlk günah, aslî günah anlayışını da o icat etmiştir. Buna göre, ilk günah, Hz. Âdemin suçuyla başlamış ve bütün soyuna bulaşmıştır. Her doğan insan, babası Ademin günahının mirasından dolayı günahkâr olarak doğar. Tanrı, kendi niteliğine sahip olan oğlu İsayı insanları bu suçtan, yani aslî günahtan kurtarmak için yeryüzüne göndermiştir. Kıyamet gününde de insanları diriltmek ve ilâhî bağışa kavuşturmak için yeryüzüne yeniden inecektir, ruh da bu yüzden ölümsüzdür. Bu Pavlos dogmalarının hiçbiri yahudilikte de, Hz. Musa şeriatında da yoktur (Tabii ki, Hz. İsanın tebliğ ettiği dinde de bulunmamaktadır). Bu açıdan, Pavlusun öğretileri, hıristiyan dogmalarıyla birlikte yahudi şeriatının da yürürlükte bulunduğunu savunan Petrusculuka karşı, yepyeni bir hıristiyanlık anlayışıdır. Bugünkü hıristiyanlık, hemen tümüyle Pavlusun temel itikad ve hükümlerini belirlediği, Pavlusun merkezde olduğu bir dindir.
Paulcanienler: Paul de Samosate taraftarları, şimdi bağlıları kalmayan muvahhid hıristiyan gruplarından biri.
Petrus: Hz. İsanın baş havârisidir. Matta İncilinde yazıldığına göre Hz. İsa, ona, Petrus un kelime anlamı olan taş anlamında: Sen Petrussun, ben kilisemi senin üstüne kuracağım (Matta, 16/18) demiştir. Bununla beraber Hz. İsanın tutuklanması sırasında peygamberini terkettiği ve onu inkâr ettiği de bilinir. Ne var ki daha sonra hıristiyanlığı yaymaya çalışmış, dine ilk katılan çoktanrıcılar onun tarafından vaftiz edilmiştir. Pavlusla karşılaşmış ve onunla anlaşamamıştır. Bu anlaşmazlık, Pavlusun Galatyalılara Mektubunda açıklanır.
Piskopos: Yunanca bir kelime olup, kelime anlamı gözeten demektir. Başpapaz, bir piskoposluk bölgesinde başpiskopostan sonra gelen papaz, metropolit anlamında kullanılır. Dinsel bir bölge olan piskoposluğu yöneten en üst rütbedeki papaza piskopos denir. Katolik kilisesinin başkanı olan papa, bir piskoposlar piskoposudur.
Protestanlık: Katoliklikten ayrılma reformcu hıristiyan mezheplerine verilen ad. Protestan: Reformist hıristiyan mezhebinden olan, reform taraftarı. 16. y.y. da Roma kilisesini protesto eden Alman papaz Martin Lutherin reformuyla oluşan bir mezheptir. Protestan kiliseleri bağımsız ve ulusaldır; katolik kiliseleri gibi bir papa otoritesine bağlı ve uluslararası nitelikli değildir. Protestanlara göre ilâhî bağış karşılıksızdır ve o yüzden günah çıkarmak mecburi değildir. En üst hakem ve yetkili olarak Kitab-ı Mukaddes kabul edilmeli ve bir hıristiyan, sorularının karşılığını papadan değil; ondan öğrenmelidir. Papazlar evlenebilirler. Cehennem diye bir yer yoktur; sadece Tanrının bağışını elde eden hıristiyanlar için ölüm ötesinde mutlu bir hayat vardır. Bununla birlikte çeşitli protestan kiliseleri arasında görüş ayrılıkları da hayli fazladır. Almanya ve İskandinav ülkelerinde Lutherci, Fransa ve İsviçrede Calvinci, İngilterede Anglikan, İskoçyada Presbiteryen kiliseler protestandır.
Râhip: Hıristiyan din adamı. Kadın din adamlarına da râhibe denir. Papaz deyimiyle eş anlamda kullanılan bu deyim, genel olarak İslâm dışındaki diğer din adamları için de kullanılmıştır. Ama daha çok manastırda oturan hıristiyan din adamlarına râhip, oralarda yaşayan keşiş kadınlara da râhibe denilir.
