Ailesi:
++++++++Şamil İslam Ansiklopedisinden 178-179 yazılacak.
Hayatında cennet müjdesi alan mutlu insanlardan biridir. Peygamberimizin değerli halifelerinin ikincisidir. Önceleri şiddetli bir İslam düşmanı iken, peygamberliğin altıncı yılında iman etmiştir. Onun kırkıncı müslüman olduğu söylenir. Ancak bu rivayeti ihtiyatla kabul etmek gerekir. Çünkü o İslamı kabul etmeden Habeşistana hicret eden müslümanların sayısı bile kırktan fazladır. Doğrusu ise müslüman olmak üzere peygamberimizin yanına geldiğinde ki efendimiz o günlerde Safa tepesi yakınında bulunan Erkamın evinde idi. Kaç kişiyiz? diye sormuş, Seninle kırk olduk denilmişti. Bu sayı Erkamın evinde bulunanların veya Mekkede bulunan müminlerin sayısı olabilir.
İslam Tarihinde ilk defa Emirül-Müminin lakabını alan ve bu lakaba gerçekten layık olan odur. Ondan önce Hz. Ebu Bekire, Rasulullahın halifesi denilmekteydi.
Hz. Ömerin derin anlayışı, keskin zekası ve özellikle hakkı batıldan ayırma kabiliyeti Peygamber Efendimiz tarafından takdirle karşılanmış ve Faruk lakabı verilmiştir. O İslam adaletinin canlı bir örneğidir. Allaha ve Rasulüne olan sevgi ve saygısı, müminlere olan şefkat ve merhameti, İslama ve müslümanlara olan samimi hizmeti, İslam edeb ve terbiyesini ruhuna sindirmesi yönüyle o mükemmel bir iman abidesidir.
Hz. Ömer Fil Olayından 13 yıl sonra doğmuş, Peygamber Efendimizin vefatından 13 yıl sonra 63 yaşında olduğu halde vefat etmiştir. Bugün Rasulullah Efendimizin mübarek kabrinin bulunduğu odada ki Hz. Aişenin (r.a.) odası idi- üç adet kabir vardır. Biri Rasulullah Efendimize, diğer ikisi ise Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömere aiddir.
Hz. Ömerin halifelik müddeti on yıl, altı ay, dört gündür. Peygamberimizden naklettiği hadis sayısı 537dir. Yüzüğünün kaşına Kefâ bil-mevti vâızan: Ölüm gerçek bir vâız olarak yeter. ibaresini yazdırdığı nakledilir.[5]
Hz. Ömer Rasul-i Ekremden 10 yaş kadar küçüktü. İslamiyet ile şereflenmeden önce müslümanlara pek çok eziyet ederdi. Nüfuzuyla, güç ve kuvvetiyle tanınmış bir yiğit olduğu için, onun müslüman olması diğer müslümanları güçlendirdi. İslam ile şereflendiği gün Kabeye giderek namaz kıldı. Diğer müslümanlar da ilk defa o gün Kabede namaz kıldılar.
Medineye hicret edince, şehir merkezine bugün 3 km. uzaklıkta bulunan Kubaya yerleşti. Gün aşırı Rasul-i Ekremi ziyaret ederek, bütün gün onun yanında kalırdı. Medinede Hz. Ebu Bekirle birlikte Rasulullahın en büyük yardımcısı oldu. Onun katıldığı bütün savaşlarda bulundu. Kızı Hafsayı onunla evlendirerek Hz. Peygamberin kayın pederi olma şerefini elde etti. Rasulullah efendimizi o kadar derin bir muhabbetle severdi ki, onun vefat ettiğini duyunca şoka girdi. Kılıcını çekerek, Peygamber öldü diyenleri ikiye biçeceğini söyledi.
