İsa Allah'ın Oğludur' Dediler:
Yahudiler, Uzeyir Allahın oğludur dediler! Hıristiyanlar da, Mesih (İsa) Allahın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) önceden kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin. Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar! (9/Tevbe, 30) Beydavînin de belirttiği gibi, hıristiyanlar bunu, Hz. İsanın babasız dünyaya gelmesini imkânsız gördükleri için veya Hz. İsanın anadan doğma körü, alacalıyı iyileştirmesini, ölüleri diriltmesini insan olarak imkân dışı gördükleri için söylediler. Halbuki her peygamber, Allahın yaratması ve izniyle mûcizeler göstermiştir. Hz. İsanın durumu da, peygamberliğini isbat eden mûcizeden başka bir şey değildir.
Hz. İsanın, kendinden sonra Allaha şirk koşulması konusunda, hiçbir suçu yoktur. O, tevhid dinini insanlara tebliğ etmiş, kendisinin de Allahın kulu ve peygamberi olduğundan başka bir iddiada bulunmamıştır. Kuran, Hz. İsayı ve onun tebliğ ettiği dini temize çıkarır ve onun adına yalan ve iftira atıp dinde çirkin aşırılıklara gidenlerin maskesini düşürür: Hiçbir beşerin, Allahın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allahı bırakıp da (gelin) bana kul olun demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle der:) Okumakta ve öğrenmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olun. Ve size melekleri ve peygamberleri ilâhlar/tanrılar edinin diye de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra, hiç size kâfirliği emreder mi? (3/Âl-i İmrân, 79-80) Âyet-i kerimeden net olarak anlaşılmaktadır ki Hz. İsâ, insanları İslâma davet etmiş, onları müslüman olmaya çağırmış; teslise, yani şirk ve küfre kesinlikle müsaade etmemiştir.
Hıristiyanlar Teslisi (Üçlü İlâh Anlayışını) Kabul Etmekle Kâfir Oldular: Bilindiği gibi, muharref hıristiyanlık inancında Baba, Oğul, Rûhul-Kudüsten oluşan teslis inancı başlıca akide esasıdır. Şimdiki tüm hıristiyanlara göre, teslisi kabul etmeyenler hıristiyan sayılmazlar. Halbuki teslis, açık bir küfürdür; buna inanan kimse kâfir ve müşrik olur: Ey ehl-i kitab! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, hak/gerçek olandan başkasını söylemeyin. Mesih, ancak Meryemin oğlu İsadır, (o) Allahın rasûlüdür; Meryeme ulaştırdığı (kün=ol) kelimesi (nin eseri)dir. Allah tarafından (gelen) bir ruhtur. Artık Allaha ve peygamberlerine iman edin de (İlâh) üçtür demeyin. Kendiniz için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. Vekil olarak Allah yeter. Ne Mesih ve ne de Allaha yakın melekler, Allahın kulu olmaktan çekinirler. Ona kulluktan çekinip büyüklenen kimselerin hepsini (Allah) yakında huzuruna toplayacaktır. (4/Nisâ, 171-172)
Hıristiyanlar, bir türlü Allahın birliği (tevhid) inancına gelememiş, Allah ile peygamberin birbirinden farkını anlayamamışlardır. Hz. Mûsâ ve Hz. İsa, ehl-i kitaba tevhid inancını (İslâmı) getirdiği halde, sonradan sapan bu toplumlar Hâtemül-enbiyânın sağlam ve
aydınlatıcı açıklamalarına rağmen, çoğu tevhidi kabul etmemişlerdir. Hıristiyanlar: baba, oğul ve rûhul-kudüsten ibaret olmak üzere Allah üçtür, yahut, Allah üç unsurdan meydana gelmiştir, bunların üçü de birbirinin aynıdır, her biri tam ilâhtır ve üçü birden bir tek tanrıdır diyerek saçmalamışlardır. Yukarıdaki âyetler, onları, gerçek Allah inancı üzerinde aydınlatmak üzere gelmiştir. Âyette Hz. İsa için Allahtan bir ruh ve Allahın kelimesi denilmiştir. Âl-i İmrân sûresinin 45-47. âyetlerinde ikinci vasıf açıklanmış, bundan maksadın Allahın kün=ol demesinden ibaret bulunduğu, Hz. İsanın mûcizevî bir şekilde yaratıldığı beyan edilmiştir. Meryem sûresinin 17. âyetinden itibaren de birinci vasıf açıklanmış, Rûhun, Cebrâil olduğuna işaret edilmiştir.