Ruhbanlık: Râhiplik, papazlık, keşişlik. Râhiplerin hayat tarzı, manastır yaşayışı. Ruhbanlıkla ilgili Kuranda şöyle buyrulur: Sonra bunların izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik Meryem oğlu İsayı da arkalarından gönderdik, ona İncili verdik ve ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu Biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızâsını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır. (57/Hadîd, 27) Ruhbanlık, hıristiyanların ihdas ettiği bir yaşayış ve anlayış tarzıdır. Rivâyetlere göre Hz. İsadan sonra muvahhid hıristiyanlar, yani müminler inkârcı zorbalarca yok edilmeye çalışılmış, girişilen üç savaşta müminler ağır kayıplar vermişler, sağ kalan iman ehli, kendilerinin de ölümü halinde dine dâvet edecek kimsenin kalmayacağı gerekçesiyle savaş yapmama kararı almış, sadece ibadetle meşgul olmaya başlamışlar. İşte bu suretle fitneden kaçarak, dinlerinde ihlâs ve samimiyet gösteren bu insanlar dünyanın bütün zevklerinden, fazla yiyip içmekten ve evlenmekten vazgeçmişler, dağlar, mağaralar, oyuklar ve hücrelerde ibadetle meşgul olmuşlardır. Ama birçoğu bu râhib hayatına riayet etmeyerek, Hz. İsanın tevhid dinini bırakıp teslis akidesini ortaya attılar veya hükümdarlarının dinine girdiler. Hz. İsanın tevhid yolundan ayrılan bu hıristiyanlar, Hz. Muhammed (s.a.s.)i de kabul etmediler sapıklıklarına devam ettiler.
Reformasyon: Hıristiyanlıkta her çeşit yenileşmeler ve özellikle protestan hareketi. Geniş anlamda her çeşit dinî yenileştirmeleri içine alan reform, özellikle 16. y.y. da gerçekleşen protestan reformu, bu deyimle dile getirilir.
Rûhul-Kudüs: Hz. İsaya üflenen ilâhî ruh. Hıristiyanların inancına göre ruhul kudüs (kutsal ruh) insan yüzlü bir devdir, bütün nesnelerin başlangıcından beri sular üstünde kımıldayan, tûfandan sonra toprağı kurutan odur. Baba-oğul-rûhulkudüs, İsanın vücudunda toplanmış üç ilâhî kişidir. Tümü ilksiz ve sonsuzdur ve birbirlerine üstünlükleri yoktur. Bu, onların iddiasına göre tevhidde teslis, ya da teslisde tevhiddir (üçlükte teklik veya teklikte üçlük).
Sinoptik İnciller: Matta, Markos ve Luka İncilleri, birbirlerine çok benzediğinden ve aynı terimlerle yazıldıklarından sinoptikler denilir. Yuhanna İncili ise, hem konuları ve hem üslûbu/anlatım biçimi yönüyle diğerlerinden ayrılır. Örneğin, sinoptik İncillerde Hz. İsanın, dini bir yıl süreyle tebliğ ettiği anlatılırken; Yuhanna İncilinde bu süre üç yıldır. İlk üç İncilde gösterilen dâvet ve tebliğ yerleri ile Yuhannada gösterilen yerler de birbirinden çok farklıdır. Bununla beraber sinoptik İncillerin arasında da çok önemli oranda ve büyük sayıda farklılıklar ve çelişkiler vardır.
Süryâni: Suriye ve Türkiyenin güney doğusunda yaşayan Sâmi ırktan bir hıristiyan topluluğu.
Tahrif: Tahrif, aslında bir kelimedeki harflerin yerini değiştirerek manayı bozma demektir. Terim olarak kullanılışı ise, bir metni, ilâve ve çıkarmalarla farklı manaya gelecek şekle sokma demektir. Kutsal kitabı olduğu gibi, dini bozmaya ve değiştirmeye de tahrif denilir.
Tecessüd: Arapça bir kelimedir. Vücutlanma, bedene girme, insan vücuduna dönüşme demektir. Hıristiyanlığa göre Tanrı, insanın aslî günahını bağışlamak için İsada tecessüd ederek insan şeklinde dünyaya gelmiştir.