Son derece doğru ve isabetli düşünürdü. Henüz hakkında vahiy gelmeyen 15-20 önemli konuda Hz. Peygambere başvurarak o hususlarda ayet indirmesi için Allah Tealaya dua etmesini istedi. Bazan da o konulardaki kanaatini Hz. Peygambere arzetti. Hz. Ömerin açıklık getirilmesini istediği hususlarda ayetler nazil oldu. Hakkında ayet nazil olan bu konulara, Ömerin ayete uygun görüşleri anlamında Muvafakat-ı Ömer denmiştir.[5]
Hz. Ebu Bekirin vefatından sonra İslamın ikinci halifesi oldu. İnan, Irak, Suriye, Mısır topraklarını İslam ülkesine kattı. Kudüs, Azerbaycan, Ermenistan, Horasan, İskenderiye onun zamanında fethedildi. Basra, Kûfe, Musul gibi büyük şehirleri kurdu. Eşsiz adalet anlayışıyla, dünya tarihinde benzeri görülmeyen adalet örnekleri verdi. Yardıma muhtaç olan herkese maaş bağladı. Devlet idaresinde önemli yenilikler yaptı. İdarî, adlî, malî ve askerî teşkilat kurdu. İslamın, Kuran-ı kerimin ve İslamî ilimlerin daha geniş muhitlere yayılması için faaliyet gösterdi. İslamiyeti uzun yıllar boyu bizzat Rasulullah Efendimizden öğrenmesi sebebiyle İslam Hukukunun bir çok meselesinde şahsi görüşleri vardı.
Hz. Ömer sert tabiatına rağmen pek mütevazi bir insandı. Yamalı gömlek giyer, dul kadınların evine sırtında su taşır, çıplak döşemede yatıp uyur, develeri kendi eliyle kaşağılayıp temizlerdi. Halifeliği süresince geceleri sokak sokak dolaşır, herkesin şikayetini dinler, halkın dertlerine çözüm getirirdi. Çok güzel konuşur, hikmetli sözler söylerdi. Mert ve doğru sözlü olanları sever, kendisini tenkid etseler bile onlara gücenmezdi. Halka hitabettiği bir gün, yanlış işler yaparsa, kendisine nasıl davranacaklarını sormuştu. Cemaatten biri hemen ayağa kalkarak:
Seni kılıcımızla doğrulturuz. demişti. Hz. Ömer adamın cesaretini denemek için:
Benim hakkımda böyle konuşmaya nasıl cüret ediyorsun? diye sormuş, o adamın gözünü kırpmadan:
Evet, bu sözleri senin hakkında söylüyorum. demesine pek sevinmiş ve:
Allaha şükürler olsun ki, yanlış yola sapacak olursam, halkımın içinde beni kılıcıyla doğrultacak kimseler var. demişti.
Hz. Ömer hicretin 24. yılında Zerdüşt bir köle tarafından şehid edildi ve Hz. Peygamberin ayakları dibine gömüldü. Allah ondan razı olsun. [5]
Emirul-Müminin lakabı ile anılan ilk halife Ömer b. El-Hattabtır. Mutlak anlamda bu lakab ile anılan -bir seriyyede komutanlığı nedeniyle- Abdullah b. Cahştır.
Ebu Hafs künyesini Hz. Ömere Rasulullah (s.a.v.) vermiştir. Hafs aslan anlamındadır.Bu künye cesurluğu ve yiğitliği nedeniyle verilmiştir. [5]
Hayatında cennet müjdesi alan mutlu insanlardan biridir. Peygamberimizin değerli halifelerinin ikincisidir. Önceleri şiddetli bir İslam düşmanı iken, peygamberliğin altıncı yılında iman etmiştir. Onun kırkıncı müslüman olduğu söylenir. Ancak bu rivayeti ihtiyatla kabul etmek gerekir. Çünkü o İslamı kabul etmeden Habeşistana hicret eden müslümanların sayısı bile kırktan fazladır. Doğrusu ise müslüman olmak üzere peygamberimizin yanına geldiğinde ki efendimiz o günlerde Safa tepesi yakınında bulunan Erkamın evinde idi. Kaç kişiyiz? diye sormuş, Seninle kırk olduk denilmişti. Bu sayı Erkamın evinde bulunanların veya Mekkede bulunan müminlerin sayısı olabilir.