Andolsun Allah üçün üçüncüsüdür (üç tanrının biridir) diyenler kâfir olmuştur. Halbuki bir tek ilâhtan başka hiçbir tanrı yoktur. Eğer diyegeldikleri (bu sözden) vazgeçmezlerse
içlerinden o kâfir olanlara çok acıklı bir azap vardır. (5/Mâide, 73) Yüce Allah, bu âyetlerde teslise inananların kâfir olduklarını açıkça beyan etmiştir. Kâfirler ve müşrikler de cennete kesinlikle giremezler. Teslisi kabul etmeyenleri hıristiyan saymayan bugünkü hıristiyanların cennete gideceğini ileri süren bazı profesörler ve onların tilmizleri büyük bir yanılgının içindedirler; Allahın cenneti haram kıldığı müşrik ve kâfirlere cenneti ikram etmek, kimsenin cüret edebileceği bir şey olmamalıdır.
Hz. İsayı ve Annesi Meryemi İlâh Edindiler: Hıristiyan mezhepleri ve grupları arasında, Hz. Meryemi tanrı olarak kabul edenler de vardır. Hz. İsayı tanrı kabul edenler, Hz. Meryemi de tanrının annesi kabul etmekle onu da tanrı derecesine yükseltmiş oldular. Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara: beni ve anamı, Allahtan başka iki ilâh/tanrı edinin diye sen mi dedin? diye buyurduğu zaman o, şöyle dedi: Hâşâ! Seni tenzih ederim, Sen yücesin; Hakkım olmayan, benim için gerçek olmayan bir şeyi söylemek bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, şüphesiz Sen bunu bilirsin. Benim içimdekini Sen bilirsin; ben Senin zâtında olanı bilmem. Gaybları/gizlilikleri eksiksiz bilen yalnız Sensin, Sen! Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allaha ibâdet/kulluk edin dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine şâhid/kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız Sen oldun. Sen her şeyi hakkıyla görensin, şâhidsin. (5/Mâide, 116-117) Âyetten açıkça anlaşılıyor ki, Hz. İsa, kendisini ve annesini ilâh olarak kesinlikle iddia etmemiş, insanları tek Allaha kulluk yapmaya çağırmıştır. Dolayısıyla, hıristiyanların böyle büyük bir cinayet olan şirk ve küfür itikatları, Hz. İsadan sonra ortaya çıkmıştır.
Hz. İsa ve annesinin tanrı olamayacakları, akıl ve mantık açısından da sebepleriyle birlikte Kuranda belirtilir: Meryem oğlu Mesih (İsa), ancak bir rasûldür/peygamberdir (başka bir şey değildir). Ondan önce de (birçok) peygamberler gelip geçmiştir. Anası da çok doğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara delilleri nasıl açıklıyoruz, sonra bak nasıl (haktan) yüz çeviriyorlar. (5/Mâide, 75) Yahudiler Hz. İsanın, namuslu ve bâkire bir hanımdan doğduğuna inanmayıp, onun anasına iftira eder, gayr-ı meşrû bir ilişkiden doğduğunu ileri sürerler. Kurân-ı Kerim, daha önce Hz. İsanın mûcizevî bir şekilde nasıl yaratıldığını anlatıp burada da anasının doğru, dürüst ve namuslu olduğunu zikretmek suretiyle bu iftirayı reddetmektedir. Bunun yanında, konumuzla ilgili olarak, hıristiyanların ona ve anasına tanrılık vasfı vermelerini de elle tutulur, gözle görülür bir delil ile reddedip çürütmektedir. Zira her ikisi de yemek yerlerdi, tanrı olsalardı yemeye, içmeye ihtiyaç duyarlar mıydı? İhtiyaç sahipleri ilah olamazlar.