Tekfir (Keffâret, Fidye Redemption): Hıristiyanlığın esaslarından biri de, Tanrının bütün insanların günahlarına keffâret olmak üzere, onların affı için insan şekline girip yaşadıktan sonra ıstırap çekerek ölmesi, yani tekfir/keffâret, fidye inancıdır. Bu inancın, üç temel uzantısı vardır: Hz. İsanın tanrılığı, bütün insanlığın günahkâr olduğu ve insanlığın affı için fidye (kurban) anlayışı.
Teslis: Arapça üç demek olan selâse kelimesinden türetilmiştir. Üçleme, üçe çıkarma demektir. Hıristiyanlıkta Tanrının üç unsurun birleşimi olduğuna inanma haline denir. Üç tanrılık gücün tek tanrıda birleşmesi demek olan teslis, baba (tanrı) oğlu (İsa) rûhul kudüsü hıristiyanlar, tanrının üç ayrı görünümü sayarlar ve üçlükte tekliğe inanırlar; yani Tanrı hem tektir, hem de üç. Bu yüzden hıristiyanlara ehl-i teslis de denir. Kurân-ı Kerim, teslisin açık bir küfür olduğunu ve teslisi kabul edenlerin kâfir olduğunu (5/Mâide, 73) vurgulayarak, bundan vazgeçilip Allaha yalan uydurulmamasını ve Hz. İsaya iftira atılmamasını (4/Nisâ, 171-172) emreder.
Uknum-akanim: Uknum, Arapça unsur, esas, temel demektir. Akanim de onun çoğuludur. Akanim-i selâse: üç uknum, yani teslisin üç temel unsuru demektir ki, bunlar baba-oğul-ruhul kudüstür.
Vaftiz: Yunancadan geçmiştir. Hıristiyanların küçük çocuklara ve dinlerine girenlere uyguladıkları suya sokma veya su serpme töreni demektir. Hıristiyanlara göre, doğuştan, babası Âdemin suçuna ortak olarak dünyaya gelen insan, ancak kutsal kabul edilen kilisedeki su ile yıkanarak günahlarından arınabilir. Yoksa hıristiyan kabul edilemeyeceği gibi, günahlarından da arınmamış olur ve cehennemi hak eder.
Yahuda: Hz. İsayı yakalatan havâri. İsanın on iki havârisinden biridir. İskaryot da denilir. Otuz gümüş dinar karşılığında İsayı ihbar ederek yakalattırmıştır. Sonradan vicdan azabı çektiği ve kendini astığı da rivâyet edilir.
Yahova: Kitab-ı Mukaddesin ilk bölümü olan Ahd-i Atikde Tanrı için kullanılan bir lafızdır. Yahudilerin kendi Tanrılarına verdikleri addır. Yehova veya Yahve biçiminde de yazılıp söylenir. Elohim lafzı da yine benzer şekilde kullanılır. Yalnız Yahova, yahudi ırkının özel tanrısı olup, başkalarının tanrısı değildir.
Yahova şâhitleri: Yahova/Yahve (Tanrı)nın şâhitleri anlamında olan bu tâbir, hıristiyanlığı kendilerine göre yorumlayan, merkezî, otoriter bir teşkilâta bağlı misyoner grubunun kendilerine verdikleri addır. Yahova şâhitleri, yılbaşında Noel Baba adına yapılan âdetleri kabul etmezler. Yeryüzünü ebedî kabul ederler ve bu anlamda bir kıyamete de inanmazlar. Gayelerini dünya üzerinde gerçekleştirmek dâvâsıyla çok çeşitli dernekler, örgütler kurmuşlar, bu maksatla dergiler, kitaplar, broşürler yayımlamışlar, her çeşit araç ve propaganda yoluyla evden eve dolaşarak faâliyetlerini sürdürmüşlerdir ve hâlâ da bu çalışmalarına devam etmektedirler. Her ülkede, askerliğe karşı çıkarlar. Savaşlara, kan vermeye ve kan nakline karşıdırlar, barışçı ve iyiliksever portre çizmeye çalışırlar.
Yuhanna: Yeni Ahidi oluşturan dört İncilden biri ve bu İncilin yazarının adıdır. Mesleği balıkçılık olan Yuhanna, havârilerden biridir. Ancak, bazı hıristiyan araştırıcılar, İncil yazarı Yuhannanın, havâri Yuhannadan farklı kişi olduğunu, eldeki Yuhanna İncilindeki ifadelerden delillendirerek belirtirler. Gerçekten Yuhanna İncili, Yunan felsefesini çok iyi bilen biri tarafından yazılmış olmalıdır. Yuhanna İncili, diğer üç İncilden çok farklı kaleme alınmıştır.
