Âyetler Topluluğu Anlamında Kitap
Kur'an'ın âyetler topluluğu anlamına gelen "kitab"la ilgili ifadelerinden şunların kast edildiği anlaşılır:
Genel anlamda vahy,[885]
Son Peygamber'e gelmiş bulunan vahiyler toplamı[886],
Bütün kâinat,
İnsan,
Levh-ı Mahfuz'daki Evrensel kayıt kitabı (evrensel kompütür)[887],
Her ferdin fiillerinin kaydedildiği bireysel disket.[888]
Kur'an'a göre insanın önüne, okunmak üzere konan üç temel kitap vardır: Kâinat kitabı, vahy kitabı (Kur'an) ve insanın bizzat kendisi. Kur'an, diğer iki kitabın gereğince okunup değerlendirilmesini kolaylaştıran bir nur (ışık)dur. Evren ve insan adlı kitapların gerektiği şekilde okunabilmesi için, bizzat Allah, vahy kitabı aracılığıyla insana yardımcı olmak için devreye girmektedir. Kur'an, bu üç kitabın belirli pasaj ve parçalarını "âyet" olarak anmaktadır. Kur'an, bir âyetler topluluğu olduğu gibi, kâinat ve insan da âyetler topluluğudur.[889]
Ne vahy kitabı, insan ve eşyaya âit ilimler olmaksızın hakkıyla çözülebilir; ne de eşya ve insan, vahy kitabı olmadan lâyıkıyla anlaşılabilir. İnsan âyetini iyi anlayabilmek için Kur'an ve kâinat âyetleriyle irtibat zorunludur. Evreni, tabiatı ve içinde bulunduğumuz dünya âyetini doğru anlayabilmek için de diğer iki âyet olan Kur'an ve insan âyetlerinin anlaşılmasına ve yardımına kesin ihtiyaç olacaktır. Yine Kur'an âyetlerinin doğru anlaşılıp tefsir edilmesi için de, diğer âyetlerden (İnsan, kâinat ve Kur'an'ın diğer âyetleri -Kur'an bütünlüğü-) bağımsız ve kopuk olarak ele alınmaması gerekir. Bize düşen Allah'ın âyetlerini birbirinden koparmadan bir bütünlük içinde, birini anlamak için diğer âyetlerin tefsirine mürâcaatla değerlendirmek, anlamak, âyetlerin gölgesinde yaşamak ve tüm âyetleri insanlara sunabilmektir.
Vahyin son kitabının insanlık dünyasına inen ilk kelimesi oku! emriyle başlamaktadır. Yani iman, hayat ve tebliğ adamının ilk işi okumaktır. Ama, neyi okuyacaktır insan? Kuranın ilk âyetinde oku! dendiğine ve okunacak Kuran, henüz inmeye daha yeni başladığına göre, neyin okunması istenmektedir? Yeni vahyolunan Kitaptan önce ve onunla birlikte âyetler topluluğu olan kâinat kitabı ve insan adlı kitaplar okunacaktır. Vahiy kitabı, yani genel anlamda bütün peygamberlere gelmiş bulunan vahiy, özel anlamda da Kuran, diğer iki kitabın gereğince okunup değerlendirilmesini kolaylaştıran bir ışıktır. O halde evren ve insan adlı kitapların gerektiği şekilde okunabilmesi için, Yaratıcı Kudret, vahiy kitabı aracılığı ile insana yardımcı olmak için devreye girmektedir. Zaten istisnâsız bütün ilimler, bu üç kitabın âyetlerinin izahından başka bir şey değildir. Ama, ya mutlak doğrunun kılavuzluğuyla doğru izahı veya eksik ya da çarpıtılmış, yozlaştırılmış, ideoloji ve hevâların kara gölgesi sinmiş şekilde. İnsan ve evren adlı kitaplar da O Kitabı daha iyi anlamak ve hayata geçirmek için okunmalı ki, ibâdet ve nur olsun, hayırlı ilim olsun.
Kuran, bu üç kitabın, belirli pasaj veya parçalarını âyet olarak anmaktadır. Âyetler insanı Allaha götüren işaretlerdir ve insan bu âyetleri okuyabileceği, anlayabileceği, tanıyabileceği ölçüde insandır.
Yaratanla yaratılan arası ilişkide anlamı olan her şey âyet demektir. Bütün bu varlıklar ve evrende meydana gelen olaylar, bir yandan Allahın ol! emrinin sonucunda ortaya çıkmış birer kelimesi, Allaha işaret etmesi ve insanların Allahı tanıması bakımından da birer âyettir. Vahy aracılığı ile indirilen âyetler olduğu gibi, yaratılış yoluyla varlıklar dünyasına çıkarılan âyetler de vardır. Ve bu âyetlerin tümü Yaratıcıyı gösterme bakımından delil niteliğindedir. Bu âyetler sergilenişinde şuurla maddeyi tek bünyede birleştiren insan; hem bir komplike âyetler topluluğu, hem de biricik âyet okuyucusudur.
Kurân-ı Kerim, insanın kuşattığı âlemdeki âyetlere enfüsî (sübjektif), insanı kuşatan âlemdeki âyetlere de âfâkî (objektif âyetler demektedir. İnsan Kuranın seyr (yürüyüş, sefer, dolaşma) dediği bir incelemeyle bu âyetlerin tamamını tetkik etmelidir. Seyr, insanın içindeki âyetlere yönelikse buna enfüsî seyir, dıştaki âyetlere yönelikse buna âfâkî seyir denir. Yine Kurana göre bu iki âyet topluluğunun hedefi gerçeğin, Kuranın deyimiyle Hakkın ortaya çıkmasıdır.[890]
Kuranın her âyeti mûcizedir. Her âyet, onları tebliğ eden peygamberin doğruluğuna bir delil, düşünen ve kafasını yoranlar için birer ibret, mûcize oluşları ve değerleri itibarıyla da birer hayret ve hayranlık uyandıran sanattır. Âyet; harf, kelime ve cümlelerden oluştuğu için cemaat mânâsı da taşır ve nihayet her biri ilim ve hidâyet kaynağı olduklarından dolayı da Allahın kudretine, ilmine ve hikmetine, Allahın elçisinin de doğruluğuna birer delildir.
Kurân-ı Kerimin tetkikinden anlaşılıyor ki, âyetleri gözlemleme insanlığın tekâmülüne paralel bir gelişme göstermiştir. Müşâhede etmemiz gereken âyetlerin türü ve müşâhede yoğunluk/derinlik, aşama aşama yüceltilmiştir. Peygamberlerin mûcizeleri, bunun en açık örneğidir. İlk peygamberlerin mûcizeleri/âyetler, daha çok dış dünya ile ilgili; göze, kulağa... kısaca beş duyuya hitabeden ve her seviyede insanın etkileneceği âyetlerdir. Bu âyetlerin bir özellikleri de onları yalanlayanların felâketlerine sebep olmalarıdır. Daha ilginci, bu felâket hemen ve apaçık gelmektedir. Bu âyetlere, âyât-ı muktariha dendiğini biliyoruz. Bu âyetler ve bunları yalanlayanları cezalandırma, doğal kuvvetler kullanılmak sûretiyle ortaya konmuştur. Emre uyan rüzgâr, eriyen demir, köpüren sular, alt-üst olan topraklar ve Nuh tûfânı, bunların en seçkin örnekleridir.[891]
Özelliklerine temas ettiğimiz bu tip âyetler, devirlerini Hz. Mûsânın peygamberlik döneminde tamamlarlar. Ondan sonra Muhammedî (s.a.s.) dönemle kemâle erecek olan ikinci ve daha ileri devre başlar. Hz. Mûsâ (a.s.) ve Hz. Muhammed (s.a.s.), kendi devirlerinin en büyük âyetlerini müşâhede eden ve ettiren peygamberlerdir. Ancak, Mûsâ (a.s.), en büyük âyeti göstermiş, Hz. Muhammed (s.a.s.) ise görmüş fakat göstermemiştir. Çünkü âhir zaman nebîsinin müşâhede ettiği en büyük âyete (âyetül-kübrâ) kendinden başka hiç kimse tahammül edemezdi. O müşâhede yalnız, Onun makamında mümkün olabilirdi. Nedir bu iki âyet-i kübrâ?[892]
Genel anlamda vahy,[885]
Son Peygamber'e gelmiş bulunan vahiyler toplamı[886],
Bütün kâinat,
İnsan,
Levh-ı Mahfuz'daki Evrensel kayıt kitabı (evrensel kompütür)[887],
Her ferdin fiillerinin kaydedildiği bireysel disket.[888]
Kur'an'a göre insanın önüne, okunmak üzere konan üç temel kitap vardır: Kâinat kitabı, vahy kitabı (Kur'an) ve insanın bizzat kendisi. Kur'an, diğer iki kitabın gereğince okunup değerlendirilmesini kolaylaştıran bir nur (ışık)dur. Evren ve insan adlı kitapların gerektiği şekilde okunabilmesi için, bizzat Allah, vahy kitabı aracılığıyla insana yardımcı olmak için devreye girmektedir. Kur'an, bu üç kitabın belirli pasaj ve parçalarını "âyet" olarak anmaktadır. Kur'an, bir âyetler topluluğu olduğu gibi, kâinat ve insan da âyetler topluluğudur.[889]
Ne vahy kitabı, insan ve eşyaya âit ilimler olmaksızın hakkıyla çözülebilir; ne de eşya ve insan, vahy kitabı olmadan lâyıkıyla anlaşılabilir. İnsan âyetini iyi anlayabilmek için Kur'an ve kâinat âyetleriyle irtibat zorunludur. Evreni, tabiatı ve içinde bulunduğumuz dünya âyetini doğru anlayabilmek için de diğer iki âyet olan Kur'an ve insan âyetlerinin anlaşılmasına ve yardımına kesin ihtiyaç olacaktır. Yine Kur'an âyetlerinin doğru anlaşılıp tefsir edilmesi için de, diğer âyetlerden (İnsan, kâinat ve Kur'an'ın diğer âyetleri -Kur'an bütünlüğü-) bağımsız ve kopuk olarak ele alınmaması gerekir. Bize düşen Allah'ın âyetlerini birbirinden koparmadan bir bütünlük içinde, birini anlamak için diğer âyetlerin tefsirine mürâcaatla değerlendirmek, anlamak, âyetlerin gölgesinde yaşamak ve tüm âyetleri insanlara sunabilmektir.
Vahyin son kitabının insanlık dünyasına inen ilk kelimesi oku! emriyle başlamaktadır. Yani iman, hayat ve tebliğ adamının ilk işi okumaktır. Ama, neyi okuyacaktır insan? Kuranın ilk âyetinde oku! dendiğine ve okunacak Kuran, henüz inmeye daha yeni başladığına göre, neyin okunması istenmektedir? Yeni vahyolunan Kitaptan önce ve onunla birlikte âyetler topluluğu olan kâinat kitabı ve insan adlı kitaplar okunacaktır. Vahiy kitabı, yani genel anlamda bütün peygamberlere gelmiş bulunan vahiy, özel anlamda da Kuran, diğer iki kitabın gereğince okunup değerlendirilmesini kolaylaştıran bir ışıktır. O halde evren ve insan adlı kitapların gerektiği şekilde okunabilmesi için, Yaratıcı Kudret, vahiy kitabı aracılığı ile insana yardımcı olmak için devreye girmektedir. Zaten istisnâsız bütün ilimler, bu üç kitabın âyetlerinin izahından başka bir şey değildir. Ama, ya mutlak doğrunun kılavuzluğuyla doğru izahı veya eksik ya da çarpıtılmış, yozlaştırılmış, ideoloji ve hevâların kara gölgesi sinmiş şekilde. İnsan ve evren adlı kitaplar da O Kitabı daha iyi anlamak ve hayata geçirmek için okunmalı ki, ibâdet ve nur olsun, hayırlı ilim olsun.
Kuran, bu üç kitabın, belirli pasaj veya parçalarını âyet olarak anmaktadır. Âyetler insanı Allaha götüren işaretlerdir ve insan bu âyetleri okuyabileceği, anlayabileceği, tanıyabileceği ölçüde insandır.
Yaratanla yaratılan arası ilişkide anlamı olan her şey âyet demektir. Bütün bu varlıklar ve evrende meydana gelen olaylar, bir yandan Allahın ol! emrinin sonucunda ortaya çıkmış birer kelimesi, Allaha işaret etmesi ve insanların Allahı tanıması bakımından da birer âyettir. Vahy aracılığı ile indirilen âyetler olduğu gibi, yaratılış yoluyla varlıklar dünyasına çıkarılan âyetler de vardır. Ve bu âyetlerin tümü Yaratıcıyı gösterme bakımından delil niteliğindedir. Bu âyetler sergilenişinde şuurla maddeyi tek bünyede birleştiren insan; hem bir komplike âyetler topluluğu, hem de biricik âyet okuyucusudur.
