Secdenin Önemi
Kuran-ı Kerim, çeşitli âyetlerde secde edenleri övmektedir (9/Tevbe, 112; 7/Arâf, 120; 26/Şuarâ, 219).
Peygamber'e uyan ve O'nun Allah katından dini benimseyip yaşayan sahabelerin ve müminlerin yüzlerinde secde izleri vardır. Onların mümin oldukları neredeyse alınlarındaki secde izinden belli olur. "Onları rükûa varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rızâ isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır." (48/Fetih, 29)
Mescidler (yahut mescedler/secdeler veya secde âzâları) yalnızca Allah ındır. Öyleyse Allah ile beraber başka bir şeye (ve kimseye) kulluk etmeyin! (72/Cinn, 18)
Mescid, secde edilen yer demektir. Bu anlamda bütün yeryüzü bir mescittir. Çünkü yeryüzünün her tarafında Allaha secde edilmektedir. Ancak mescid denilince, genellikle cemaat halinde topluca namaz kılınan yerler, şimdiki câmiler, namazgâhlar akla gelir. (Bakınız: Mescid).
Cinn Sûresi 18. âyette geçen mescid kelimesini mesâced şeklinde okuyanlar da bulunmaktadır. Mesâced, mescedin çoğuludur ve anlamı secde yerleri demektir. Dolaysıyla âyeti şöyle de anlamak mümkündür: Secdeler ve secde yerleri, yani alın, burun, eller, dizler ve ayaklar Allaha aittir. Onları yaratan Odur. Öyleyse Onun yarattığı uzuvları (organları) Ondan başkasına secde ettirmeyin, yalnızca Ona secde edin.
Ibni Abbastan rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (s.a.s.) buyurdu ki:
"Yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum. Bunlar, alın, -eli ile burnuna işaret etti-, iki el, iki diz ve iki ayak (ucudur). (Müslim, Salât 231, Hadis no: 491, 1/355; Ebû Dâvud, Salât, Hadis no: 891, 1/235; S. Buhâri, Tecrid- Sarih Terc. 3/847-848)
Allahın yarattığı organlar Ona şükretmek ve Ona itaat etmek O'na secde etmek yolunda kullanılmalıdır. Secde, kulun şükrünün en yüksek makamıdır. Kul secde ile itaatın, saygının, ilâhî sevginin, huşûnun en yücesine çıkar. Kulun Rabbine en yakın olduğu hal, secde halidir. Kişi secdesi ile Rabbinin katında derece kazanır. Secde edenler, Allahı hakkıyla tazim ederler.
Yüce Allah'ın yarattığı bu vücut organları, yine Allah'ın yarattığı âciz yaratıkları tâzim etmek için kullanılamaz. Bu, Yaratıcı'ya karşı nankörlük ve küfür demek olur. Allah'tan başkasının huzurunda saygıyla divan durulamayacağı gibi, kula kulluk etmek için rükû ve secdeyi hatırlatan, çağdaş tapınmalar, reveranslarda da bulunulamaz. Bu tür davranışlar, eşref-i mahlûkat için bir züldür, alçalmadır.
Şurasının altını çizmek gerekiyor ki âlemlerin Rabbi Allaha samimiyetle secde edenler, Allahın dışında hiç bir varlığın, makamın, çıkarın, gücün önünde boyun eğmezler. Başlarını dik tutarlar, haysiyet ve şereflerine sahip olurlar. İnsanlık onurlarını âciz, güçsüz ve zorba karakterli varlıkların önünde beş paralık etmezler. Allah'a gerçek anlamda ve gereği gibi secde eden kul, kula kul olmaktan kurtulur. Mü'min, en şerefli organı olan yüzünü, insanların üzerinde gezinip tepindikleri toprağa sürerek, kendisini işte o topraktan yaratan Yaratıcı'nın karşısında ne kadar basit ve âciz olduğunu hatırlar. Mü'min, yalnız yaratıcısı Allah'ın huzurunda zelil hisseder.
Allahın karşısında secde etmeyenler, ancak kibirli, burnu havada olan kimselerdir. Onlar Allaha secde etmeyi gururlarına yediremezler, ama her türlü çıkarın, dünyalık makamların ve zorba yönetimlerin önünde eğilirler, aşağı bir seviyeye düşerler. Küçücük bir menfaat için ya da az bir çıkar veya maaş uğruna üstlerine süklüm-püklüm olurlar. Allah'ın kendisine secde emrinden kaçınanlar, kula kulluk için emre âmâdedirler. Bunlar, halk deyimiyle "emir kulu"dur; âmirleri kim olursa olsun, hazırola geçmeye, boyun eğmeye, kulluk göstermeye (secdeye) hazırdırlar.
Rabbimiz, kendisine secde etmeye yanaşmayanları çeşitli şekillerde rezil ve rüsvay eder, burunlarını sürter, onlara hiç bir izzet ve şeref vermez. Insanların huzurlarında secdeye kapanmalarını veya secde eder gibi eğilmelerini isteyen sultanların veya onlar gibi davranananların bu haline Allah (cc) gazap eder.
Secdesi çok olanlar (sâcidîn), yani 'süccâd' olanlar, yeryüzünü tertemiz mescid haline getirenler, Rablerinin katında yüceldikçe yücelirler. Bir anlamda 'mirac'a çıkarlar.
Secdenin toprağa yapılması daha efdaldir. Çünkü toprakla secde organları arasında ve yine topraktan yaratılan Âdem'le, yani Âdem'in şahsında Allah'a yapılan secde arasında bir bağlantı vardır. Toprağın sahibinin huzurunda, topraktan yaratılan insan, yine bir gün toprağa dönecek olan kul, toprak üzerinde secde eder.
Bu, şüphesiz ulvî bir lezzettir, mü'min için Allah'ın bir lütfudur.
Namaz secdesi dışında 'şükür secdesi', namazda yanılmanın karşılığı olarak 'yanılma (sehiv) secdesi', Kur'an'da secde âyetleri okunduğu zaman yapılan 'tilâvet (okuma) secdeleri' gibi secde çeşitleri bulunmaktadır.
'Rükûsu ve 'secde'si uzun tutulan namazlar daha faziletlidir. Bu iki makamda yapılan zikirler, edilen dualar ve kunutlar kabul edilmeğe daha yakındır. Bundan dolayı müminler secdede çok dua ederler ve Allahı çokça tesbih ederler. [2]
S harfi
- es-SEB'Û'L-MESANİ
- Hz. SAFİYYE (r.a)
- Karşılık Olarak Sevap:
- SÂ'
- SALTANAT
- SEFERBERLİK
- SELEM BÂBI
- SİBGATULLAH
- SİLSİLE
- SİYER
- SPOR
- Sulhun Çeşitleri:
- SÜNNET (Hitan)
- Mükâfat Olarak Sevap:
- SAADET
- SAĞCILIK
- SALVELE
- SECÂVEND
- SEFERİLİK
- SELEM
- SİCCÎL
- SİLSİLETÜ'Z-ZEHEB
- SLOGAN
- SU, SULAR
- Sulh Akdinin Başka Akitlerle İlişkisi:
- SÜNNET DÜĞÜNÜ
- Hz. SEVDE
- SAHİH HADİS
- SAMİRİ
- SECCADE