Cennet İnancı:
Cennet kavramı, bol ağaçlı, yeşili çok, güzel binaları olan, insanı hayran bırakan, bakıldığı zaman huzur veren manzaralara sahip bahçeleri çağrıştırmakla birlikte, en güzel hayatın yaşanacağı, güzellikler ve huzurun, her türlü iyi halin görüleceği mutluluk ülkesini akla getirir.
Bu anlamda cennet inancı bütün dinlerde vardır. İster hakk olsun, ister batıl olsun bütün inanç sistemleri bağlılarına böyle bir cenneti sunarlar. Bu bir anlamda iyi davranışların karşılığının verileceği inancı ve yeryüzünde bir türlü ele geçmeyen ideal hayatı arama gayretidir.
Şüphesiz ki dünyada hiç kimse veya hiç bir kurum insanın yaptığı iyiliklere veya ibadet maksadıyla yaptığı hareketlere tam bir karşılık veremez. Bir dine inanan kimseler ibadetleri ya da iyilikleri, günün birinde karşılığını almak ümidiyle, en güzel mükâfat olan cennet arzusuyla yaparlar. İnandığı ve önünde ibadet ettiği ilâhının, ya da ilâhların bunu kendisine vereceğine inanır.
Kimi insanlar da bu cennetin kendilerine dünya hayatında verileceğini düşünerek, onu henüz hayatta iken aramaya, ya da kurmaya çalışırlar.
Bütün dinlerde cennet ümidi inancının olması, cennet olayının ilâhí kaynaklı olduğunu gösterir. İnanmak, ibadet etmek, bir ilâhın önünde boyun eğmek insanın fıtratında (yaratılışında) olan bir ihtiyaçtır. Bu özellik tıpkı diğer insaní fonksiyonlar gibi bir özellik arzeder. İnsan, her şart ve durumda bir şeye inanır, inandığı şeyleri hayat olarak yaşamaya çalışır.
Cennet arzusu da böyle bir fıtrí özelliktir. İnsan, arzu ettiği halde elde edemediği en mutlu hayatı bir cennette yaşayacağını ümit eder. O hayatı elde etmek için çaba harcar.
Bu cennet ideaalinin hayali bir şey olduğunu söylemiyorum. Öyle ya bir takım kimseler, ya şartlar uygun olmadığı için, ya baskı ve zulüm altında oldukları için, ya da güçleri yetmediği için dünya cennetini bulamazlar, bu yüzden de hayali bir cenneti özlerler. Bir ütopya halinde günün birinde böyle bir hayata kavuşacaklarını beklerler, diye düşünülebilir.
Cennet inancı böyle bir inanç değildir. Yani bir hayal ya da ütopya denilemez. Bütün dinlerde de bu inancın ve beklentinin olması, ilk insandan beri gelen hakk dinlerin ve yüce elçilerin insanlara bu gerçeği haber vermeleridir. Bütün nebiler insanlara Allahın güzel kulları için hazırladığı mükâfat yurdu Cenneti müjdelemişlerdir. Tarihí akış içerisinde hakk dinlerin bir çok inanç ve ibadet esasları bozulsa bile, bazı inançlar gibi cennet inancı da bütün dinlerde varlığını sürdürmüştür.
İşte bu inanç ve kanaat cennet olgusunun insan hakkında yaratılıştan kaynaklandığını gösterir.[85]
Bu anlamda cennet inancı bütün dinlerde vardır. İster hakk olsun, ister batıl olsun bütün inanç sistemleri bağlılarına böyle bir cenneti sunarlar. Bu bir anlamda iyi davranışların karşılığının verileceği inancı ve yeryüzünde bir türlü ele geçmeyen ideal hayatı arama gayretidir.
Şüphesiz ki dünyada hiç kimse veya hiç bir kurum insanın yaptığı iyiliklere veya ibadet maksadıyla yaptığı hareketlere tam bir karşılık veremez. Bir dine inanan kimseler ibadetleri ya da iyilikleri, günün birinde karşılığını almak ümidiyle, en güzel mükâfat olan cennet arzusuyla yaparlar. İnandığı ve önünde ibadet ettiği ilâhının, ya da ilâhların bunu kendisine vereceğine inanır.
Kimi insanlar da bu cennetin kendilerine dünya hayatında verileceğini düşünerek, onu henüz hayatta iken aramaya, ya da kurmaya çalışırlar.
Bütün dinlerde cennet ümidi inancının olması, cennet olayının ilâhí kaynaklı olduğunu gösterir. İnanmak, ibadet etmek, bir ilâhın önünde boyun eğmek insanın fıtratında (yaratılışında) olan bir ihtiyaçtır. Bu özellik tıpkı diğer insaní fonksiyonlar gibi bir özellik arzeder. İnsan, her şart ve durumda bir şeye inanır, inandığı şeyleri hayat olarak yaşamaya çalışır.
Cennet arzusu da böyle bir fıtrí özelliktir. İnsan, arzu ettiği halde elde edemediği en mutlu hayatı bir cennette yaşayacağını ümit eder. O hayatı elde etmek için çaba harcar.
Bu cennet ideaalinin hayali bir şey olduğunu söylemiyorum. Öyle ya bir takım kimseler, ya şartlar uygun olmadığı için, ya baskı ve zulüm altında oldukları için, ya da güçleri yetmediği için dünya cennetini bulamazlar, bu yüzden de hayali bir cenneti özlerler. Bir ütopya halinde günün birinde böyle bir hayata kavuşacaklarını beklerler, diye düşünülebilir.
Cennet inancı böyle bir inanç değildir. Yani bir hayal ya da ütopya denilemez. Bütün dinlerde de bu inancın ve beklentinin olması, ilk insandan beri gelen hakk dinlerin ve yüce elçilerin insanlara bu gerçeği haber vermeleridir. Bütün nebiler insanlara Allahın güzel kulları için hazırladığı mükâfat yurdu Cenneti müjdelemişlerdir. Tarihí akış içerisinde hakk dinlerin bir çok inanç ve ibadet esasları bozulsa bile, bazı inançlar gibi cennet inancı da bütün dinlerde varlığını sürdürmüştür.
İşte bu inanç ve kanaat cennet olgusunun insan hakkında yaratılıştan kaynaklandığını gösterir.[85]
C harfi
- 1-
- 3- Müftüler
- CÂBİR İBN ABDULLAH
- CÂLÛT
- CEMAAT
- Cennette Cinsî Zevkler
- Cihad Allah İçindir ve Allah Yolundadır:
- Cihad Kavramını Yanlış Tanımlama:
- Cinlerin Sınıfları:
- Cinlerin Yaratılışları, Özellikleri ve Mahiyetleri:
- Cuma Namazının Edasının Şartları:
- Cürmün Sonuçları:
- Evlenme:
- Kolay Hesap
- Mücrimin Psikolojisi:
- Psikolojik Cezalar
- Şehid'in Yıkanması:
- 1) Cum'a Kılınacak Yerin Şehir veya Şehir Hükmünde Olması:
- 4- Cuma Hatipleri
- Afvın Hikmeti:
- Amaç, Cismanî Zevkler Sağlayan Cennet Nimetleri Değil;
- b- Sünnet Kaynaklarından Hadisler
- CA'FER B. EBİ TALİB
- CAMİ
- Cehennem Ehli
- Cemaat Nedir?
- Cenazenin Kefenlenmesi:
- Cennetteki Doğal Güzellikler
- CİN SÛRESİ
- Cin ve Şeytanın İnsan ile Olan Münasebetleri