Diğer üç İncile, ortak konuları ve benzer üslûpları sebebi ile sinoptik İnciller denilir. Esas gayesi bakımından da diğer İncillerden hayli farklı olan Yuhanna İncilinin asıl amacı teolojiktir. Onda Hz. İsa, Nâsıralı bir peygamber olarak karşımıza çıkmaz; insan şekline girmiş bir ilâh olarak takdim edilir.
Yusuf: Hıristiyanlara göre, Hz. Meryemin nişanlısı ve bazı mezheplere göre kocasıdır. İsanın babası sayılır ve Kitab-ı Mukaddeslerin soy kütüğüne göre, isanın atalarından biri ve ilkidir. Hem Bâkire Meryem anlayışı, hem de Meryemin nişanlısı, hatta kocası ve Hz. İsa nın babası kabul edilmesi, tüm hıristiyanlar için olduğu gibi, elimizdeki İncillerin de büyük çelişkilerinden biridir. Hıristiyanlara göre ilk aziz (ermiş, evliya) sayılır. Peygamber Dâvudun soyundan olduğuna inanılır. Marangoz olduğundan ötürü marangozların, dülgerlerin duayeni/piri ve koruyucusu kabul edilir.
Not: Allaha Tanrı denilmesinin doğru olmadığı anlayışıyla daha önceki konularda görüldüğü gibi Allah lafzı yerine Tanrı kelimesi kullanılmamıştır. Bununla beraber, başkalarının yanlış ilâh anlayışı ile tevhide ters düşen özellikler atfettikleri tanrılarına Allah demek de büyük yanlış olur. Hıristiyanlıkla ilgili bu bölümdeki ifadelerde fark edileceği gibi, bizim Allah inancı ve anlayışımızla kesinlikle bağdaşmayan hıristiyanların farklı bir tanrı anlayışını anlatırken, Allah lafzı yerine Tanrı kelimesini kullanmanın daha doğru olduğu anlayışıyla bu kelimeyi kullandım. Allah, İhlâs sûresinde özetlendiği ve Kuranın nice âyetlerinde belirtildiği gibi tekdir, birdir; doğmamış ve doğurmamış, evlat edinmemiştir. Sözgelimi, Tanrının İsa şeklinde tecessüdü, yani Tanrının İsa bedenine girip insan şeklinde belirmesi ifadesini, hâşâ Allah lafzıyla kullanmanın çirkin bir yanlış olacağını düşündüğümden, İslâmın dışındaki tapınılan varlıklara veya Kurandaki Allah vasıflarına ters mâbudlara Tanrı denilmesinin tenzih için zarûret olduğunu düşünüyor ve bunu tavsiye ediyorum. Tanrı, Arapçadaki ilâh karşılığıdır. Kendisine inanılıp tapınılan sahte/uydurma mâbudlara ilâh/tanrı denir; ama müslümanlara göre Allahtan başka ilâh/tanrı yoktur. Hıristiyanların tanımladığı ve vasıflandırdığı Tanrı ve Tanrıların, Allah diye isimlendirilmesi doğru olmaz.
1- İslâmiyet ve Hıristiyanlık (Bir Mukayese), s. 13-23
H harfi
- el-HÂDÎ
- el-HAKÎM
- el-HİCR SÛRESİ
- HABER
- HABER-İ MEŞHÛR
- HABERLERİN TETKİKİ
- HABEŞİSTAN HİCRETİ
- HÂBİL (VE KÂBİL)
- HABÎS
- HABLULLAH
- HACAMAT (HİCAMAT)
- HACB
- HÂCER
- HACİZ, HACZ
- HAÇ (SALİB)
- HAÇLI SEFERLERİ
- HAD, HADLER
- HADÂNE BÂBI
- HADLER BAHSİ
- Hudud:
- HADÎS
- HÂDİS
- HAFAZA MELEKLERİ
- HAFİ
- HÂFIZ
- HAFSA BİNTİ ÖMER İBN el-HATTAB (r.a)
- HAK, HAKLAR
- HAKEM BABI
- HÂKİMİYET
- HAKK