Kurân-ı Kerim, insanın kuşattığı âlemdeki âyetlere enfüsî (sübjektif), insanı kuşatan âlemdeki âyetlere de âfâkî (objektif âyetler demektedir. İnsan Kuranın seyr (yürüyüş, sefer, dolaşma) dediği bir incelemeyle bu âyetlerin tamamını tetkik etmelidir. Seyr, insanın içindeki âyetlere yönelikse buna enfüsî seyir, dıştaki âyetlere yönelikse buna âfâkî seyir denir. Yine Kurana göre bu iki âyet topluluğunun hedefi gerçeğin, Kuranın deyimiyle Hakkın ortaya çıkmasıdır.[890]
Kuranın her âyeti mûcizedir. Her âyet, onları tebliğ eden peygamberin doğruluğuna bir delil, düşünen ve kafasını yoranlar için birer ibret, mûcize oluşları ve değerleri itibarıyla da birer hayret ve hayranlık uyandıran sanattır. Âyet; harf, kelime ve cümlelerden oluştuğu için cemaat mânâsı da taşır ve nihayet her biri ilim ve hidâyet kaynağı olduklarından dolayı da Allahın kudretine, ilmine ve hikmetine, Allahın elçisinin de doğruluğuna birer delildir.
Kurân-ı Kerimin tetkikinden anlaşılıyor ki, âyetleri gözlemleme insanlığın tekâmülüne paralel bir gelişme göstermiştir. Müşâhede etmemiz gereken âyetlerin türü ve müşâhede yoğunluk/derinlik, aşama aşama yüceltilmiştir. Peygamberlerin mûcizeleri, bunun en açık örneğidir. İlk peygamberlerin mûcizeleri/âyetler, daha çok dış dünya ile ilgili; göze, kulağa... kısaca beş duyuya hitabeden ve her seviyede insanın etkileneceği âyetlerdir. Bu âyetlerin bir özellikleri de onları yalanlayanların felâketlerine sebep olmalarıdır. Daha ilginci, bu felâket hemen ve apaçık gelmektedir. Bu âyetlere, âyât-ı muktariha dendiğini biliyoruz. Bu âyetler ve bunları yalanlayanları cezalandırma, doğal kuvvetler kullanılmak sûretiyle ortaya konmuştur. Emre uyan rüzgâr, eriyen demir, köpüren sular, alt-üst olan topraklar ve Nuh tûfânı, bunların en seçkin örnekleridir.[891]
Özelliklerine temas ettiğimiz bu tip âyetler, devirlerini Hz. Mûsânın peygamberlik döneminde tamamlarlar. Ondan sonra Muhammedî (s.a.s.) dönemle kemâle erecek olan ikinci ve daha ileri devre başlar. Hz. Mûsâ (a.s.) ve Hz. Muhammed (s.a.s.), kendi devirlerinin en büyük âyetlerini müşâhede eden ve ettiren peygamberlerdir. Ancak, Mûsâ (a.s.), en büyük âyeti göstermiş, Hz. Muhammed (s.a.s.) ise görmüş fakat göstermemiştir. Çünkü âhir zaman nebîsinin müşâhede ettiği en büyük âyete (âyetül-kübrâ) kendinden başka hiç kimse tahammül edemezdi. O müşâhede yalnız, Onun makamında mümkün olabilirdi. Nedir bu iki âyet-i kübrâ?[892]
ÂYET
- Âyet; Anlam ve Mâhiyeti
- Kur'ân-ı Kerim'de Âyet Kavramı
- l- Burhan, Delil Anlamında:
- 2- Mûcize Anlamında:
- 3- Alâmet, Nişan Anlamında:
- 4- Acâyip İş Anlamında:
- 5- İbret Anlamında:
- 6- Kıyâmet Alâmeti Anlamında:
- 7- Kur'an'ın Tümü Veya Belli Bölümleri Anlamında:
- Bütün bunlara rağmen Kuran'a inanmayan inkârcılar yine olacaktır.