Hz. İsanın, kendinden sonra Allaha şirk koşulması konusunda, hiçbir suçu yoktur. O, tevhid dinini insanlara tebliğ etmiş, kendisinin de Allahın kulu ve peygamberi olduğundan başka bir iddiada bulunmamıştır. Kuran, Hz. İsayı ve onun tebliğ ettiği dini temize çıkarır ve onun adına yalan ve iftira atıp dinde çirkin aşırılıklara gidenlerin maskesini düşürür: Hiçbir beşerin, Allahın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allahı bırakıp da (gelin) bana kul olun demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle der:) Okumakta ve öğrenmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olun. Ve size melekleri ve peygamberleri ilâhlar/tanrılar edinin diye de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra, hiç size kâfirliği emreder mi? (3/Âl-i İmrân, 79-80) Âyet-i kerimeden net olarak anlaşılmaktadır ki Hz. İsâ, insanları İslâma davet etmiş, onları müslüman olmaya çağırmış; teslise, yani şirk ve küfre kesinlikle müsaade etmemiştir.
Hıristiyanlar Teslisi (Üçlü İlâh Anlayışını) Kabul Etmekle Kâfir Oldular: Bilindiği gibi, muharref hıristiyanlık inancında Baba, Oğul, Rûhul-Kudüsten oluşan teslis inancı başlıca akide esasıdır. Şimdiki tüm hıristiyanlara göre, teslisi kabul etmeyenler hıristiyan sayılmazlar. Halbuki teslis, açık bir küfürdür; buna inanan kimse kâfir ve müşrik olur: Ey ehl-i kitab! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, hak/gerçek olandan başkasını söylemeyin. Mesih, ancak Meryemin oğlu İsadır, (o) Allahın rasûlüdür; Meryeme ulaştırdığı (kün=ol) kelimesi (nin eseri)dir. Allah tarafından (gelen) bir ruhtur. Artık Allaha ve peygamberlerine iman edin de (İlâh) üçtür demeyin. Kendiniz için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. Vekil olarak Allah yeter. Ne Mesih ve ne de Allaha yakın melekler, Allahın kulu olmaktan çekinirler. Ona kulluktan çekinip büyüklenen kimselerin hepsini (Allah) yakında huzuruna toplayacaktır. (4/Nisâ, 171-172)
Hıristiyanlar, bir türlü Allahın birliği (tevhid) inancına gelememiş, Allah ile peygamberin birbirinden farkını anlayamamışlardır. Hz. Mûsâ ve Hz. İsa, ehl-i kitaba tevhid inancını (İslâmı) getirdiği halde, sonradan sapan bu toplumlar Hâtemül-enbiyânın sağlam ve
aydınlatıcı açıklamalarına rağmen, çoğu tevhidi kabul etmemişlerdir. Hıristiyanlar: baba, oğul ve rûhul-kudüsten ibaret olmak üzere Allah üçtür, yahut, Allah üç unsurdan meydana gelmiştir, bunların üçü de birbirinin aynıdır, her biri tam ilâhtır ve üçü birden bir tek tanrıdır diyerek saçmalamışlardır. Yukarıdaki âyetler, onları, gerçek Allah inancı üzerinde aydınlatmak üzere gelmiştir. Âyette Hz. İsa için Allahtan bir ruh ve Allahın kelimesi denilmiştir. Âl-i İmrân sûresinin 45-47. âyetlerinde ikinci vasıf açıklanmış, bundan maksadın Allahın kün=ol demesinden ibaret bulunduğu, Hz. İsanın mûcizevî bir şekilde yaratıldığı beyan edilmiştir. Meryem sûresinin 17. âyetinden itibaren de birinci vasıf açıklanmış, Rûhun, Cebrâil olduğuna işaret edilmiştir.
Andolsun Allah üçün üçüncüsüdür (üç tanrının biridir) diyenler kâfir olmuştur. Halbuki bir tek ilâhtan başka hiçbir tanrı yoktur. Eğer diyegeldikleri (bu sözden) vazgeçmezlerse
içlerinden o kâfir olanlara çok acıklı bir azap vardır. (5/Mâide, 73) Yüce Allah, bu âyetlerde teslise inananların kâfir olduklarını açıkça beyan etmiştir. Kâfirler ve müşrikler de cennete kesinlikle giremezler. Teslisi kabul etmeyenleri hıristiyan saymayan bugünkü hıristiyanların cennete gideceğini ileri süren bazı profesörler ve onların tilmizleri büyük bir yanılgının içindedirler; Allahın cenneti haram kıldığı müşrik ve kâfirlere cenneti ikram etmek, kimsenin cüret edebileceği bir şey olmamalıdır.
Hz. İsayı ve Annesi Meryemi İlâh Edindiler: Hıristiyan mezhepleri ve grupları arasında, Hz. Meryemi tanrı olarak kabul edenler de vardır. Hz. İsayı tanrı kabul edenler, Hz. Meryemi de tanrının annesi kabul etmekle onu da tanrı derecesine yükseltmiş oldular. Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara: beni ve anamı, Allahtan başka iki ilâh/tanrı edinin diye sen mi dedin? diye buyurduğu zaman o, şöyle dedi: Hâşâ! Seni tenzih ederim, Sen yücesin; Hakkım olmayan, benim için gerçek olmayan bir şeyi söylemek bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, şüphesiz Sen bunu bilirsin. Benim içimdekini Sen bilirsin; ben Senin zâtında olanı bilmem. Gaybları/gizlilikleri eksiksiz bilen yalnız Sensin, Sen! Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allaha ibâdet/kulluk edin dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine şâhid/kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız Sen oldun. Sen her şeyi hakkıyla görensin, şâhidsin. (5/Mâide, 116-117) Âyetten açıkça anlaşılıyor ki, Hz. İsa, kendisini ve annesini ilâh olarak kesinlikle iddia etmemiş, insanları tek Allaha kulluk yapmaya çağırmıştır. Dolayısıyla, hıristiyanların böyle büyük bir cinayet olan şirk ve küfür itikatları, Hz. İsadan sonra ortaya çıkmıştır.
Hz. İsa ve annesinin tanrı olamayacakları, akıl ve mantık açısından da sebepleriyle birlikte Kuranda belirtilir: Meryem oğlu Mesih (İsa), ancak bir rasûldür/peygamberdir (başka bir şey değildir). Ondan önce de (birçok) peygamberler gelip geçmiştir. Anası da çok doğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara delilleri nasıl açıklıyoruz, sonra bak nasıl (haktan) yüz çeviriyorlar. (5/Mâide, 75) Yahudiler Hz. İsanın, namuslu ve bâkire bir hanımdan doğduğuna inanmayıp, onun anasına iftira eder, gayr-ı meşrû bir ilişkiden doğduğunu ileri sürerler. Kurân-ı Kerim, daha önce Hz. İsanın mûcizevî bir şekilde nasıl yaratıldığını anlatıp burada da anasının doğru, dürüst ve namuslu olduğunu zikretmek suretiyle bu iftirayı reddetmektedir. Bunun yanında, konumuzla ilgili olarak, hıristiyanların ona ve anasına tanrılık vasfı vermelerini de elle tutulur, gözle görülür bir delil ile reddedip çürütmektedir. Zira her ikisi de yemek yerlerdi, tanrı olsalardı yemeye, içmeye ihtiyaç duyarlar mıydı? İhtiyaç sahipleri ilah olamazlar.
H harfi
- el-HÂDÎ
- el-HAKÎM
- el-HİCR SÛRESİ
- HABER
- HABER-İ MEŞHÛR
- HABERLERİN TETKİKİ
- HABEŞİSTAN HİCRETİ
- HÂBİL (VE KÂBİL)
- HABÎS
- HABLULLAH
- HACAMAT (HİCAMAT)
- HACB
- HÂCER
- HACİZ, HACZ
- HAÇ (SALİB)
- HAÇLI SEFERLERİ
- HAD, HADLER
- HADÂNE BÂBI
- HADLER BAHSİ
- Hudud:
- HADÎS
- HÂDİS
- HAFAZA MELEKLERİ
- HAFİ
- HÂFIZ
- HAFSA BİNTİ ÖMER İBN el-HATTAB (r.a)
- HAK, HAKLAR
- HAKEM BABI
- HÂKİMİYET
- HAKK