İslam Tarihinde ilk defa Emirül-Müminin lakabını alan ve bu lakaba gerçekten layık olan odur. Ondan önce Hz. Ebu Bekire, Rasulullahın halifesi denilmekteydi.
Hz. Ömerin derin anlayışı, keskin zekası ve özellikle hakkı batıldan ayırma kabiliyeti Peygamber Efendimiz tarafından takdirle karşılanmış ve Faruk lakabı verilmiştir. O İslam adaletinin canlı bir örneğidir. Allaha ve Rasulüne olan sevgi ve saygısı, müminlere olan şefkat ve merhameti, İslama ve müslümanlara olan samimi hizmeti, İslam edeb ve terbiyesini ruhuna sindirmesi yönüyle o mükemmel bir iman abidesidir.
Hz. Ömer Fil Olayından 13 yıl sonra doğmuş, Peygamber Efendimizin vefatından 13 yıl sonra 63 yaşında olduğu halde vefat etmiştir. Bugün Rasulullah Efendimizin mübarek kabrinin bulunduğu odada ki Hz. Aişenin (r.a.) odası idi- üç adet kabir vardır. Biri Rasulullah Efendimize, diğer ikisi ise Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömere aiddir.
Hz. Ömerin halifelik müddeti on yıl, altı ay, dört gündür. Peygamberimizden naklettiği hadis sayısı 537dir. Yüzüğünün kaşına Kefâ bil-mevti vâızan: Ölüm gerçek bir vâız olarak yeter. ibaresini yazdırdığı nakledilir.[5]
Hz. Ömer Rasul-i Ekremden 10 yaş kadar küçüktü. İslamiyet ile şereflenmeden önce müslümanlara pek çok eziyet ederdi. Nüfuzuyla, güç ve kuvvetiyle tanınmış bir yiğit olduğu için, onun müslüman olması diğer müslümanları güçlendirdi. İslam ile şereflendiği gün Kabeye giderek namaz kıldı. Diğer müslümanlar da ilk defa o gün Kabede namaz kıldılar.
Medineye hicret edince, şehir merkezine bugün 3 km. uzaklıkta bulunan Kubaya yerleşti. Gün aşırı Rasul-i Ekremi ziyaret ederek, bütün gün onun yanında kalırdı. Medinede Hz. Ebu Bekirle birlikte Rasulullahın en büyük yardımcısı oldu. Onun katıldığı bütün savaşlarda bulundu. Kızı Hafsayı onunla evlendirerek Hz. Peygamberin kayın pederi olma şerefini elde etti. Rasulullah efendimizi o kadar derin bir muhabbetle severdi ki, onun vefat ettiğini duyunca şoka girdi. Kılıcını çekerek, Peygamber öldü diyenleri ikiye biçeceğini söyledi.
Son derece doğru ve isabetli düşünürdü. Henüz hakkında vahiy gelmeyen 15-20 önemli konuda Hz. Peygambere başvurarak o hususlarda ayet indirmesi için Allah Tealaya dua etmesini istedi. Bazan da o konulardaki kanaatini Hz. Peygambere arzetti. Hz. Ömerin açıklık getirilmesini istediği hususlarda ayetler nazil oldu. Hakkında ayet nazil olan bu konulara, Ömerin ayete uygun görüşleri anlamında Muvafakat-ı Ömer denmiştir.[5]
Hz. Ebu Bekirin vefatından sonra İslamın ikinci halifesi oldu. İnan, Irak, Suriye, Mısır topraklarını İslam ülkesine kattı. Kudüs, Azerbaycan, Ermenistan, Horasan, İskenderiye onun zamanında fethedildi. Basra, Kûfe, Musul gibi büyük şehirleri kurdu. Eşsiz adalet anlayışıyla, dünya tarihinde benzeri görülmeyen adalet örnekleri verdi. Yardıma muhtaç olan herkese maaş bağladı. Devlet idaresinde önemli yenilikler yaptı. İdarî, adlî, malî ve askerî teşkilat kurdu. İslamın, Kuran-ı kerimin ve İslamî ilimlerin daha geniş muhitlere yayılması için faaliyet gösterdi. İslamiyeti uzun yıllar boyu bizzat Rasulullah Efendimizden öğrenmesi sebebiyle İslam Hukukunun bir çok meselesinde şahsi görüşleri vardı.