- Âyetin Anlam Sahası:
- O ayrıca buyuruyor ki: On âyet (alâmet) çıkmadıkça Kıyamet kopmaz
- Allah'ın Tabiattaki Âyetleri
- İnsan Denen Âyet:
- Kur'an Âyetleri (Cümleleri)
- Âyetlerin Sayısı:
- Kur'ân Âyetlerinin Âyet (Delil ve Mûcize) Oluşu; Kur'an'ın İlmî İ'câzı
- Kur'an'ın Âyet Âyet İndirilmesi ve Hikmetleri
- Âyetler Topluluğu Anlamında Kitap
- Hz. Mûsâ (a.s.) ve Hz. Muhammed (s.a.s.)'in Âyetü'l-Kübrâsı
- Hz. Muhammed (s.a.s.)'in Âyetü'l-Kübrâsı:
- Peygamberimiz'in Âyetü'l Kübrâ Oluşu:
- Âyetleri Doğru Okuyup Anlayabilme İçin Gerekli Şartlar
- 1) İlim:
- 2) İman:
- 3) Akıl:
- 4) Tefekkür:
- 5) Zikir:
- 6) Tefakkuh:
A harfi
- ADAM ÖLDÜRMEK
- ÂDİLE
- ÂDİL-İ MUTLAK
- ADL
- ADN CENNETİ
- ÂFÂK
- AF-AFV
- AFYON
- AĞAÇ
- AĞIT
- AĞLAMA
- ÂHÂD HABER
- AHBÂR
- AHD
- AHD-İ ATİK
- AHD-İ CEDİD
- AHFÂD
- AHİ, AHİLİK
- ÂHİR ZAMAN
- ÂHİRETE İMAN
- AHKÂM
- AHKÂMU'Ş-ŞER'İYYE
- AHKEMÜ'L-HÂKİMİN
- AHLÂK
- AHMED B. HANBEL
- AHRÛF-İ SEB'A
- AHSEN
- AİLE
- AKABE
- AKABE BEY'ATLARI
- AKIL
- ÂKİLE
- AKLÎ DELİL
- AKRABA
- AKSIRMAK
- ÂL, ÂLU MUHAMMED
- ALACAKLI
- ALAY, ALAY ETMEK
- ALDATMAK
- ÂMİNE BİNTİ VEHB
- ARZ
- ASHÂBU'S-SEBT
- ASHÂBU'S-SUFFE
- ASHÂBÜ'S-SÜNEN
- ÂSÎ
- AŞÛRÂ
- ASKER TEÇHİZİ
- ASR, ASIR
- ASR-I SAÂDET
- ÂŞİR
- AŞİR (AŞR-I ŞERİF)
- AT ETİ
- AT SÜTÜ
- ATALAR YOLU
- ATEİZM
- AV, AVCILIK
- AVÂRIZ
- AVL, AVLİYE
- AY MUCİZESİ
- AYB
- ÂYET
- ÂYETLERİ UCUZA SATMAK
- ÂYETULLAH
- ÂYETÜ'L-KÜRSÎ
- ÂYİN
- AYIP ARAŞTIRMAK
- AYIP ÖRTMEK
- ÂYİSE
- AYN
- AYNE'L-YAKÎN
- AZÂZÎL
- AZİL
- AZÎMET
- AZRÂİL (ÖLÜM MELEĞİ)
- el-AFÜV
- Hz. ÂİŞE (r.a.)
- AHMED
- ALEM
- ÂLEM
- ALFABE
- ÂL-İ ABÂ
- ALİ İBN EBİ TALİB
- ÂLİM
- ALIN YAZISI
- ALLAMÜ'L-GUYÛB
- ALTIN KULLANMAK
- ÂLU İBRAHİM
- ÂLU İMRÂN
- ÂLU YÂ'KUB
- AMEL-İ KESÎR
- ÂMENTÜ
- ÂMİL
- ÂMİN
- ÂMİR
- ÂMM
- AMMAR b. YASİR
- AMME HUKÛKU
- AMR b. EL-AS
- Amr İbnu Ümmi Mektum
- ANASIR-I ERBAA
- ANAYASA
- Anayasa Türleri:
- ARABULMAK
- A'RAF
- ARAFÂT
- A'RAZ
- ARÂZÎ
- AREFE
- ÂRİYET
- ARİYET KİTABI
- ARKADAŞ, ARKADAŞLIK
- ARŞ
- ARZ-I MEV'UD
- ASABE
- ASABİYE-ASABİYYET-IRKÇILIK
- ASHÂB
- ASHÂBU'L-A'RÂF
- ASHÂBU'L-ESER
- ASHÂBU'L-EYKE
- ASHÂBÜ'L-FERÂİZ
- ASHÂBU'L-FİL
- ASHÂBU'L-HİCR
- ASHÂBU'L-KARYE
- ASHÂBU'L-KEHF
- ASHÂBU'L-MEDYEN
- ASHÂBU'L-MEŞ'EME
- ASHÂBU'L-MEYMENE
- ASHÂBU'L-UHDÛD
- ASHÂBU'L-YEMİN
- ASHÂBU'R-REDD
- ASHÂBU'R-RESS
- ASHÂBU'R-REY
- ASHÂBU'Ş-ŞİMÂL
- ÂSİYE
- AVLANMA KİTABI
- AVRET
- AZÂB, AZAP
- AZAD ETMEK
- AZARLAMAK
- ÂZER
- AZÎZ HADÎS
- el ÂHİR