Hz. Ömer sert tabiatına rağmen pek mütevazi bir insandı. Yamalı gömlek giyer, dul kadınların evine sırtında su taşır, çıplak döşemede yatıp uyur, develeri kendi eliyle kaşağılayıp temizlerdi. Halifeliği süresince geceleri sokak sokak dolaşır, herkesin şikayetini dinler, halkın dertlerine çözüm getirirdi. Çok güzel konuşur, hikmetli sözler söylerdi. Mert ve doğru sözlü olanları sever, kendisini tenkid etseler bile onlara gücenmezdi. Halka hitabettiği bir gün, yanlış işler yaparsa, kendisine nasıl davranacaklarını sormuştu. Cemaatten biri hemen ayağa kalkarak:
Seni kılıcımızla doğrulturuz. demişti. Hz. Ömer adamın cesaretini denemek için:
Benim hakkımda böyle konuşmaya nasıl cüret ediyorsun? diye sormuş, o adamın gözünü kırpmadan:
Evet, bu sözleri senin hakkında söylüyorum. demesine pek sevinmiş ve:
Allaha şükürler olsun ki, yanlış yola sapacak olursam, halkımın içinde beni kılıcıyla doğrultacak kimseler var. demişti.
Hz. Ömer hicretin 24. yılında Zerdüşt bir köle tarafından şehid edildi ve Hz. Peygamberin ayakları dibine gömüldü. Allah ondan razı olsun. [5]
Emirul-Müminin lakabı ile anılan ilk halife Ömer b. El-Hattabtır. Mutlak anlamda bu lakab ile anılan -bir seriyyede komutanlığı nedeniyle- Abdullah b. Cahştır.
Ebu Hafs künyesini Hz. Ömere Rasulullah (s.a.v.) vermiştir. Hafs aslan anlamındadır.Bu künye cesurluğu ve yiğitliği nedeniyle verilmiştir. [5]
o1 harfi
- ÖFKE
- Ölüm Bir Son Değil; Başlangıçtır, Köprüdür
- Örfün Sıhhat Yönünden Çeşitleri:
- Kur'an'da Örfe Bırakılan Bazı Konular:
- Ölüm de Bir Nimettir
- ÖLÇÜ-TARTI
- Ölümü Düşünerek Dirilmek
- Sünnette Örfe Bırakılan Bazı Örnekler:
- ÖLDÜRME
- Ölüme Hazır Olmak
- Örfün Değişmesiyle Hükümlerin Değişmesi:
- Öldürme Çeşidine Göre Cezalar:
- Ölümü Beklenen Hastaya Karşı Görevlerimiz
- ÖRF VE ADET
- ÖLÜ
- ÖLÜM İDDETİ
- ÖŞÜR
- 1) Hakîkî ölü:
- ÖMER B. ABDÜLAZİZ (r.a)
- Öşür Arazisinin Menşei ve Meydana Geliş Yolları:
- 2) Hükmî ölüm:
- Hangi Çeşit Toprak Ürünlerine Öşür Gerekir?
- Hilafeti:
- Ölüyü Yıkama Konusunda Karı ve Kocanın Durumu:
- ÖZEL MÜLKİYET
- Hz. Ömer Döneminde İslam Devleti ve Fetihler:
- Ölüye Ağlamak:
- Özel Mülkiyete Konu Olmayan Mallar:
- Hz. Ömer'in İdare Anlayışı:
- Namazı Kılınan ve Kılınamayanlar: